Taciz kafamı çok kurcalıyor. Kafamın
kurcalı olduğunu daha iyi sahneleyebilmek için piyasadaki her 3 fotodan biri
gibi beyaz pamuklu gecelik giyip yatakta
cenin pozisyonu alıyor, kafam ellerim arasında "ne olacak, ne edecek bu tacizin
hali " diye düşünüyorum. Bi keder bi hüzün sarıyor kırılgan gotik
bedenimi. Dünya'da ki hiç bir sorun kafamı bu kadar meşgul etmemiş olabilir. Siminya
koş! Dünya’ya meteor çarpacak onu ancak sen durdurabilirsin! deseler "ellerim dolu" der kaçarım. Ama tırt
konularda molekül parçalamaya dek giderim. Eğer Einstein kadar zeki olsaydım bu
harcadığım mesaiyle çoktan, şarteli kaldırınca tüm şehri parmaklayan bir icad
geliştirmiştim.
Hani erkeklerin bir iddiası var ya kadınların tacizden hoşlandığını düşünürler "istemem yandan mıncır" fantezisi derler. Hayır cevabından tahrik olur, gerizekalı diyen kadının kendilerine aşık olduğunu düşünürler. Garip değil. Koca koca adamların, küçücük kızlar için istemese tecavüze uğramazdı dediği, üstüne bunu resmileştirdiği bir memleket burası. Ama eğer mesele “laf tacizi” ise bu konuda kadınların bazı çelişkileri olduğunu söylemek gerek.
Kadınların itirafından hoşlanmadığı; erkekler anlarsa, sevgilim çakarsa, beyim görürse, babam duyarsa, eyvah abim! diye üstünde baya baya matematik yaptığı gizli bir ilim bu taciz. Erkeklerle özellikle yakın olanlarla asla paylaşılmayan ama hemcinslerimize ballandıra ballandıra anlattığımız, anlatırken ikiyüzlü davranıp "bana ya bana, hemde banaa! Benkii asker gibi önüne bakarak yürüyen, azarlar gibi konuşan, erdemimle, duruşumla göz dolduran beğnn" diye sözde hayıflandığımız, güzelliğimizin medarı iftiharnamesi, bir bahar tazeliğinde, bir anne kurabiyesi lezzetinde taciz.
Nasıl ki gaz çıkardığımızı, burun karıştırdığımızı, tuvalette masum bir çişden daha fazla numaralar bildiğimizi aleyhimize kullanılma ihtimallerinden dolayı itiraf etmeyi sevmeyiz. Bunun gibi lafla taciz edilmekten "bazı durumlarda" hoşlandığımızı, atılan laflardan egomuza yakıt ikmali yaptığımızı itiraf etmeyi sevmiyoruz. Çünkü bu itiraf bize çok pahalıya patlayabilir. Kendi ağzımızla "biri beni taciz etsin" davetiyesi yollamış olduğumuz gibi yanında eşantiyon olarak da özgürlüğümüz gözle görülür şekilde azalır. Erkekler bu konuyu çok yanlış anlayıp, suistimalin amına su kaçırabilir.
Bugüne kadar "ay herifin biri bana, "vay yavrum vay taşın yürüdüğünü de gördüm ya ölsem gam yemem" dedi bende ona "gerizakalı" dedim" hikayelerini dinlerken yüzlerinde travma işareti gözlediğim kimse yok. Tek gördüğüm; arzulanan kadın klasmanından düşmediğini öğrenen hemcinsimin, keyiften al al olmuş yanaklarından gelen “hala giderim var” parıltısı.
Bir leğen kısırın etrafına toplaşmış, kendisini şaşkın gözlerle dinleyen öteki hatunlara taciz hikayesini anlatan kadının vermek istediği mesaj genellikle "gördüğün gibi bende hala iş var anam, ya sende?"dir. Korkulmadığını söylemiyorum korku var ama gururlu bir korku bu. Annem bile yapıyor sen ne konuşuyorsun? Bir keresinde saman pazarından kumaş almaya gidiyormuş adamın biri iş atmış. Annem de olanca çenesiyle yüklenip pazarı herifin başına geçirmiş. Eve gelince hemen bir çay koyup komşuları topladı ve hala yüzüne bakılabilir olduğunu, babamdan başka adamlarında sırtına hoplayabileceğini kıymetli macerasını anlatarak kanıtladı. Her altın gününde orijinal hikayesinin üstüne biraz daha biraz daha ekleyerek olayı Fatmagül’ün suçu ne? kıvamına getirdi.
Komşular çaylarını höpürtete köpürtete dıştan "vay şerefsiz adam vay cık cık cık" yorumu getirdiler ama içsesleri "senin nerene iş atmış bilemedim yani" ydi
( şehri parmaklayan icat yapamasam da içsesleri okuyan icat yaptım, okuyabiliyorum)
Tacizle ilgili düşüncelerime babaannem hakkında anlatılan absürd hikayeler karışıyor. Yaşasaydı eminim ki annemi, beni ve bütün mahalleyi "sizi gavurun tohumları" diye süngüden geçirirdi.
Babaannem; bırak laf atılmasından hoşlanmayı yan köylerde ki testesteron artışından bile kıllanıp köyleri ateşe verirmiş. Pek bi övündüğümüz bir rivayete görede tek atışta 5 kurtu tepe aşşağı yuvarlarmış. Sünnetsiz herifleri tek tek tespit edip ucuyla bucağını baltayla sonsuza dek ayırır, kopardığı parçaları kurutup boynuna kolye yaparmış. Biz ara sıra toplaşıp bunlarla övünürüz işte. Onun fantastik hikayeleri ailemizin gurur tablosunda ilk beştedir. Bu efsaneleri sayesinde tüm sülalemizin adı babaannemin adıyla çağrılıyor "aliyegiller" Eskiden ne güzel anaerkilmişiz.
O öldüğünden beri övünecek bir materyal bulmakta zorlanıyor, annemi saman pazarında köşeye sıkıştırıp küçük dilini öpmeye çalışan 2,30 boyundaki, mavi gözlü Japon zenci hikayeleri ile avunmaya çalışıyoruz.
Hani erkeklerin bir iddiası var ya kadınların tacizden hoşlandığını düşünürler "istemem yandan mıncır" fantezisi derler. Hayır cevabından tahrik olur, gerizekalı diyen kadının kendilerine aşık olduğunu düşünürler. Garip değil. Koca koca adamların, küçücük kızlar için istemese tecavüze uğramazdı dediği, üstüne bunu resmileştirdiği bir memleket burası. Ama eğer mesele “laf tacizi” ise bu konuda kadınların bazı çelişkileri olduğunu söylemek gerek.
Kadınların itirafından hoşlanmadığı; erkekler anlarsa, sevgilim çakarsa, beyim görürse, babam duyarsa, eyvah abim! diye üstünde baya baya matematik yaptığı gizli bir ilim bu taciz. Erkeklerle özellikle yakın olanlarla asla paylaşılmayan ama hemcinslerimize ballandıra ballandıra anlattığımız, anlatırken ikiyüzlü davranıp "bana ya bana, hemde banaa! Benkii asker gibi önüne bakarak yürüyen, azarlar gibi konuşan, erdemimle, duruşumla göz dolduran beğnn" diye sözde hayıflandığımız, güzelliğimizin medarı iftiharnamesi, bir bahar tazeliğinde, bir anne kurabiyesi lezzetinde taciz.
Nasıl ki gaz çıkardığımızı, burun karıştırdığımızı, tuvalette masum bir çişden daha fazla numaralar bildiğimizi aleyhimize kullanılma ihtimallerinden dolayı itiraf etmeyi sevmeyiz. Bunun gibi lafla taciz edilmekten "bazı durumlarda" hoşlandığımızı, atılan laflardan egomuza yakıt ikmali yaptığımızı itiraf etmeyi sevmiyoruz. Çünkü bu itiraf bize çok pahalıya patlayabilir. Kendi ağzımızla "biri beni taciz etsin" davetiyesi yollamış olduğumuz gibi yanında eşantiyon olarak da özgürlüğümüz gözle görülür şekilde azalır. Erkekler bu konuyu çok yanlış anlayıp, suistimalin amına su kaçırabilir.
Bugüne kadar "ay herifin biri bana, "vay yavrum vay taşın yürüdüğünü de gördüm ya ölsem gam yemem" dedi bende ona "gerizakalı" dedim" hikayelerini dinlerken yüzlerinde travma işareti gözlediğim kimse yok. Tek gördüğüm; arzulanan kadın klasmanından düşmediğini öğrenen hemcinsimin, keyiften al al olmuş yanaklarından gelen “hala giderim var” parıltısı.
Bir leğen kısırın etrafına toplaşmış, kendisini şaşkın gözlerle dinleyen öteki hatunlara taciz hikayesini anlatan kadının vermek istediği mesaj genellikle "gördüğün gibi bende hala iş var anam, ya sende?"dir. Korkulmadığını söylemiyorum korku var ama gururlu bir korku bu. Annem bile yapıyor sen ne konuşuyorsun? Bir keresinde saman pazarından kumaş almaya gidiyormuş adamın biri iş atmış. Annem de olanca çenesiyle yüklenip pazarı herifin başına geçirmiş. Eve gelince hemen bir çay koyup komşuları topladı ve hala yüzüne bakılabilir olduğunu, babamdan başka adamlarında sırtına hoplayabileceğini kıymetli macerasını anlatarak kanıtladı. Her altın gününde orijinal hikayesinin üstüne biraz daha biraz daha ekleyerek olayı Fatmagül’ün suçu ne? kıvamına getirdi.
Komşular çaylarını höpürtete köpürtete dıştan "vay şerefsiz adam vay cık cık cık" yorumu getirdiler ama içsesleri "senin nerene iş atmış bilemedim yani" ydi
( şehri parmaklayan icat yapamasam da içsesleri okuyan icat yaptım, okuyabiliyorum)
Tacizle ilgili düşüncelerime babaannem hakkında anlatılan absürd hikayeler karışıyor. Yaşasaydı eminim ki annemi, beni ve bütün mahalleyi "sizi gavurun tohumları" diye süngüden geçirirdi.
Babaannem; bırak laf atılmasından hoşlanmayı yan köylerde ki testesteron artışından bile kıllanıp köyleri ateşe verirmiş. Pek bi övündüğümüz bir rivayete görede tek atışta 5 kurtu tepe aşşağı yuvarlarmış. Sünnetsiz herifleri tek tek tespit edip ucuyla bucağını baltayla sonsuza dek ayırır, kopardığı parçaları kurutup boynuna kolye yaparmış. Biz ara sıra toplaşıp bunlarla övünürüz işte. Onun fantastik hikayeleri ailemizin gurur tablosunda ilk beştedir. Bu efsaneleri sayesinde tüm sülalemizin adı babaannemin adıyla çağrılıyor "aliyegiller" Eskiden ne güzel anaerkilmişiz.
O öldüğünden beri övünecek bir materyal bulmakta zorlanıyor, annemi saman pazarında köşeye sıkıştırıp küçük dilini öpmeye çalışan 2,30 boyundaki, mavi gözlü Japon zenci hikayeleri ile avunmaya çalışıyoruz.