Geceleri bir görünüp, bir kaybolan, gündüzleri de aransa Fizan'dan çıkan Hasan abi, bizim muhitin kirli işlerine bakar. Adam dövme, gözdağı verme, kaçak mal sirkülasyonu, zabıta korkutma vs. hepsi onun el emeği göz nuruyla işler.
Bu icraatlarının eve uyarlanmış versiyonlarını da eşine yapar, bünye alışmış. Karısı sık sık mor gözlü yarim yarim olur ama asla dayak yediğini kabul etmez (her kadın gibi )
-Biz Hasan'la her gün yemeye çıkarız, ağşık adam ayolll, bana siklamenler alır, haftada bir tiyatro yaparız, iki gecede birde müzikal, oratoryo.
At depti dese bu uydurduğu yalanlardan daha gerçekçi olacak, en azından atarabacı Şemşi ustanın atı gözümüzden film şeridi gibi geçer, bi dakkada suçlarız ama müzikal, oratoryo onlar ne abla?
Neyse, Hasan abiye bir telefon ısmarladım. İstediğim telefonu bana ucuza bulabilecek tek adam. "Abi sen bitirim klasmanındasın bitir şu işi" dedim "Hayhay" deyip yola koyuldu, az gitti uz gitti, dere tepe düz gitti saraya vardıııı. Telefonumu İstanbul'dan buldu getirdi. Çalıp çırpmadın inşallah diye sordum, her zaman ki gibi Kuran'a basmaya kadar cıvıttırınca yakasını bıraktım.
Telefonumu heyecanla açtım incelerken mesajlar bölümüne gelince baka kaldım. İlk mesaj;
-uyandın mı balım, ağzını yidiiim, burnunu kemirdiğim ohhk
cevap:
-kikiki :) eşşeksin hasan
sonraki mesaj:
-yavruşum benüm, eşşek diyen dilini koparıp yutarım, oyy nası özledim gıız, for evır lav kizz.
gızın cevap:
- ayyy amaa çok tatlısınnn sen mikroop şey
forever hasan:
- bipp bippp bipppppppppppp
-ay bipleme fena oluyorum
-bişey olmaz fena ol bebeğim bip bipp bipppppppp
Benim telefonumdan icra edilmiş sms seksi karşısında salağa döndüm. Önce ikinci el almış diye düşündüm ama sonra iyice yakınlaşıp baktım ki erkek olan Hasan. Peki hatun Hasan abinin karısı mıydı?dırırırımmm.. İçimdeki dedektif paltosunu giydi, piposundan bir fırt çekti, izler taze fazla uzağa gitmiş olamaz !
İlk adım Hasan abiyi arayıp telefonumu kullanıp kullanmadığını sormaktı.
-he kullandım he, bizim bi ahbapla konuştuydum test babında, anladın ?
-neyi test ettin ? yani demek istediğim ahbap kim kız mı, erkek mi ?
-bizim ahbap yav Tuğba, Aydın'dan, 25 yaşında, bekar, taş...
-tamam tamam
Olay beklediğimden daha çabuk aydınlandı oysa ben o kadarda hiza vermiştim kendime.
Adam galiba kayıtları sildiğini düşünmüş yada sim kartı çıkarınca telefonda iz kalmaz sanmış, yanılmış. Şimdi elimde ciddi deliller vardı; sms orgazmı, kirli çarşaflar, kırmızı sütyen. Bildiklerimi o yalancının oratoryosu karısına söyleyip, söylememek arasında vicdan toplantıları yaptım. Hoş ne farkeder ki adam zaten fırıldak, aman bana ne.
yaz kızım, tapa tap tapatap
Karar: bu sır benimle mezara gidecek.
Hasan: bir ay önce uyuşturucu ticaretinden enselenip kodesi boyladı. Kimlerle muhatabım tanrımm hiç yakışıyor mu benim gibi uslu birine nıc nıc nıc.
Eş olan kadın: Hasan'ın gelip kendisine yine siklamenler almasını umuyor.
Sms Tuğba: siklamen işine girdi .... tapa tap tap.
Cuma, Ocak 30, 2009
Çarşamba, Ocak 28, 2009
iki kafa kodum mu !
Yedi ceddini sövdüğümün uykusu tutmadı gene ! ağzımı bozmayım ağzımı bozmayım, ben ciciyim, ben halis muhlis angora yünüyüm, bana o yakışmaz, şu yakışmaz, şo yakışmaz diye 1800 lü yıllardan beridir telkin verir dururum ama ne ama ne !!! kahrolası damlayan sular ! nalet olası merdiven misafirlikleri ! narin yerlerini eşşek arısı sokasıcalar iki dakkada bir işemeyin tepemde, işemeyin tutun şu soykanızı !!!
1500 kere sana adımı söyledim hala neden sibel diyorsun !! adım sibel değil adım siiiibeeeeellll değil psikopat mısın ??? allahın anlamazı bela mısın ? nesin, inmisin, cinmisin nesin ? eğer varya masus yapıyosan...yok yok ağzımı bozmam ben yoook, sadece uyuyamadım bir bardak zıkkım içersem uyku tutar belki diye şey yaptım. adım sibel değil son kez söylüyorum, ayar ediyosun beni !! ayar etmek ne sonradan olma argodur demi, oysa eskiden ne güzel argolarımız vardı
aslında ben her gece 3 de yatıyorumda 12:30 da yatıyorum diye kendimi kandırıyorum, herkese de öyle söylüyorum, esasında hiç o saatte uyuyamam herkeste biliyor ama biz yinede 12:30 da yatıyormuşum gibi davranıyoruz.
şazuman ne tuhaf isim ! şanzuman diye bişey var ona benzettim, şanzuman nerede kullanılıyor şu an hatırlayamadım, kafam ambole (amboleyi bir yerde duydum hoşuma gitti kullandım anlamından haberim yok, arjantinli futbolcu ismi gibi ) levye kelimesiyle ikisini bazen aynı cümlede duyarım, belki aynı şeydir belkide değil çokta tın. kim çocuğuna şanzuman adı verir ? onun yerine doberman, spiderman, vay aman amanda aman koysan daha egzantirik olurdu. şu saat itibariyle beynime soru işareti saldırısı başladı, siperleree
balık demeye bin şahit ister hayvanda geberdi gitti, canım sıkkın, gözleri yanmasın diye dalinle yıkamıştım, iyilik yaramıyor bazı kimselere, hiç yani ! şu an hiç tekin değilim öfkemi nereye kusacağım ben ha ? gece gece boks torbasını nerden bulayım ? adı bile yapay "blogğğğ" denen şu tuhaf şekilli şeyde olmasa nerelere gideyim ben ha nerelere ?? berbat şeyler yapmak istiyorum ama saat müsait değil, psikolojim hiç hiç değil, adım sibel hele hele hiç mi hiç değil.
bu uykusuz yazı yazılırken hiç bir onikiparmak bağırsağı zarar görmemiştir..elime geçmediği için olsa gerek
1500 kere sana adımı söyledim hala neden sibel diyorsun !! adım sibel değil adım siiiibeeeeellll değil psikopat mısın ??? allahın anlamazı bela mısın ? nesin, inmisin, cinmisin nesin ? eğer varya masus yapıyosan...yok yok ağzımı bozmam ben yoook, sadece uyuyamadım bir bardak zıkkım içersem uyku tutar belki diye şey yaptım. adım sibel değil son kez söylüyorum, ayar ediyosun beni !! ayar etmek ne sonradan olma argodur demi, oysa eskiden ne güzel argolarımız vardı
aslında ben her gece 3 de yatıyorumda 12:30 da yatıyorum diye kendimi kandırıyorum, herkese de öyle söylüyorum, esasında hiç o saatte uyuyamam herkeste biliyor ama biz yinede 12:30 da yatıyormuşum gibi davranıyoruz.
şazuman ne tuhaf isim ! şanzuman diye bişey var ona benzettim, şanzuman nerede kullanılıyor şu an hatırlayamadım, kafam ambole (amboleyi bir yerde duydum hoşuma gitti kullandım anlamından haberim yok, arjantinli futbolcu ismi gibi ) levye kelimesiyle ikisini bazen aynı cümlede duyarım, belki aynı şeydir belkide değil çokta tın. kim çocuğuna şanzuman adı verir ? onun yerine doberman, spiderman, vay aman amanda aman koysan daha egzantirik olurdu. şu saat itibariyle beynime soru işareti saldırısı başladı, siperleree
balık demeye bin şahit ister hayvanda geberdi gitti, canım sıkkın, gözleri yanmasın diye dalinle yıkamıştım, iyilik yaramıyor bazı kimselere, hiç yani ! şu an hiç tekin değilim öfkemi nereye kusacağım ben ha ? gece gece boks torbasını nerden bulayım ? adı bile yapay "blogğğğ" denen şu tuhaf şekilli şeyde olmasa nerelere gideyim ben ha nerelere ?? berbat şeyler yapmak istiyorum ama saat müsait değil, psikolojim hiç hiç değil, adım sibel hele hele hiç mi hiç değil.
bu uykusuz yazı yazılırken hiç bir onikiparmak bağırsağı zarar görmemiştir..elime geçmediği için olsa gerek
Pazartesi, Ocak 26, 2009
Beni de aranıza alın
Çanakkale'de neredeyse tamamen öğrencilerin yaşadığı bir sitede oturduk. Sizde nasıl diyorlar aemm 72 milletten insan, tepiş, tıkış geçinmeye çalışıyorduk. Binamızın bir dairesinde ülkücüler, onun karşısında nurcular, diğer katlarda solcular, tulumbacılar, şamda kayısılar, bozacılar, bozamayıcılar..
Tam bizim karşımızda da 6 öğrenci oturuyordu. Malum serde okuyanları kıskanma hormonu salgılanıyor, ellerinde kitap gördükçe gözüm seğriyor, ellerim titriyor sonrasını hatırlamıyorum.
İşe bak be ! benden büyük insanlara öğrenci muamelesi yapılıyor, ya bana ya bana ? Dardanel ton fabrikasında bacağı kadar ton balıklarına, bıçak darbesi vurabilitesi yüksek avanak abdi. Sen bana "ağlar fabrika kızı" da diyebilirsin, lütfen çekinme Alpay'ın o mıhıhı mıhıhılı ses tonunu kullanarak çağır beni, ölümü öp.
İçimde kıskançlık, dışımda maymunluk, karşımda oturma cesaretini göstermiş talebelerin başının belası olup çıktım. Okuldan eve geliyorlar, pat zile basıyorum elimde bir tabak yoğurt, 32 dişim dışarda.
-hehe ehe yoğurt lazımdır dediydim, olur ya dolapta ıspanak vardır, yoğurt yoktur hay allah dimi
-biz daha buzdolabı alamadık
-ama ıspanak alabilirsiniz.
-??!?**
-biraz yoğurt ?
Böyle anlamsız diyaloglar kurarak içlerine sızdım. Bir kaç kız, kalanı oğlan evde o hayalini kurduğum bohem hayatın imanını gevretmişler, her yer pasak, zibil, özgürlük. Hatta kapıcı evden bir kova prezerlatif süpürdüğünü iddia ediyor, gözlerim daha da fildir fildir, dip köşeyi tarıyorum. Amacım; benide aralarına alsınlar,banada öğrenci desinler, yanlışlıkla okula götürsünler, kazara mezun olayım.
Baskı ve cürümle emelime ulaşıp kısa zamanda kampüsün hiç bir fakülteye dahil olmayan tek öğrencisi oldum. Hani filmlerde olur; çocuğu olmayan kadın, çocuk parkına gidip sürekli çocukları izler, bayada psikopattır bebek arabasına oyuncak bebek yatırır, onunla konuşur, emzirir falan. Hah işte tam öyleydim, inandığım yalanı aslanlar gibi temsil ediyordum.
Okulun kuaförüne gittim kuaför hangi bölümü okuduğumu sorunca:
-İngiliz dini ve edebiyatı, yüksek biyoloji fakültesi, dedim. Sonraki sefere daha kötüsünü buldum; Gıda teknolojileri iletişim matematiği okuyorum.
Birgün öğrenci kankalarım bana iki tane tiyatro bileti verdiler. "Bak bu sadece öğrenciler için, İstanbul'dan ünlü oyuncular gelecek, resim çektirirsin, işte o zaman tam üniversite öğrencisi olursun, yürü be koçum kim tutar seni" dediler. Havalara uçtum, yaşasın artık tüm etkinliklerde bende varım, tünelin sonundaki ışığı görüyorum, mezun olmam yakındır.
Arkadaşım Bahar'ı alıp gösteriye gittim. Kapıdan girdik baya bir yol kat edene kadar mevzuyu çakamadım. Birden herşey durdu ve ben etrafımda ki pek bi alengirli insanları farkettim.
Her taraf üniformalı askerle doluydu !! orgeneral, korgeneral, sorniyegeneral hepsi buradaydı ! Sanki tiyatro gösterisine değilde yüksek askeri şuraya bilet almıştım ! Cem Yılmaz'ın dediği gibi galakside ne kadar yıldız, gezegen, göktaşı varsa omuzlarına koymuş gelmişlerdi.
-Ne oluyo kardeşiiim ! be be beben bişi yapmadım, belki bbahar yapmıştır ama ben aslaaa yapmam, zızızaten öğrenci falan da değilim işçiyim, işçiyiz haklıyız, kazanacağız, bilirsiniz
El mahkum salona girdik. Ön taraflar tamamen vip vip, vip yavrum vip diye sıralandı biz ise winzip ile arka taraflara sıkıştırıldık, iyide oldu orada olduğumuzu kimse anlamadı. Tükrüğümüzü bile yutmadan oyunu izledik sanki 10 saat sürdü. Gerçekten çok özel bir gösteriymiş, davetiye ile geliniyormuş, bizim ıspanakların eline davetiyeler geçince bana böyle bir kumpas kurup "ahada al sana mezuniyet, poser seni" mesajı vermişler, iyi mi yaptılar ? evet evet iyi yaptı eşşolueşşekler.
Tam bizim karşımızda da 6 öğrenci oturuyordu. Malum serde okuyanları kıskanma hormonu salgılanıyor, ellerinde kitap gördükçe gözüm seğriyor, ellerim titriyor sonrasını hatırlamıyorum.
İşe bak be ! benden büyük insanlara öğrenci muamelesi yapılıyor, ya bana ya bana ? Dardanel ton fabrikasında bacağı kadar ton balıklarına, bıçak darbesi vurabilitesi yüksek avanak abdi. Sen bana "ağlar fabrika kızı" da diyebilirsin, lütfen çekinme Alpay'ın o mıhıhı mıhıhılı ses tonunu kullanarak çağır beni, ölümü öp.
İçimde kıskançlık, dışımda maymunluk, karşımda oturma cesaretini göstermiş talebelerin başının belası olup çıktım. Okuldan eve geliyorlar, pat zile basıyorum elimde bir tabak yoğurt, 32 dişim dışarda.
-hehe ehe yoğurt lazımdır dediydim, olur ya dolapta ıspanak vardır, yoğurt yoktur hay allah dimi
-biz daha buzdolabı alamadık
-ama ıspanak alabilirsiniz.
-??!?**
-biraz yoğurt ?
Böyle anlamsız diyaloglar kurarak içlerine sızdım. Bir kaç kız, kalanı oğlan evde o hayalini kurduğum bohem hayatın imanını gevretmişler, her yer pasak, zibil, özgürlük. Hatta kapıcı evden bir kova prezerlatif süpürdüğünü iddia ediyor, gözlerim daha da fildir fildir, dip köşeyi tarıyorum. Amacım; benide aralarına alsınlar,banada öğrenci desinler, yanlışlıkla okula götürsünler, kazara mezun olayım.
Baskı ve cürümle emelime ulaşıp kısa zamanda kampüsün hiç bir fakülteye dahil olmayan tek öğrencisi oldum. Hani filmlerde olur; çocuğu olmayan kadın, çocuk parkına gidip sürekli çocukları izler, bayada psikopattır bebek arabasına oyuncak bebek yatırır, onunla konuşur, emzirir falan. Hah işte tam öyleydim, inandığım yalanı aslanlar gibi temsil ediyordum.
Okulun kuaförüne gittim kuaför hangi bölümü okuduğumu sorunca:
-İngiliz dini ve edebiyatı, yüksek biyoloji fakültesi, dedim. Sonraki sefere daha kötüsünü buldum; Gıda teknolojileri iletişim matematiği okuyorum.
Birgün öğrenci kankalarım bana iki tane tiyatro bileti verdiler. "Bak bu sadece öğrenciler için, İstanbul'dan ünlü oyuncular gelecek, resim çektirirsin, işte o zaman tam üniversite öğrencisi olursun, yürü be koçum kim tutar seni" dediler. Havalara uçtum, yaşasın artık tüm etkinliklerde bende varım, tünelin sonundaki ışığı görüyorum, mezun olmam yakındır.
Arkadaşım Bahar'ı alıp gösteriye gittim. Kapıdan girdik baya bir yol kat edene kadar mevzuyu çakamadım. Birden herşey durdu ve ben etrafımda ki pek bi alengirli insanları farkettim.
Her taraf üniformalı askerle doluydu !! orgeneral, korgeneral, sorniyegeneral hepsi buradaydı ! Sanki tiyatro gösterisine değilde yüksek askeri şuraya bilet almıştım ! Cem Yılmaz'ın dediği gibi galakside ne kadar yıldız, gezegen, göktaşı varsa omuzlarına koymuş gelmişlerdi.
-Ne oluyo kardeşiiim ! be be beben bişi yapmadım, belki bbahar yapmıştır ama ben aslaaa yapmam, zızızaten öğrenci falan da değilim işçiyim, işçiyiz haklıyız, kazanacağız, bilirsiniz
El mahkum salona girdik. Ön taraflar tamamen vip vip, vip yavrum vip diye sıralandı biz ise winzip ile arka taraflara sıkıştırıldık, iyide oldu orada olduğumuzu kimse anlamadı. Tükrüğümüzü bile yutmadan oyunu izledik sanki 10 saat sürdü. Gerçekten çok özel bir gösteriymiş, davetiye ile geliniyormuş, bizim ıspanakların eline davetiyeler geçince bana böyle bir kumpas kurup "ahada al sana mezuniyet, poser seni" mesajı vermişler, iyi mi yaptılar ? evet evet iyi yaptı eşşolueşşekler.
Perşembe, Ocak 22, 2009
Ahlaksızım ama namus bende !
Namus diye kıymetli bir kelime var dilimizde. Cinayet işleyen de ona sığınır, dayak atan da, baskı kuran da.
Önceden namus dediklerin de derdim ki: "bu iyi bişey galiba ? ileride anlamını daha iyi öğrenirim bi dursun şurda" Kaç yıl oldu hala o koyduğum yerde anlaşılmayı bekliyor.
Tam "anladım bu helal para ile ilgili bişey" diyorum "iki sevgili namus cinayetine kurban gitti" bülteniyle aklım karışıyor. Ha galiba aşkla, meşkle, sevişmekle ilgili bişey olsa gerek derken mikrofon uzatılan travesti fahişe "namusumla işimi yapıyorum" diye cevap veriyor.
Senin de aklını karıştırdım biliyorum. Dur daha ileri gidip aklını sebze çorbası yapayım.
Şimdi şöleki...
Ablamların sokağın başında ki evde bir anne iki kızını satıyor, iftiraya kurban edildikleri de yok açık seçik bir alışveriş bu, tüm mahalleli biliyor. Kızları tanıyor, karşılaşınca selam veriyorum ama fazla muhabbet edemedim ya onlar bizden kaçıyor yada biz onlardan, "gerçekleri konuşmayalım lütfen" oyununu oynuyoruz.
Gece yarısı evin yanına park eden kamyonlara, özel araçlara neredeyse saygı duyuluyor, ablaların müşterileri paniklemesin usul olun, ses yapmayın.
Anneleri ise bi dünya deyimi ağzına aksesuar yapmış, mütemadiyen söylüyor
“ Neydek adam geberdi gitti, aç susuz kaldık, ekmek aslanın ağzında, allah açlıkla imtihan etmesin, davulun sesi uzaktan hoş gelir”
Engin deyimler ve atasözleri bilgisi ile maçı alıyor. Bize de 2 naçizane gol düşüyor “her koyun kendi bacağından asılır” "bize dokunmayan yılan bin yaşasın"
Nigar abla uzak akrabamızın kızı; 37 yaşında, bekar. Bizimkiler ona Nigar değilde “kalık orospu” demeyi uygun bulmuşlar. Babası başını örtmesi için baskı yapıyordu oda isyan ede ede örttü. Bir gün özel bir şirkette iş buldu paranın ucunu babaya koklattı, adamın gözler kaydı, dili dışına sarktı. "Gir girmesine ama bari işe kadar örtünü ört" cümlesini söylerken aklı başında değildi.
Nigar abla zorla başına dolanan örtüyü Samsun köprüsü altında parçalar gibi çıkarıp çantasına teperek işe başladı. Bir süre sonra hem patronun metresliğine hemde bir kaç üst mertebeye terfi etti, giyim kuşamı, oturuşu kalkışı değişti. En son “her dakka ci sitringin görünsün” aşamasına vardı. Bizzat kendi gözceğizlerimle gördüm birini; yeşildi, böyle kenarları incik, boncuklu sonra ortas... ne diyom ben yaa puu.
Bu cistring ablanın o kadar parası oldu ki nasıl diyeyim bir öküz kadarını babaya verdi, bu şekilde “namus mekanizması”nın çalışma prensibini bozdu. Parayı gören baskıcı baba oldu iskele babası.
Sonra ayrı eve çıktı, bir kaç yıl içinde etek dolusu adamla aşneledi, fişneledi. Şimdi Ankara’nın en çok adamla yatmış, özgür kadınlarından biri oskarını aldı.
Babam; Gece gündüz karı kız kovalıyor, dul kadını ihtiyaç sahibi (anlarsınya) açık saçık giyineni yollu ilan ediyor, her dişi hakkında illaki ama illaki bir hüküm veriyor ama ona kimse namussuz demedi yada kızı olduğum için ben gelince susuyor dümbelekler.
Sayısını bildiğim 10 tane cici annem var, bilmediklerim müstesna. Kendisini arkadaşımın dul annesiyle banyo yaparken bile yakaladım. Düşün şu masum, saf, dünyadan bi haber mini minnacık yavrucuğun psikolojisini, yazık dimi bana dimi ?
Bizim pos bıyık, gününe Züğürt Ağa'da kulağını çırpıp duran ihtiyar gibi "karı isterim " diyerek başlıyor, eski manitalarının adlarını, fiziksel özelliklerini sayarak genç iken nasıl çapkın bir kurt olduğunu kanıtlamaya uğraşıyor ve elleri bomboş gününü bitiriyor. Adam; kadın tutkusunu bize öyle normalleştir di ki şimdi 5 kadınla grup seks yaparken yakalasak şaşırmayız. Hatta bu haliyle eğleniyorum, rezillik hırtlağa çıktı.
yeri gelmişken şuna bir bak " hatun çetele"
Yani demek istediğim oki...
Bazı adamlar; yaşadıkları bölgeyi abluka altına almış gelenin gidenin namusunu merak ediyorlar ama aynı adamlar sokağın başındaki mahallenin iki kızıyla para karşılığı yatanlara kış demiyorlar. Ve o evde ki anne, yaptığı işte herhangi bir anormallik görmüyor, kızlarını sattığını ya kabullenmiyor yada normal buluyor (evet evet normal buluyor)
Bir yaşlı adam ağzından bal damlıyor, tüm esnafın saygı duyduğu bir dede, her karşılaştığımızda öyle yürümeyin, bunları giymeyin, günahtır, ayıptır diye bizi nasihtten şişiriyor ama hemen yanındaki kızının övündüğü huyu, Ankara'nın kaşarı olmaklık.
Babam beni memesi var diye okuldan alıyor, sevmeyi sevilmeyi namusssuzluk olarak algılıyor, beyaz pantolon giyince dayak atıyor ama kendisi kainatın damızlığı.
Sanırım kafamın karışıklığını anlatabildim diye düşünür, Japon kağıt katlama sanatçısı Hu Hi Yan.
Salı, Ocak 20, 2009
Sosyeteye girememiş köylü güzeli
O Bizim sülalemizin everest tepesi, kızılderili reisi oturan boğası, rahmetli Bekir amcam ki biz ona ağam derdik, yaşadığı sürece her yıl yaz sonlarını onun yanında köyde geçirdik.
Köye gidince nasıl bir karşılamanın bizi beklediğini iyi bildiğimizden işi abartır Ankara için süslenmediğimiz kadar köye süsleniriz. Hiç giyemeyeceğimiz topuklular, payetli çantalar, straz taşlı küpeler bavula doldurulur. Amacımız sonradan olma şehirli kız vazifemizi ilelebet muhafaza ve müdafa etmektir. Ankara'lı naylon leydi Diana'lar olarak köye bir giriş gireriz farkedilmememiz olanaksızdır, 100 metreden şam şam şakır, efil efil eseriz. Sanki mübarek keçi boklu köy yolu değil de Paris'te podyum.
Tarihi yerleri ziyarete gelmiş Avrupa'lı turistler gibi etrafı ecnebi gözlerle izler, her sene geldiğimiz köyü ilk defa görüp, pek bi hayret, pek bi cık cık cık ederiz. İki gün sonra ebemizin cık cıkını görürüz, o ayrı.
Köyde ne kadar oğlan, tavuk, cücük, püsük varsa peşimize takılır olurlar sana Bremen mızıkacıları. Zaten istediğimiz de bu, tüm ilgi bize olsun, bizi pamuklara sarmalar sarsınlar, enteresan bulsunlar, inceleye inceleye bitiremesinler.
İlk bir kaç gün tepkilerimiz rol icabıdır, bir tepki bu kadar sahtekar olur; Ayyy kedi bana bakıyoor, o öten ne inek mi ? köyünüz peynir kokuyor, bu küçük şeyler yoksa yoksa sinek mi ??!! Oysa tam o esnada Ankara'da ki evimizde lağam fareleri geçit töreni yapıyordur.
Halamın oğlu Atilla adet etmiş daha iki dakka soluklanmadan "hadi seni eşşeğe bindiriyim, ata bindiriyim" diye sürükleye sürükleye evden kaçırır. Arkamızda bir kamyon mızıkacı, eşeğe binemememe turlarına başlarım. Genelde eşeğin bu tarafından binip öteki tarafından düşerim, bizimkiler binmeme değil de düşmeme bayılırlar. Düşerken nasıl göründüğüm umurumda değil kendimi işime vermişim, o eşeğe binilecek o kaddar.
Eşeğe tersten binmek en zor olan kategori. Bir kere hayvanın kafa arkada kalıyor (doğal olarak) tutunacak bir şey arıyorsun, o zamanda eline boklu kuyruğu geliyor onu tutayım derken hayvan senden işkillenip şaha kalkıyor tepe üstü gidiyorsun. Burada Nasrettin hocayı saygıyla anıyorum, çok zor bir olayı gerçekleştirmiş, belki de sırf bu yüzden adını tarihe yazdırdı.
Eşekle cebelleşme bitince traktöre sıra gelir. Traktör kullanması zevkli ama o tekerin üstü varya o tekerin üstü ! Oraya bindiğinde o kadar sallanıyorsun ki iç organların yer değiştiriyor, böbreğin burnundan çıkıyor, memelerine yoğurt doldurulsa yayık ayranı üretirsin, köylü kadınlara ek bir gelir kapısı. Bazen aklıma düşer, her yıl sobadan zehirlenen, mantardan zehirlenen olur da neden traktörün üzerinde titreşmekten zehirlenen olmaz ? Bence bu araştırılmalı mutlaka vardır.
Bir kaç gün bu cicim günleri sürer, bir sabah baron elinde kırbacıyla kapıda belirir.
-Galkın laan yılkının dölleri !!! köyy yan gelip yatma yeri deeldir!! doooru tarlaya !
Havamız o biçim inmiş, bacaklarımızda şalvar 2 gün önce tepeden baktığımız yaşıtlarımızın arasında mercimek yolmaya gideriz. O kızlar o kadar sorunsuz, o kadar dayanıklılar ki biz bir kaç saat içinde tarlanın bütün disiplinini bozarız. Kasıklarımıza kadar karınca ısırır, kirpinin üzerine otururuz, akrep kovalar, içimize örümcek girer, herşeyi yılan sanırız, susarız, terleriz, ağlarız nihayetinde tarladan değnekle kovalarlar.
Her yıl prensesler gibi süslenip, saçımızı attıra attıra geldiğimiz köyden, kara kara yanmış, envai çeşit böcek tarafından ısırılmış, tırnaklarımız kırık, saçımız örülü, içi saman dolu, ayağımızda yırtık hamam terliği Ankara'nın yolunu tutar ve beklenen cümleyi kurarız
-Bir dahaaaa beniii bu köye kimse getiremez, ııh aslaa
Köye gidince nasıl bir karşılamanın bizi beklediğini iyi bildiğimizden işi abartır Ankara için süslenmediğimiz kadar köye süsleniriz. Hiç giyemeyeceğimiz topuklular, payetli çantalar, straz taşlı küpeler bavula doldurulur. Amacımız sonradan olma şehirli kız vazifemizi ilelebet muhafaza ve müdafa etmektir. Ankara'lı naylon leydi Diana'lar olarak köye bir giriş gireriz farkedilmememiz olanaksızdır, 100 metreden şam şam şakır, efil efil eseriz. Sanki mübarek keçi boklu köy yolu değil de Paris'te podyum.
Tarihi yerleri ziyarete gelmiş Avrupa'lı turistler gibi etrafı ecnebi gözlerle izler, her sene geldiğimiz köyü ilk defa görüp, pek bi hayret, pek bi cık cık cık ederiz. İki gün sonra ebemizin cık cıkını görürüz, o ayrı.
Köyde ne kadar oğlan, tavuk, cücük, püsük varsa peşimize takılır olurlar sana Bremen mızıkacıları. Zaten istediğimiz de bu, tüm ilgi bize olsun, bizi pamuklara sarmalar sarsınlar, enteresan bulsunlar, inceleye inceleye bitiremesinler.
İlk bir kaç gün tepkilerimiz rol icabıdır, bir tepki bu kadar sahtekar olur; Ayyy kedi bana bakıyoor, o öten ne inek mi ? köyünüz peynir kokuyor, bu küçük şeyler yoksa yoksa sinek mi ??!! Oysa tam o esnada Ankara'da ki evimizde lağam fareleri geçit töreni yapıyordur.
Halamın oğlu Atilla adet etmiş daha iki dakka soluklanmadan "hadi seni eşşeğe bindiriyim, ata bindiriyim" diye sürükleye sürükleye evden kaçırır. Arkamızda bir kamyon mızıkacı, eşeğe binemememe turlarına başlarım. Genelde eşeğin bu tarafından binip öteki tarafından düşerim, bizimkiler binmeme değil de düşmeme bayılırlar. Düşerken nasıl göründüğüm umurumda değil kendimi işime vermişim, o eşeğe binilecek o kaddar.
Eşeğe tersten binmek en zor olan kategori. Bir kere hayvanın kafa arkada kalıyor (doğal olarak) tutunacak bir şey arıyorsun, o zamanda eline boklu kuyruğu geliyor onu tutayım derken hayvan senden işkillenip şaha kalkıyor tepe üstü gidiyorsun. Burada Nasrettin hocayı saygıyla anıyorum, çok zor bir olayı gerçekleştirmiş, belki de sırf bu yüzden adını tarihe yazdırdı.
Eşekle cebelleşme bitince traktöre sıra gelir. Traktör kullanması zevkli ama o tekerin üstü varya o tekerin üstü ! Oraya bindiğinde o kadar sallanıyorsun ki iç organların yer değiştiriyor, böbreğin burnundan çıkıyor, memelerine yoğurt doldurulsa yayık ayranı üretirsin, köylü kadınlara ek bir gelir kapısı. Bazen aklıma düşer, her yıl sobadan zehirlenen, mantardan zehirlenen olur da neden traktörün üzerinde titreşmekten zehirlenen olmaz ? Bence bu araştırılmalı mutlaka vardır.
Bir kaç gün bu cicim günleri sürer, bir sabah baron elinde kırbacıyla kapıda belirir.
-Galkın laan yılkının dölleri !!! köyy yan gelip yatma yeri deeldir!! doooru tarlaya !
Havamız o biçim inmiş, bacaklarımızda şalvar 2 gün önce tepeden baktığımız yaşıtlarımızın arasında mercimek yolmaya gideriz. O kızlar o kadar sorunsuz, o kadar dayanıklılar ki biz bir kaç saat içinde tarlanın bütün disiplinini bozarız. Kasıklarımıza kadar karınca ısırır, kirpinin üzerine otururuz, akrep kovalar, içimize örümcek girer, herşeyi yılan sanırız, susarız, terleriz, ağlarız nihayetinde tarladan değnekle kovalarlar.
Her yıl prensesler gibi süslenip, saçımızı attıra attıra geldiğimiz köyden, kara kara yanmış, envai çeşit böcek tarafından ısırılmış, tırnaklarımız kırık, saçımız örülü, içi saman dolu, ayağımızda yırtık hamam terliği Ankara'nın yolunu tutar ve beklenen cümleyi kurarız
-Bir dahaaaa beniii bu köye kimse getiremez, ııh aslaa
Cuma, Ocak 16, 2009
Klozetten bildiriyorum
Bir blog gördüm yada bir blog kategorisiydi tam hatırımda değil, abimiz sadece altına işeyen kadın resimleri blogluyordu. Bar çıkışı çişini tutamayan kızlar, gülmekten çişini tutamayan kızlar, seksi çişini tutamayan kızlar. Bilseydim bu kadar kıymetli görüntüler, yatağıma işediğim günlerin fotoğraflarını çekerdim.
Düşünmem geldi, düşündüm. Şanslı saçaklılarız biz valla. Bir erkeğe hiç yakışmayan, o yapınca "hayvan herif, ayı nolcak " adı verilen şey, biz yapınca seksi, çekici, sempatik görünüyor, kaymak kaymakk.
Küfür ediyoruz "oy oy ağzını yerim hadi bi daa de yavrum" Tokat atıyoruz "ohşşş beni istiyo belli belli" Terliyoruz "oh miss gibi kadın kokusuu mis" Kadınlara hitaben "Gözünün çapağını yirim" diye bir söz bile var daha ne yapsın adamlar ?
Erkeklerin ham malzemeden, doğallıktan, hayvansılıktan hoşlandığını bile bile "Hiç romantik değilsin Niyazi! bana bir şiir bile yazmadın" diye adamları yapmacık işlere bulaştırıyoruz. İçinden gelmeye gelmeye, sırf alacağı sonuçların ümidiyle; papatya topluyor, güller deriyor, kabiliyeti olmadığı için internetteki "Eğer geceler seni düşündüğüm kadar uzun olsaydı asla sabah olmazdı" "Dünya'da ki en güzel şeyi sana vermek isterdim ama seni sana veremem ki" gibi görüldüğü yerde üreteniyle birlikte diri diri toprağa gömülmesi gereken sözleri söylüyorlar.
Oysa onların bizim baktığımızdan farklı pencereleri, farklı romantizmleri var. Gözünün çapağını yirim diye cümle türeten bir cinsten ne gibi bir şiirsel, romantik aktivite beklenebilir? Sen giy pamuklu çamaşırını, saçını başını tarama, üstüne omuzlarında mandal izi olan, kocaman buruşuk bir tişört çek, ayağına üstü uğur böcekli çingene pembesi bir çorap giy, ağdanı geciktir, on metreden ter kok vallada billada zerre iplemezler. Yıllarca sabuncuk, parfümcük, cillopcuk olmak için sarfettiğin emeğe acırsın? Adamlar bizi şempanzeye benzesek, inek gibi koksak bile seksi bulabiliyor.
Amann dikkat! Yazdıklarıma kanıpta; erkekler bizi tüylü, terli, sidikli, domuz gibi olunca daha çok seviyomuş diye gidip ilk insan homo erectus'a da benzeme! Hatta varya şimdi yine düşünmem geldi, yukarda yazdığım hiç bir şeyi dikkate alma. Ne anlatacaktım ? Konuyu nereye getirecektim? Yazının sonunda bir mesaj mı verecektim, unuttum gitti gözüm kör olmasın. Doğrusu ben ilişkilerinden, erkeklerden aşktan meşkten de pek anlamam, ne dediysem baltayı taşa vururum. Birini birine yakıştırırım kardeş olduklarını öğrenirim, bu oğlan seni seviyor derim oğlan gay çıkar. Kaldı ki bu bir aşk yazısı mı ki? değil, off unut gitsin.
bir kaç gün sonra bişey diyeceğim geldi: yorumlardan tutuğum fala göre erkekler (şu erkekler kelimesini kullanmayı hiç sevmiyorum, kendime kafa attım şu an) bir kadını sevince onun hiç bir şeyinden tiksinmez, kulu, kölesi, olup yalayıp yutarmışlar ama benim abarttığım kadarda değillermiş, yazarken tozutmuşum (bi kafa daha) Öyle çişini yapanı çekici bulma, tüylü hatunları sevme falan işin fantezi boyutu, uç noktasıymış. Ama Aids olduğunu söyleyen bir fahişeye "Eşeğin ölümü arpadan olsun" diyecek kadar hijyeni önemsemeyenler de var inkar etmeyin.
Hadi hadi herşeye rağmen sizi seviyoruz hemende alınganlık yapmayın horoz müsvetteleri sizi ;)
Çarşamba, Ocak 14, 2009
İşte çıkardığım gazete
Doktorum Başhekim: Tabip Baş, kendimi gazeteci sandığım teşhisini koydu. Bende bana verdiği bu şerefli rahatsızlıktan dolayı teşekür edip hayali bir gazete çıkarıyorum, adı Buyrun Müdürriyet.
İlk sayının 3. sayfası için bir kaç haber sıktım, katı meyve sıkacağı kullandım. Başlıklar ciddi ciddi klişe olsun diye kastım. Zaten Televizyonlar gazeteler komple klişe, komple tavşan suyunun suyunun suyu.
RTÜK TE DEĞİŞİM !
Rtük yönetmelik değiştirip ev hanımları içinde bir kontenjan açtı. Ev hanımlarının 23 saat televizyon izlemesinden iyi istihbarat çıkacağını düşünen yetkililer yeni uygulamayı halka duyurdu.
Başvurular bekleniyor.
İlk başvuranlardan birine mikrofonu uzattık ama o kendi mikrofonunu kendi getirmişti.
RTÜK TE DEĞİŞİM !
Rtük yönetmelik değiştirip ev hanımları içinde bir kontenjan açtı. Ev hanımlarının 23 saat televizyon izlemesinden iyi istihbarat çıkacağını düşünen yetkililer yeni uygulamayı halka duyurdu.
Başvurular bekleniyor.
İlk başvuranlardan birine mikrofonu uzattık ama o kendi mikrofonunu kendi getirmişti.
Devamlı izliyorum Nurten: Şahsen ben emekçi izleyici olaraktan hemen başvurumu yaptım. Çok faydamı göreceklerini arz ederim. Biri bizi gözetliyor dönemlerinden beri uyumadım, uyumam da. Hale’nin Kaan’a, Caner'in bardağa ettikleri hafızamda saniye saniye kayıtlı. Petek'le Çağla'yı aynı anda izleyebilmek için salona 2 tv koydum. Bu bağlamda Yaprak Dökümü' ile Avrupa Yakası'nı da aynı anda izleyebiliyorum. Yüzümün sağ tarafı Leyla için ağlarken sol tarafı Burhan'a gülüyor. Sor şimdi bana, yabancı gelin evinden Olga gece kaçta osurdu hemen bilirim mesela yani. dedi.
FİLM SETİNDE GERGİNLİK !
Ünlü porno film yapımcısı Bahattin Çadırdireği son filmi “ yatırdım yatırdım çam dibine” için dibine yatılacak büyüklükte çam bulamayınca sinirlenip set oyuncularından arap atını ve 2 zenciyi kovdu, ardından da kamuoyuna şöyle seslendi
FİLM SETİNDE GERGİNLİK !
Ünlü porno film yapımcısı Bahattin Çadırdireği son filmi “ yatırdım yatırdım çam dibine” için dibine yatılacak büyüklükte çam bulamayınca sinirlenip set oyuncularından arap atını ve 2 zenciyi kovdu, ardından da kamuoyuna şöyle seslendi
“ tohumlar fidana, fidanlar ağaca, ağaçlar ormana, dönmeli yurdumda”
Bahattin Çadırdireği "ağaçlarımızın azlığı sadece piknikçileri ve orman köylülerini etkilemiyor bizim sektörümüzde de ormanlar önemli bir geçim kaynağıdır" diye devam etti. Filmden elde edeceği geliri Tema vakfına bağışlayacağını , karşılığında ise tema vakfının botanik bahcesinde film çekimi yapmak istediğini ekledi.
Bu arada setten kovulan oyunculardan at olanın işsiz kaldığı için “Başbakanı sırtından atabilecek cesarette atlar arıyoruz” klubüne başvurduğu ama değerli yarış atlarının cinsel sağlığından endişelenildiği için başvurusunun kabul edilmediği öğrenildi.
EVDEN KAÇAN KIZLARIN İÇİNDE TİKYLERDE VAR!
Sadece kasaba kızlarının evden kaçtığı düşüncesi geçtiğimiz günlerde sona erdi.
Polislerin Bebek’te üç beş tur atarken bulduğu Feysbuk bakiresi Domurgül İncezar polis abilerine sarılıp ağladı ve evden kaçma nedenini şöyle analttı
Bahattin Çadırdireği "ağaçlarımızın azlığı sadece piknikçileri ve orman köylülerini etkilemiyor bizim sektörümüzde de ormanlar önemli bir geçim kaynağıdır" diye devam etti. Filmden elde edeceği geliri Tema vakfına bağışlayacağını , karşılığında ise tema vakfının botanik bahcesinde film çekimi yapmak istediğini ekledi.
Bu arada setten kovulan oyunculardan at olanın işsiz kaldığı için “Başbakanı sırtından atabilecek cesarette atlar arıyoruz” klubüne başvurduğu ama değerli yarış atlarının cinsel sağlığından endişelenildiği için başvurusunun kabul edilmediği öğrenildi.
EVDEN KAÇAN KIZLARIN İÇİNDE TİKYLERDE VAR!
Sadece kasaba kızlarının evden kaçtığı düşüncesi geçtiğimiz günlerde sona erdi.
Polislerin Bebek’te üç beş tur atarken bulduğu Feysbuk bakiresi Domurgül İncezar polis abilerine sarılıp ağladı ve evden kaçma nedenini şöyle analttı
(biliyorsun “anlattı” olacak o, ilk yazdığım haliyle bırakıyorum daha doğal oluyor)
-20 yıldır evmizdeyim, annam ev hanımı, babam allan ayısı. Hani elimden allaama şükrü her iş gelir anlıyo musıan ? Kısırımın güzel olduğu söylenir, çeyzimde hazır tımam mı ? Tastamamım, domur domurum, yenilip yutulasıyım hani yane sizde şahitsiniz memur beyğ bi eksiğim var mıa ?
Geçen hafta banı bi ateş bastı, bi ateş bastı, kafamı yana yatırıp üst sağ porfilden çektiğim ikibin resmimi attım sidiye bohcama koyup evden kaçtım, anlıtabildim mığa hı anlıyabiliyo musıan ? Kaçtım çünkü ben şahsen çok fazla bakireyim. Feyste bana kıllık olsun diye gurup kurmuştu kankişkan Cansucan “Tipim popona benzesin ki feysbukun en bakire kızı domurgül” adında hemdaa, beni anlıyabiliyo musıan ?
Hani şimdi ateşim söndü bayağada üşüdüm, çok pişmanım taliplerimi feyste bekliyorum hanii, dedi.
Polis abileri söylediklerini daha iyi anlamak için Domurgül’e tiki tercümanı temin edeceklerini söylediler.
ERGEN SAPIK KISKIVRAK YAKALANDI
Bir güzellik merkezinin çöplüğünden, kadınların ağda artıklarını toplayıp kolleksiyon yapan sapık Kukuralp A.Biti dün akşam saatlerinde yakalandı.
Sapığın kederli ailesiyle konuştuk:
-Efenim nasıl oldu da oldu ?
-Herşey eve bilgisayar almamızla başladı.Önceleri paintle oynardı, ailemizin karikatürünü çizer pirıntırdan çıkarırdı. Msn de komşu teyzeleriyle, Badegül halayla konuşurdu, coca colanın tersten okunuşuna şaşırır, makrome modellerini incelerdi. Zamanla internette ki motorları keşfetti, bizden uzaklaştı ona ne desek internette ki bir kelime sandı. Yemekte et var dedik, chat var anladı, tuzu uzatı kızı uzat, boku feysbok vs. İşte bu aşamaya geldi, çok üzgünüz çekmeyin. dediler.
-20 yıldır evmizdeyim, annam ev hanımı, babam allan ayısı. Hani elimden allaama şükrü her iş gelir anlıyo musıan ? Kısırımın güzel olduğu söylenir, çeyzimde hazır tımam mı ? Tastamamım, domur domurum, yenilip yutulasıyım hani yane sizde şahitsiniz memur beyğ bi eksiğim var mıa ?
Geçen hafta banı bi ateş bastı, bi ateş bastı, kafamı yana yatırıp üst sağ porfilden çektiğim ikibin resmimi attım sidiye bohcama koyup evden kaçtım, anlıtabildim mığa hı anlıyabiliyo musıan ? Kaçtım çünkü ben şahsen çok fazla bakireyim. Feyste bana kıllık olsun diye gurup kurmuştu kankişkan Cansucan “Tipim popona benzesin ki feysbukun en bakire kızı domurgül” adında hemdaa, beni anlıyabiliyo musıan ?
Hani şimdi ateşim söndü bayağada üşüdüm, çok pişmanım taliplerimi feyste bekliyorum hanii, dedi.
Polis abileri söylediklerini daha iyi anlamak için Domurgül’e tiki tercümanı temin edeceklerini söylediler.
ERGEN SAPIK KISKIVRAK YAKALANDI
Bir güzellik merkezinin çöplüğünden, kadınların ağda artıklarını toplayıp kolleksiyon yapan sapık Kukuralp A.Biti dün akşam saatlerinde yakalandı.
Sapığın kederli ailesiyle konuştuk:
-Efenim nasıl oldu da oldu ?
-Herşey eve bilgisayar almamızla başladı.Önceleri paintle oynardı, ailemizin karikatürünü çizer pirıntırdan çıkarırdı. Msn de komşu teyzeleriyle, Badegül halayla konuşurdu, coca colanın tersten okunuşuna şaşırır, makrome modellerini incelerdi. Zamanla internette ki motorları keşfetti, bizden uzaklaştı ona ne desek internette ki bir kelime sandı. Yemekte et var dedik, chat var anladı, tuzu uzatı kızı uzat, boku feysbok vs. İşte bu aşamaya geldi, çok üzgünüz çekmeyin. dediler.
Pazartesi, Ocak 12, 2009
Papazı buldum
Şey oralar da bir yerlerde vida gördün mü ? Kafamın vidaları kayıp 3 tane, biri contasıyla beraber. Eğer geçen hafta "Leyla ile Mecnun nasıl kavuşamadı?" destanlarından bir tane yazdıysan bak bakalım bloğunun footer kısmında paslı bir kaç vida var mı ? Bulursan onlar benim getir şuraya bırakıver, hayvanlığım namına.
Çatı milletinin kedileri Mart ayına hazırlık yapsın, 2009 yapımı kedi enikleri için motor desin, biz blogcular verdik tuşlara kuvveti gönlümüze çizik atanları yazdık, sonucunda da benim gibi kikirdek Dürüye'lerin kafa oldu sana kelle paça. Parçalarım sağa sola savruldu dinlediğim müzik, giyim tarzım, yaşam biçimim, içtiğim çay değişti (kaçak çay içip sarhoş oldum yeminle) 4 gündür ne kadar kara kostümüm varsa üstüme doladım; siyah çorap, siyah elbise, siyah küpeler, yapımcılar fırsatı kaçırmasaydı benden iyi bir satanist filmi yapılırdı.
Sonra mp3 te ne kadar "o yea o yea" şarkısı varsa kaldırıp yerine "oy ooy oy anam oy" şarkıları kaydettim. Bizim bir alamancı Derya var telefonu "felek bana ne eyledin, goğlümü yare eyledin" diye çaldığı için kızın adını felek koymuştuk. Eline düştüm, arayıp "Deryaaa bana felekli, kaderli, yarlı, hançerli ne kadar şarkı varsa getir, sabuuuhaa" dedim. O'da telefondan hissettiğime göre bir elini yumruk yaptı öteki elinin avucunun ortasına indirdi. Böyle tarif edince küfür gibi durmuyor diğmi?
Ve iyice depresyonun ucunu kaçırıp pazar ayini için kiliseye gittim. Hayır hayır Tuğçe Kazasker gibi hrıstiyan olmadım merak etme. Bizim Mardin'li komşularımız var onların peşine takılıp sırf meraktan çatladığım için gittim. Giderken de tehdit ettim "eğer varyaa eğer bana bir misyonerlik faliyeti yaparsınız dönüşte hepinizi çarmıha gererim ! sadece bakıcam, bakiyim neyin nesiymişsiniz ? " diye.
Ben sanıyordum ki orada şu Amerikan filmlerindeki zenci korosundan göreceğim, birlikte "viyadı vörld viyadı çildrın" ilahisi söyleyeceğiz. Malesef slayt gösterileri ve seminerimsi toplantıdan başka birşey çıkmadı. Yıllardır fıkralarda adları geçen bir İngiliz, bir Japon ve bir Türk'de kilisedeydi, her milletten çoluk, çocuk, karı, kız vardı.
Çok ünlü bir papaz vaaz verdi. Herkese sorular sordu "dinimizi neye benzetirsiniz" sorusunu sorarken göz göze geldik "allahh şimdi boku yedim neye benziyodu abi bunların dini" cevabı gözlerimden bir film şeridi gibi geçti. O papaz ya tabi ruhani gözü açık, hissetti benim onlardan olmadığımı yanımdakine sordu. Kimisi taşa benzetti, kimisi üzüme, kimisi eve.
Sonlara doğru İsa rabba Ortadoğu'ya barış getirmesi için dua edildi. Filmlerde gördüğüm hiç birşeyi görmedim misal kutsanmış ekmek dağıtılmadı yada kimse beni vaftiz etmedi ! Büyük hayalkırıklığı.
Birşeyi anladım ki onların bizden fazla farkı yok. Hrıstiyanlık'ın özü de; sevgi, kardeşlik, barış, çiçek, böcek, tinki, minki. Bu farklılığın bana olumlu etkisi oldu ve bugün mutlu uyandım, yine bacaklarımı sevdim (ben her sabah bacaklarımı sevip şaplatarak "gebermeyin siz emiii" diyerek uyanırım) Sonra çirkin balığım Izgara'yı besledim ama tuhaf bişeyler var bu hayvanda. Bir kere büyüdükçe görüldü ki bu akvaryum balığı değilmiş resmen sazanmış! Semirdikçe semirdi dana gibi oldu arkasını dönse tötüne çarpıyor. Beni banyo kapısından girerken görünce kuyruğunu sallayıp havlıyor. Duş perdesinin arasından gözlerini görüyorum faunusa yapışmış bakıyor, bırrr. Tamam evet ona eskiden omo matik yedirdim dna'sını bozdum ama ama artık sadece yumuşatıcı, yağ çöz ve cezve yediriyorum. Bunlardan bir sazan köpek balığına dönüşmüş olacağını sanmıyorum. Bana bişey olmadıysa ona da olmaması lazımdı, ilginç.
Çatı milletinin kedileri Mart ayına hazırlık yapsın, 2009 yapımı kedi enikleri için motor desin, biz blogcular verdik tuşlara kuvveti gönlümüze çizik atanları yazdık, sonucunda da benim gibi kikirdek Dürüye'lerin kafa oldu sana kelle paça. Parçalarım sağa sola savruldu dinlediğim müzik, giyim tarzım, yaşam biçimim, içtiğim çay değişti (kaçak çay içip sarhoş oldum yeminle) 4 gündür ne kadar kara kostümüm varsa üstüme doladım; siyah çorap, siyah elbise, siyah küpeler, yapımcılar fırsatı kaçırmasaydı benden iyi bir satanist filmi yapılırdı.
Sonra mp3 te ne kadar "o yea o yea" şarkısı varsa kaldırıp yerine "oy ooy oy anam oy" şarkıları kaydettim. Bizim bir alamancı Derya var telefonu "felek bana ne eyledin, goğlümü yare eyledin" diye çaldığı için kızın adını felek koymuştuk. Eline düştüm, arayıp "Deryaaa bana felekli, kaderli, yarlı, hançerli ne kadar şarkı varsa getir, sabuuuhaa" dedim. O'da telefondan hissettiğime göre bir elini yumruk yaptı öteki elinin avucunun ortasına indirdi. Böyle tarif edince küfür gibi durmuyor diğmi?
Ve iyice depresyonun ucunu kaçırıp pazar ayini için kiliseye gittim. Hayır hayır Tuğçe Kazasker gibi hrıstiyan olmadım merak etme. Bizim Mardin'li komşularımız var onların peşine takılıp sırf meraktan çatladığım için gittim. Giderken de tehdit ettim "eğer varyaa eğer bana bir misyonerlik faliyeti yaparsınız dönüşte hepinizi çarmıha gererim ! sadece bakıcam, bakiyim neyin nesiymişsiniz ? " diye.
Ben sanıyordum ki orada şu Amerikan filmlerindeki zenci korosundan göreceğim, birlikte "viyadı vörld viyadı çildrın" ilahisi söyleyeceğiz. Malesef slayt gösterileri ve seminerimsi toplantıdan başka birşey çıkmadı. Yıllardır fıkralarda adları geçen bir İngiliz, bir Japon ve bir Türk'de kilisedeydi, her milletten çoluk, çocuk, karı, kız vardı.
Çok ünlü bir papaz vaaz verdi. Herkese sorular sordu "dinimizi neye benzetirsiniz" sorusunu sorarken göz göze geldik "allahh şimdi boku yedim neye benziyodu abi bunların dini" cevabı gözlerimden bir film şeridi gibi geçti. O papaz ya tabi ruhani gözü açık, hissetti benim onlardan olmadığımı yanımdakine sordu. Kimisi taşa benzetti, kimisi üzüme, kimisi eve.
Sonlara doğru İsa rabba Ortadoğu'ya barış getirmesi için dua edildi. Filmlerde gördüğüm hiç birşeyi görmedim misal kutsanmış ekmek dağıtılmadı yada kimse beni vaftiz etmedi ! Büyük hayalkırıklığı.
Birşeyi anladım ki onların bizden fazla farkı yok. Hrıstiyanlık'ın özü de; sevgi, kardeşlik, barış, çiçek, böcek, tinki, minki. Bu farklılığın bana olumlu etkisi oldu ve bugün mutlu uyandım, yine bacaklarımı sevdim (ben her sabah bacaklarımı sevip şaplatarak "gebermeyin siz emiii" diyerek uyanırım) Sonra çirkin balığım Izgara'yı besledim ama tuhaf bişeyler var bu hayvanda. Bir kere büyüdükçe görüldü ki bu akvaryum balığı değilmiş resmen sazanmış! Semirdikçe semirdi dana gibi oldu arkasını dönse tötüne çarpıyor. Beni banyo kapısından girerken görünce kuyruğunu sallayıp havlıyor. Duş perdesinin arasından gözlerini görüyorum faunusa yapışmış bakıyor, bırrr. Tamam evet ona eskiden omo matik yedirdim dna'sını bozdum ama ama artık sadece yumuşatıcı, yağ çöz ve cezve yediriyorum. Bunlardan bir sazan köpek balığına dönüşmüş olacağını sanmıyorum. Bana bişey olmadıysa ona da olmaması lazımdı, ilginç.
Perşembe, Ocak 08, 2009
İçimdeki yaraya dokundum
Nereden geldiği bilinmeyen biriydi o. Hiç yapmaması gereken bir şey yaptı ve dar görüşlülerin öbeklendiği mahallede küçük bir dükkan açtı, adı Nihat.
Merak etti mahalleli kimdir ? Necidir ? diye. İşleri olmasa bile girip iki çift laf ettiler, çaktırmadan kolaçan edip, sorguladılar. Sessizdi, yalnızdı, yere bakarak yürürdü, kötü giyinirdi. Önce üstüyle başıyla puanladılar, hapishane kaçkını olmasındı ? Sonra sessizliğini sinsiliğine verdiler, yere bakmasını ise yürek yakmasına. Çok temiz adamlar cibilliyetine tükürdüler, çok namuslu kadınlar ondan kendilerini korudular.
Kirli bir kanal akardı sokağımızdan şimdi üstü betonla kapalı. Ne işimiz olursa üstündeki köprüden geçerdik, köprünün öte yanındaydı medeniyet. Bir gün o kirli kanalın üstünde ki köprüde karşılaştık. İlk defa her gün yere bakan gözlerini yukarı kaldırdı gözlerime baktı, elaydı.
Birden geri geri gitmek istedim, başa dönüp yeniden karşılaşsak yine baksam gözlerine. Sonra yine geri geri gitsem yine bakışsak, öyle ela.
Kalp kalbe karşıymış ya O'da aynı şeyi düşünmüş, keşke yapsaydık, keşke hep geri gitmece oyunu oynasaydık, hiç ilerisi olmasaydı.
Bir bahane bulup gittim dükkanına, beni görünce sevindi, elindekinin ne olduğunu bile düşünmeden fırlattı. Bir kırılma sesi geldi "yok bişey" dedi. Konuşmaya gitmiştim ama bir sesim olduğunu bile unuttum, tuhaf sesler çıkardım, arızalanıp sallandım. Hal dilimden anladı çünkü o hali köprüde bölüşmüştük. Aşk bir spastik vücut şimdi ikimizde spastiğiz.
Mamak'ın kayalara yaslanmış üst üste evlerinin araları kayalık, kayalıkların araları bahce, bahcelerin içi ev, evlerin içi kaya. Hangi ağacın arkasına saklansan aslında bir evin çatısında saklanıyor olursun. Hangi çatıya çıksan aslında bir evin bahcesine girmişsindir. Bu karmaşık şehrin, karmaşık coğrafyasında buluştuk ara sıra. Ellerimi severdi, saçlarımı tel tel sayar derin derin içine çekerdi. Dudaklarıma parmağıyla dokunur, yanmış gibi sıçrardı. Sanki ben ince bir tüldüm, sanki dokunsa dağılacak bir böcek kanadı ve evet dokununca dağılırdım
Yasak müzikler dinlerdi, yasak renkleri severdi, yasak sözleri vardı ve yasak düşünceleri. yanlış yerdeydi, yanlış mahalledeydi, yanlış kızlaydı, yanlış duygulardaydı.
Kirli bir kanal akardı sokağımızdan şimdi üstü betonla kapalı. Ne işimiz olursa üstündeki köprüden geçerdik, köprünün öte yanındaydı medeniyet. Bir gün o kirli kanalın üstünde ki köprüde karşılaştık. İlk defa her gün yere bakan gözlerini yukarı kaldırdı gözlerime baktı, elaydı.
Birden geri geri gitmek istedim, başa dönüp yeniden karşılaşsak yine baksam gözlerine. Sonra yine geri geri gitsem yine bakışsak, öyle ela.
Kalp kalbe karşıymış ya O'da aynı şeyi düşünmüş, keşke yapsaydık, keşke hep geri gitmece oyunu oynasaydık, hiç ilerisi olmasaydı.
Bir bahane bulup gittim dükkanına, beni görünce sevindi, elindekinin ne olduğunu bile düşünmeden fırlattı. Bir kırılma sesi geldi "yok bişey" dedi. Konuşmaya gitmiştim ama bir sesim olduğunu bile unuttum, tuhaf sesler çıkardım, arızalanıp sallandım. Hal dilimden anladı çünkü o hali köprüde bölüşmüştük. Aşk bir spastik vücut şimdi ikimizde spastiğiz.
Mamak'ın kayalara yaslanmış üst üste evlerinin araları kayalık, kayalıkların araları bahce, bahcelerin içi ev, evlerin içi kaya. Hangi ağacın arkasına saklansan aslında bir evin çatısında saklanıyor olursun. Hangi çatıya çıksan aslında bir evin bahcesine girmişsindir. Bu karmaşık şehrin, karmaşık coğrafyasında buluştuk ara sıra. Ellerimi severdi, saçlarımı tel tel sayar derin derin içine çekerdi. Dudaklarıma parmağıyla dokunur, yanmış gibi sıçrardı. Sanki ben ince bir tüldüm, sanki dokunsa dağılacak bir böcek kanadı ve evet dokununca dağılırdım
Yasak müzikler dinlerdi, yasak renkleri severdi, yasak sözleri vardı ve yasak düşünceleri. yanlış yerdeydi, yanlış mahalledeydi, yanlış kızlaydı, yanlış duygulardaydı.
Bazen pencerenin önünde oturur onun sokağına bakardım. Silüetinden tanırdım, dükkandan çıkıp evine gitmez karanlıklara giderdi. Başkasını seviyor diye üzülürdüm, kağıtları karalardım karalarken yırtardım. Daha onyediydim; en masum, en ürkek, en sevmeye aç yaşım.
Bana bir hediye verdi kendi yazdığı şiirlerin dolu olduğu bir ajanda. İlk sayfalar ağaçlar için, kuşlar için, gurbet için şiirlerle dolu sonlara doğru beni yazmış, bana ilahi anlamlar yüklemiş, beni şiirleştirmiş.
Birgün gittiği karanlıklardan dönmedi. O kötüydü, tehlikeliydi gitsin dediler, çok güvenilir adamlar. Günlerce tanıdığım silüeti aradım sokağında, şimdi şu aradan görünür, biliyorum az sonra o kuytudan belirir. Gelmedi, dönmedi, dokunmadı, bakmadı bana öyle ela, yine öyle ela...Bana bir hediye verdi kendi yazdığı şiirlerin dolu olduğu bir ajanda. İlk sayfalar ağaçlar için, kuşlar için, gurbet için şiirlerle dolu sonlara doğru beni yazmış, bana ilahi anlamlar yüklemiş, beni şiirleştirmiş.
devamı aylar sonra yazılabildi
Etiketler:
aklımdan silinmeyen,
ayrılık,
keşke,
melankoli
Salı, Ocak 06, 2009
Hoplayıp sırtıma çık
İlk zamanlar; Mısırlı'lar papirüse yazmayı keşfetmeden evvel bunun anlamını "hatun bütün gün taş taşıdım, sırtıma bir masaj şeyet" olarak yorumluyordum.
Annemin bu enteresan isteğe hem gülüp hem sinirlenip;
"bıyığına mıyığına bak,çelin çocuğun ortasında utanmıyonda goca herif" cümlesini de gayet acımasızca bulurdum (şimdi şiirsel geliyor)
Adam tamam maço, tamam zampara, eeee tamam kirli, evet kokmuş, biliyorum baya bakımsız, röntgenci, sarı dişli, humarcı, eye eye eye diye türküleri olan bir garip ozan, alkolik, saddamik, hitlerik, lirik, mirik (evet korkunçmuş hakkaten burada keseyim, terledim ) birisi ama ama bir isteği var senden, küçük, sempatik renkli bir istek. Yapsan ne kaybeden ki ?
Hem garibim senin sırtına çıkmak istemiyor ki ! seni kendi sırtına çıkaracak, ne güzel işte bin gez alla allaa. Cümle tam olarak şu;
-Aşam eve geldiimde gapıdan girer girmez ellerin avratları gibi hotlayıp sırtıma çıksana hatun ? hı niye çıkmıyon lan sen ?
Annem bunun ne anlama geldiğini biliyor ve utanıyordu. Kapıyı tek başına açsa neyse, bir etek çocuk, ikisi erkek. Hepimiz babam zile basar basmaz titreye titreye kapının önüne diziliyorduk, paşa içtima yapacak netekim.
-Evin bömböyük salak oğlanı burda mı ?
-nalet olsun burda
-Evin kapı kapı gezen toğrist gızı
-yok
- örtmen gız
-kurban ol öğretmenlere, burda (bu ben ve malesef öğretmen değilim)
-gocasıyla küs gız
-ühüüü burdaaağğğ (ağlayarak içeri odaya kaçar)
-sırtıma hotlayıp çıkacak gadın
- Puuuu utanmaaaz ! etin teneşirden döküleee, karalı kağıdın gelee, belledin o neyse !
İşte bu mesut, mutlu, sevgi pıtırcığı aile merhabalaşmasının finalinde hep bu arzusu depreşir. Yine yine ve yine tekrarlar;
-Hadi bi kere hotlada çık, ben seni tutarım
Yıllarca söyledi, yalvardı, yakardı hatta sırtıma çıkmazsan döğerim diye tehdit bile etti ama inat bu ya çıkmadı kadın.
Belki bu atraksiyonu yapsa evin atmosferi değişecek, adam keyiflenip bizimle el ele tutuşacak kardeşlik şarkıları söyleyecek, hepimizin yularını bırakıp annemi mayamiye götürecek. Neden olmasın dı ki ?
Her akşam redci annemi mutfakta sıkıştırdık "anne nolur bi yap ya bak yıllardır hayali bu, niye reddediyosun ? çıkamıyorsan biz tutup bindirelim seni"
Annem kendini tutamıyor, memesine çıkmış göbeğini titrete titrete gülüyor (memesi göbeğine inmişte diyebiliriz)
-gidin anam gidin hepiniz gudurmuşsunuz, babasına bak uşaklarını al
Şimdiler de gözüm ferfecir kebapcısı gibi açıldıktan sonra bu isteğin pekte öyle ulu orta talep edilecek bir istek olmadığını anladım. Resmen fantezi yapıyormuş adam, araştırmadık ama kendini at sanıyorda olabilir. Gerçi biz onun evde utanıp sıkılan haline hiç rastlamadık. Öyle manileri ve türküleri var ki Ankara'lı Namık'ın "ne kadar sallarsan salla dona düşer son damla" adlı hicaz makamlı eseri onların yanında sönük kalır. Bu Ankara'lılar hep mi böyle kardeş ? Neyseki babam bir kaç yıl önce bel fıtığı oldu da, bu apık, sapuk, nubuk, mubuk (by: Yavuz'un minibüsü) isteğini unuttu gitti.
hotla: hopla-zıpla
çel çocuk: çocuklar
yular: hayvanlara bağlanan ip
Cumartesi, Ocak 03, 2009
Vay bizi utanmazlar vay
Bir yaz günü amcamın kızı Binnur "evin damına çadır kurup orada uyuyalım mı" dedi. Daha önce köydeki harman yerinde, ava gidince ormanda vs. çadırda defalarca kaldık, bayılırım çadırda uyumaya.
Hemen ortamın dogmatiklerinden izin istedik, onlar iki kızın başbaşa bir çadırda kalma fantazisinden bir çapanoğlu çıkaramadılar, izin verdiler.
Evin damına çadırı kurduk, yastık, yorgan, kuruyemiş, radyo, el feneri gibi mühimmatı sırtlayıp dama çıktık. Amcamın kızı benden bir kaç yaş büyük; koyu sarı kıvır kıvır saçları, minik yeşil gözleri, upuzunn boyu, ip gibi ince dudakları var. Güzelmiş öyle diyorlar, benim tipim değil.
Bir saat kadar oğlanlardan, gerdek gecesinden, bekaretten bahsettik arada konu saçlarımızda ki kepeğe, yeni aldığımız eteğe gelse de dönüp dolaşıp yine oğlanlara, gerdek gecesine ve bekarete varıyorduk.
Binnur durdu durdu ve asıl amacını dillendirdi:
-Ne dersin öpüşelim mi ?
Güldüm, hemde masusdan abarta abarta o da mecburen bana katıldı, ardından isteğini aklıma daha da yakınlaştırarak yeniden tekrarladı.
-Bak ilerde nasılsa erkeklerle öpüşeceğiz, televizyonda gördük herkes öpüşüyor bir tek biz kalmışız anasını satayım. Birbirimizle prova yapalım, öpüşmek nasıl bir his bilmek adına, hı ne dersin ?
-Düğün salonlarında birbiriyle dans eden kadınlar gibi mi ?
-Evet evet hı hı öyle, oyun gibi düşün ya öpüşmece oyunu.
-Ama benim öpüşme fobim var, Şaziye teyze yanaklarımı vantuzladığından beri kimsenin dudağının bana değmesinden hoşlanmıyorum.
-Psikolojide ne derler bilirsin, korkularının üstüne git !
Aklıma yattı. Evet tükürük nesnesi yalnış şahıslardan elime yüzüme sıvandığı için öpülmeyi eşşek yalaması gibi görüyordum (köyde eşekten düşmüştüm hayvanoğlu hayvan beni bırakıp kaçtı , yüzümü bile yalamadı, oysa köpekler öyle mi ? konuyla tam bağlantı kuramadım ama içinde eşşek geçtiği için yazayım dedim)
Fakat bir yandan da dudaktan öpüşmeyi bir kez olsun tatmak için para bile verirdim. Tv'de öpüşme sahnesi görünce utanıp yüzümü çeviriyor ama kendime bile çaktırmamaya çalışıp ucundan bakıyordum. Dudaktan öpüşmenin verdiği zevkin neye benzediğini bilmem şarttı. Büyük ihtimalle yalanlar söyleyerek beni ikna etti. (adi şıllık)
Dudaklarımıza, kalitesiz, kıpkırmızı bir ruj sürdük, öhö öhö ıhımm ıhımm diyerek boğazımızı temizledik. İlk denemelerde başarısız olduk, ya burunlarımızın pozisyonunu ayarlayamadık ya kafamızın eğimini. Tam koordinatları tuturuyorduk ki bu seferde gözgöze gelip gülüşüyorduk. Bir saat debelenmenin sonunda öpüşebildik ama ikimizde "pı pı pı pu pu puğğ ayğğğğ" diyerek ağzımızı silip, birbirimizden yarım metre ileri kaçıştık, iğrençti.
Ne fenadır ki muzur bir dürtü yeniden denememiz konusunda başımızın etrafında fink atıyordu. Birbirimize bakıp tipimizle alay ettik sürdüğümüz ruj yüzümüze yayılmıştı, çok kızılderili görünüyorduk. Bu işi bitirmeden sabahı etmeye niyetimiz yoktu saçma bir çabaydı, öpüşmenin etüdü mü olurdu ?
Yeniden denedik ve bu sefer hoşumuza gitti anında uzmanlaşıverdik. Öpüşme sırasında kafamın yanından bir konuşma balonu yükseldi, içinde
-Ey ahali ahaliii ! Sizler en derin uykunuza kavuşmuş, pireler üstünüzde uzun eşşek oynarken bir evin damında iki kız öpüşüyor alooo, yazıyordu (alt beyinde yaşayan apartman yengesi )
Uykumuz gelene kadar kız kıza öpüştük. Aklıma hep düğün salonunda birbiriyle dans eden kadınları, öpüşme korkusunu ancak böyle yeneceğimi ve bir erkekle öpüşecek olursam işi bilerek yapacağım tesellilerini getirdiğim için hiç sakınca görmedim.
Sabah uyandığımızda utanıyorduk O'ndan nefret etmeye karar verdim, kafamda cümle trafiği başladı.
- Tee başından çadır madır ayağına beni öpmekmiş amacı, dudağıda dudak olsa çinlilerin gözü gibi, iplik. Benimkini bölsen on kıza on dudak çıkar, gözüm gibi bakıyordum ama sen tut kimlere öptür, ahmaksın ahmak ! İlk öpüşmeyi bir kızla hemde amcanın kızıyla öğğğ. Artık kirlisin kipkirlisin, günahkarsın güpgünahkar bundan sonra zebaniler öper seni. Eve de gidemem yüzümden anlaşılır, kesin öpüşmenin bir belirtisi vardır öylece sırıtıyordur !
Uzun süre birbirimizden kaçtık. Mecbur kalıp bir araya geldiğimizde, ufak sebeplerden kavga çıkarıyor yaşadığımız olayın olumsuz etkisini ötekinin üstüne yıkmaya çalışıyorduk. Zaten bir kaç yıl sonunda sevdiği oğlanla kaçtı gitti.
Bu olayın utancını, amcamın kızının parfüm kokusunu, nefesini, o adi rujun tadını yıllarca bünyemden atamadım. Bazen telefonla konuşurken bile o kokuları tatları duyarım, tuhaf olurum, huylanırım. Belkide öpüşme fobimin asıl nedeni bu tecrübedir, bilmiyorum.
Lezbiyenlere sevgiler saygılar.
Hemen ortamın dogmatiklerinden izin istedik, onlar iki kızın başbaşa bir çadırda kalma fantazisinden bir çapanoğlu çıkaramadılar, izin verdiler.
Evin damına çadırı kurduk, yastık, yorgan, kuruyemiş, radyo, el feneri gibi mühimmatı sırtlayıp dama çıktık. Amcamın kızı benden bir kaç yaş büyük; koyu sarı kıvır kıvır saçları, minik yeşil gözleri, upuzunn boyu, ip gibi ince dudakları var. Güzelmiş öyle diyorlar, benim tipim değil.
Bir saat kadar oğlanlardan, gerdek gecesinden, bekaretten bahsettik arada konu saçlarımızda ki kepeğe, yeni aldığımız eteğe gelse de dönüp dolaşıp yine oğlanlara, gerdek gecesine ve bekarete varıyorduk.
Binnur durdu durdu ve asıl amacını dillendirdi:
-Ne dersin öpüşelim mi ?
Güldüm, hemde masusdan abarta abarta o da mecburen bana katıldı, ardından isteğini aklıma daha da yakınlaştırarak yeniden tekrarladı.
-Bak ilerde nasılsa erkeklerle öpüşeceğiz, televizyonda gördük herkes öpüşüyor bir tek biz kalmışız anasını satayım. Birbirimizle prova yapalım, öpüşmek nasıl bir his bilmek adına, hı ne dersin ?
-Düğün salonlarında birbiriyle dans eden kadınlar gibi mi ?
-Evet evet hı hı öyle, oyun gibi düşün ya öpüşmece oyunu.
-Ama benim öpüşme fobim var, Şaziye teyze yanaklarımı vantuzladığından beri kimsenin dudağının bana değmesinden hoşlanmıyorum.
-Psikolojide ne derler bilirsin, korkularının üstüne git !
Aklıma yattı. Evet tükürük nesnesi yalnış şahıslardan elime yüzüme sıvandığı için öpülmeyi eşşek yalaması gibi görüyordum (köyde eşekten düşmüştüm hayvanoğlu hayvan beni bırakıp kaçtı , yüzümü bile yalamadı, oysa köpekler öyle mi ? konuyla tam bağlantı kuramadım ama içinde eşşek geçtiği için yazayım dedim)
Fakat bir yandan da dudaktan öpüşmeyi bir kez olsun tatmak için para bile verirdim. Tv'de öpüşme sahnesi görünce utanıp yüzümü çeviriyor ama kendime bile çaktırmamaya çalışıp ucundan bakıyordum. Dudaktan öpüşmenin verdiği zevkin neye benzediğini bilmem şarttı. Büyük ihtimalle yalanlar söyleyerek beni ikna etti. (adi şıllık)
Dudaklarımıza, kalitesiz, kıpkırmızı bir ruj sürdük, öhö öhö ıhımm ıhımm diyerek boğazımızı temizledik. İlk denemelerde başarısız olduk, ya burunlarımızın pozisyonunu ayarlayamadık ya kafamızın eğimini. Tam koordinatları tuturuyorduk ki bu seferde gözgöze gelip gülüşüyorduk. Bir saat debelenmenin sonunda öpüşebildik ama ikimizde "pı pı pı pu pu puğğ ayğğğğ" diyerek ağzımızı silip, birbirimizden yarım metre ileri kaçıştık, iğrençti.
Ne fenadır ki muzur bir dürtü yeniden denememiz konusunda başımızın etrafında fink atıyordu. Birbirimize bakıp tipimizle alay ettik sürdüğümüz ruj yüzümüze yayılmıştı, çok kızılderili görünüyorduk. Bu işi bitirmeden sabahı etmeye niyetimiz yoktu saçma bir çabaydı, öpüşmenin etüdü mü olurdu ?
Yeniden denedik ve bu sefer hoşumuza gitti anında uzmanlaşıverdik. Öpüşme sırasında kafamın yanından bir konuşma balonu yükseldi, içinde
-Ey ahali ahaliii ! Sizler en derin uykunuza kavuşmuş, pireler üstünüzde uzun eşşek oynarken bir evin damında iki kız öpüşüyor alooo, yazıyordu (alt beyinde yaşayan apartman yengesi )
Uykumuz gelene kadar kız kıza öpüştük. Aklıma hep düğün salonunda birbiriyle dans eden kadınları, öpüşme korkusunu ancak böyle yeneceğimi ve bir erkekle öpüşecek olursam işi bilerek yapacağım tesellilerini getirdiğim için hiç sakınca görmedim.
Sabah uyandığımızda utanıyorduk O'ndan nefret etmeye karar verdim, kafamda cümle trafiği başladı.
- Tee başından çadır madır ayağına beni öpmekmiş amacı, dudağıda dudak olsa çinlilerin gözü gibi, iplik. Benimkini bölsen on kıza on dudak çıkar, gözüm gibi bakıyordum ama sen tut kimlere öptür, ahmaksın ahmak ! İlk öpüşmeyi bir kızla hemde amcanın kızıyla öğğğ. Artık kirlisin kipkirlisin, günahkarsın güpgünahkar bundan sonra zebaniler öper seni. Eve de gidemem yüzümden anlaşılır, kesin öpüşmenin bir belirtisi vardır öylece sırıtıyordur !
Uzun süre birbirimizden kaçtık. Mecbur kalıp bir araya geldiğimizde, ufak sebeplerden kavga çıkarıyor yaşadığımız olayın olumsuz etkisini ötekinin üstüne yıkmaya çalışıyorduk. Zaten bir kaç yıl sonunda sevdiği oğlanla kaçtı gitti.
Bu olayın utancını, amcamın kızının parfüm kokusunu, nefesini, o adi rujun tadını yıllarca bünyemden atamadım. Bazen telefonla konuşurken bile o kokuları tatları duyarım, tuhaf olurum, huylanırım. Belkide öpüşme fobimin asıl nedeni bu tecrübedir, bilmiyorum.
Lezbiyenlere sevgiler saygılar.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Bi arkadaşa bakıp çıkıyorum
Uzun zaman ara verince nasıl başlanır bilirsin "bloguma uzun zamandır yazmıyordum bir uğrayayım dedim, özlemişim..." f...
-
Uzun zaman ara verince nasıl başlanır bilirsin "bloguma uzun zamandır yazmıyordum bir uğrayayım dedim, özlemişim..." f...
-
Kız ergenliğinin en mutsuz edici evresi sanıldığı gibi sivilceler değil erkek ergenlerin bacaksız birer sabiyken atlattığı " amcaya...