Pazartesi, Şubat 21, 2011

Bakalım ziminya kendisi için gelen talibini beğenecek mi?


      Sevgililerin bir kısmının kırmızı donda pire patlattığı, bir kısmının al namazlıklarda tespih şaklattığı 14 şubat gecesi beklenen misafirler geldi. Gündüzünde bizim evi bir görsen su börekleri kaçıyor, sarmalar kovalıyor. Hayatında kuru bir kek çırpmamış annem mutfağa geçmiş; crem bruluee, la supien şokolla, sufil de cheese adlı bi takım tarifler deniyor. Ablam piyasaya yeni çıkan en yeni bakirelik bezi modellerinden "bihter ile behlül'ün riva'daki evi" modelini seçmiş, oturmuş işliyor. Gerdek gecesi kızlığını evin tam sahile dönük bölümüne bozman gerekiyormuş, trend buymuş.
 Öteki ablam beni her gördüğü yerde suratıma "vah yazık nıç nıç nıç" ifadesi saçıp, aynada kendine bakıyor. Seksi bir duruş yakaladığı an deklanşöre basıp en geç 5 saniyede facebook'a atıyor. Var ya bunun facebook'da sabahlara kadar atttığı götü bi bilseler anında kahveci fikri ile nikahlarlar. Şu işlerimi bi halledeyim varacağım fikri emminin yanına, dur sen duur.
Erkek kardeşim "hı? kim? siminya mı? o kim? haaa tamam tamam şu siminya.. ohaa o hala duruyo mu?" gibi işte bi şakıyışlar, bi tanımayışlıklar. Sanki ben seni tanıyorum, deeehh! Burada senden erkek kardeşim diye bahsettiğime bakma! Konu bütünlüğü açısından, durumu resmederken çerçeveye bir buzağa yerleştirebilmek açısından öyle yazdım. Yoksa benim için senin adın sadece hasan, hep hasan, her hangi bir hasan, anladın?
 Daha paravan açılmadan bu kadar hazırlık yapan, hoplayıver çekirge türküsünü günde 38 defa dinleyen bir çekirdek aile, düğünüm olsa ne şenlikler düzenler, kaç kasa gazoz ve kaç çeşit kuru pasta sipariş eder tasavvur edemiyorum. Yılın düğünü beni bekliyor. Bari altınpark aile düğün salonunu tutsalar. (orada piyanist şantör var)

     Annem sık sık yanıma gelip üzerime doğru dürüst bir şey giymemi söylüyor. "Doğru ve dürüst elbise" Daha önce hiç yalan söylememiş, çevresi tarafından dürüstlüğü ve doğruluğu ile bilinen bir kıyafet. Dolabımı açtım, kıyafetlerimin çoğu ahlaksız düzenbaz, hinlik peşinde birer piç gibi bakıyorlar. Iııh bunların alayı yalancı, şu siyah pantolon geçen bana "çok yakıştım valla, götünü göbeğini çıkarmadım" demişti ama sonra fotograflarda gördüm bal gibi de çıkmıştı, pisliğin tekiymiş meğersem.
 Ne giyineceğim biliyor musun? Nah giyineceğim! Bi kere bakalım benim için gelen arkadaş nasıl bir şekil? Ne tür bir yaşam formu? Mesela mesela mudanya mütarekesi kaç yılında oldu biliyor mu mesela? -ki buna çok önem veririm-
 Grönland'da bulunan en yaşlı bakteriyi duymuş mu keza? Bu evlilik hayatımıza mutluluk getirecek bir bilgi. En uzun türkçe kelime;
"muvaffakiyetsizleştiricileştiriveremeyebileceklerimizdenmişsinizcesine'yi tek bir solukta söyleyebilecek mi?"
 Banyo lifi  örmek için hangi marka orlon alınmalı? Burun tatağı en iyi nereye yapışır? En uzağa kim gitti? En çabukta kim geldi? Bu mühim şeyler ve daha fazlası birazdan siminya.blogspot'ta..caşırt!

     Akşama arka tamponu yeri çızarak gelen bir bordo Reno21 görünce, aha dedim bunlar onlar. Başka bir arabayı aklımın ucundan bile geçiremem. En fazla bir sayı daha artırıp Reno22 hayal edebilirim (22 var mı?) Babam üzerinde günde 3 paket sigara içip sarartarak, özlediği yozgat bozkırlarının iklimini yaşattığı kanepenin sağ başına 6 adet kırlentiyle birlikte kurulmuş bekliyor. Malesef konuşamadım. Konuşsan "Höynnn söynnn benneynn neaaağ biçeeeamm gonuşuyön löynnnn!!" Gibi tuhaf sesler çıkarıp östaki borundan, topuk diplerine kadar tahriş edecek, konuştuğuna pişman edecek. Ne yalan söyleyim dul adamlara duvaksız gelin olmayı şu ses öbeklerine yeğler haldeyim. Nasıl tükendim nasıl.

   Arabadan bir adet anne, bir adet baba, yarım yenge, 2/6 bir amca ile 30 yaşlarında bir erkek indi.
Misafir karşılamanın ilk dakikaları dünya'nın en yapmacık anı ise ikincisi de birbirini tanımayan iki ailenin bir salonda saatlerce karşılıklı oturmak zorunda kalmasıdır (aha al sana paket servis tweet lan, yaz bunu yaz) Adı Cemre, ilk defa 30 yaşına varmış bir cemre gördüm (Geçen günde tv de 45 yaşında bir tuğçe görmüştüm) Tarihte ilk defa cemre havaya düşmeden önce bizim eve düştü. Çirkin diyemem. Boynunu yan yatırıp gözünün tekini kıstığında bi alımlılığı oluyor, baktıkça alışıyorsun. Ama zaten beni ilgilendiren bu değil, mudanya mütarekesi. Ticaretle uğraşıyormuş. Öyle dediysem holding sahibi falan sanma, çin'den hesap makinesi getiriyormuş. Benim zaten matematikle aram yok, istemem. Ses tonuna bayıldım ama zaten 3 ses çıkardı. Teşekürler, hoşbuldum, iyi akşamlar. O gece bu evdeki 15 kişi toplamda yüz kelime kullanmadı, son derece ekonomik davrandık, dağarcığı tüketmedik.
 Böyle alışılmadık bir aileler zirvesi yapıldı, amaç genşleri süzüp, süzdürmekti. Bir daha ki buluşma gene süzüşmeli mi olur, düzüşmeli mi olur, tekrar gelirler mi? bilmem. Şimdilik o cenahtan ses yok. Buda kötü bir şey. Eğer görücü aile ikinci kez gelmezse kızı/aileyi gözleri tutmamış, oğlan "yek ya beyenmedim" demiş demektir. Lan!!! Gebertirim.

"Bir blog açtık ZARARLI CEMİYET  diye. Bazıları orada da görünüp kaybolabilirim sevgili süzücüler"

Çarşamba, Şubat 09, 2011

O parmak o kınaya batacak

Başlıycam ama memesinin gücüne! Güçlü olmuşta ne olmuş çalışıp eve ekmek mi getiriyor? Olimpiyatlarda halter mi kaldırıyor? Ucuyla kamyon mu çekiyor?!  Ne biliyim bi çorba mı karıştırıyor? Anca sütyende malak gibi yatıyor, gücü de bu yani, tıs.



  Evdeki ses: "Köksalların komşusunun köylüsü"
Daha önce hiç duymadığım, birlikte kızılcahamam'a günibirlikçilik taarruzu yapmadığımız, dükkanlarından veresiye alış veriş edilmemiş bir isim tamlaması evin belli başlı koordinatlarında (gece geç saatlerde yatak odası- mutfak kapısının arkası- dış kapının önü ve koridorun banyo istikametine giden kısmı) fısıldanmaya başlanmışsa bu üç şeye dalalettir;
1: adam ölmüş
2: adam, adam öldürmüş
3: görücü gelecek
Babamla annemin kilometrelerce uzağında bile olsam bu tarz bir fısıltıyı doğanın tüm seslerinden kolayca ayırt edebilirim. Bir de "gurban olayım gız içinde acik daha dursun" fısıltısı var ki ona yeni açacağım "4,5 dakikada neler olmaz ki?" adlı blogumda geniş yer ayıracağım.

   İşimden; bir laptop kaybettiğim, parası olmayana beleş cd verdiğim, sata kablolarından çanta, devrelerden takı tasarımı yaptığım için kovuldum. Daha kovulduğum gün babamın bakışlarında gelir getirmeyen mülklere attığı o "kaşık düşmanı" bakışını yakaladım. En azından aldığım üç beş kuruşla palanın humar masraflarına bir katkım oluyordu da yatacak yer veriyordu. Zaten kafamın sol üst köşesinde, kanal logomun hemen altında duran kronometre daha işsizlik günümde geri saymaya başlamıştı. Karşı atağını bekliyordum beklemesine de savaşmak için gerekli sayıda item toplayamadığım için bir kaç level sonra olması tercihimdi. Olmadı, daha ilk levelda kesmesi en zor canavar dread mare ile burun buruna geldim.

            Havada usuldan çalan İyi Kötü Çirkin film müziği, ağzında sönmüş samsun sigara izmariti, yan yatık yağlı fötr şapkası, arkaya doğru cakayla savurduğu saman pazarı pardesüsü kahve yoluna her düşüşünde, akşama getireceği "adamlar zengin, pastırma çitlikleri var" müjdesini bekledim. Beklememe değdi ve geçen gece anneme benim için planladığı pusuyu fısıldadı. Öyle bir anlatışı var ki cümle içinde köksal, köylü, dünür, münübüs kelimeleri geçmese ingiliz lordu henri wilyıms ve yorg düşesi emily bakingım ile hısım olacaklarını düşünürsün,
Hısımlık teşkilatının ilk cümleleri hemen hemen böyledir: "adamlar çok iyi, çok düzgün bir aile, apartumanları var, oğlanın işi gücü yerinde, pırlanta pırlanta" 
Ancak düğünden bir kaç yıl sonra cümleler "adamlar dürzü tüm, çok düzenbaz aile, apartumanları neyi yalan hep, oğlan malın teki, sümsük, avanak" olarak değişir. 
  Köksalların komşusunun köylüsü.amk adında garip dosya uzantısına sahip kişi veya kişiler hafta boyunca içtiğim suda bile göründüler. Soyadı kanunu çıkalı kaç bilmem kaç yıl oldu hala soy, sop, mıntıka, onun bunun köylüsünün, gelinlerinin görümleri. Hoş soyadlarını bilsem ne olacak soy ağaçlarına tükürdüklerimin? Kahvede kız alıp verene bırak soyadı cilt no bile verilmesin, ciltleri kurusun hayrına bir parmak vazelin dahi bulamasınlar inşallah.
Bu izdivaç şeklinin benzerini horantamızın bir çok kadını yaşadı. Yapımcılar televizyonla evlenme konsepti türettik yetişen evleniyor, tutan götürüyor diye gerdan kıra dursun, babam seneler önce gayfede kız ütülme konseptini buldu günümüze kadar tıkır tıkır işletti, nabeer? Teyzemi antalya'daki bir domatesciye, ablamı kayseri'li tüccara, halam'ı sudan'lı bir zenciye ütüldü. Beni de papaz kaçtı ve 21 de ütüldü ama ikisinden de paçamı kurtardım. O sıralar üzerine afiyet mahallede adım yatmalı skandallara karışmıştı (nezarette yattı, onla bunla yattı, köprü altlarında yattı, piknikte hamakta yattı) Kız tayfasının uyku için bile yatay hale geçmesi, yatmalı kalıplarla beraber anılması hoş değil. Öylece yattı o işler.

        Annemin benim üzerimde uzun zamandan beri kurduğu birşey bu; kınayı getir, parmağı batır hayalleri. Anneler daha manyak. O parmak o kınaya batacak! Hırs yapıyorlar. Benim evlenmeye bakışım net; evlilik bir süreç-sonuç oyunu. Kadının süreci üstlenmesi, erkeğin sonuca odaklanması ikisinin bu arada rol yapması. Evliliğin az izleyici, az katakulli, az çene gerektiren provası aşk bile insanı bu oyuna yeterince doyuruyor ve yıpratıyorken, kalkıp birde evliliği sahneye koymak benim gibi ezberi zayıf bir paranoyak için delilik.

         Ne yapacağımı düşünüyorum. Babamla konuşulmaz. Onunla en son 3 yaşında keçiboynuzu isteyip boynuzuma depik yediğim günden beri hiç konuşmadım, sanırım. Sesi nasıldı ki lan? Sadece yüksek perdeden emir kipli; ne yiyciiiikk, yastık getiiir, ayaklarımı çıkaar (çorap), götürrr, getiiirrr, götüüür, getiiirr buyrukları için kullandığı ses tonunu biliyorum. Alçak sesle nasıl bir ses tonuna sahip fikrim yok. Türkü söylerken "zahidem gurbanım nolacak halım" derken halım kısmında vurguyu yumuşatıyor. O zaman hoş bir ses duyuyor kulaklarım, baba baba babacıımm diye sarılasım geliyor, sonra ses yükselince sarılasım kaçıyor. Yıllar var karşılıklı oturmadık. Göz rengini unuttum. Bulanık, sigara dumanı ile kaplı birşey hatırlıyorum ama o gözü olmayabilir. 32 dişinin birden çam reçinesi renginde olduğunu hatırlıyorum bak. 
Bir şekilde kendisiyle aynı paralel daire içine girip iletişim kurmaya çalışmam şart. Kalbimin yerinden fırlama ihtimaline karşı göğsüme kuşak sarıp (hani ne oldu memelerinin gücü? salak) ebegümeci otunun kasım ayının ilk haftasında yağan yağmur sonrası aldığı rengin 33 ton koyusu gözlerine bakarak ütülme evlenmesi istemediğimi söylemem gerekiyor. Üstüme atlayıp boğmaya çalışma ihtimali yüksek. Buna önlem olarak yanıma biber gazı ve asetat asetik asit alacağım. Yok boğmaz da "tabiki yavrucuğum bu senin hayatın" derse rüya gördüğüm için mümkün mertebe uyanmamaya gayret edeceğim. İlla evleneceksin! derse ingilizce kursunda 25-26 yaşlarında caf sarı itfaiyeci montu giyen, ingilizce kitabı alamadığı için birlikte oturmaktan ağzımın içine doğru meyleden, meylettikçe asılan onur'a gidip "kitabımı sana vereceğim ama bir şartla yanında benide alacaksın eheh" derim. Onur duygusal çocuk, geçen kalemini burnuma soktum küstü. Anaokulunda annesinin taktığı silgi daha boynunda duruyor böyle bir şeyi kaldıramayabilir, ağlayarak kaçabilir. Bende duygusalım bende kaçarım. Dur bakalım.

Bi arkadaşa bakıp çıkıyorum

     Uzun zaman ara verince nasıl başlanır bilirsin "bloguma uzun zamandır yazmıyordum bir uğrayayım dedim, özlemişim..." f...