Çıktı o çıktı. Bugünden itibaren (çarşamba gününden) tüm İnkılap Kitabevi mağazalarında, D&R, İdefix, Kitap yurdu kısacası tüm Türkiye’de olacak. Aniden, pat diye
olmayabilir tabii sinsi gibi usul usul yayılacak.
Sanırım buradan birilerine teşekkür etmek gerekiyor. Kime
teşekkür etsem ımm ömmm amm pek tabii ki aylardır her dediğine “hayır” cevabı vererek ömrünü tükettiğim insan, editörüm Ahmet bozkurt'a teşekkür etmem lazım. Şu an öldürmek istediği 3 kişiden biri
olduğum halde teşekkürü kendisine bir borç biliyorum. Ömrüm boyunca bana sorulan hal hatır toplamını, büyük bir nezaketle 6 ayda soran yüce gönüllü insan. Kitaplarını normal kağıt kalem kullanarak yazan son seçilmiş. Entelektüellerin dibi! ( Telefonu
“Puşkin arıyor” diye çalan, akşam yemeklerinde portakal soslu şekspir
yiyip, hamlet’e iyi geceler dileyerek
yatan bir insandan bahsediyorum ) Nezaketin ve anlayışın için teşekkürler. Le poete travaille! (*)
Fransızca cümlemden de anlaşıldığı gibi böyle bir insana bu kadar yakın olmak avamlık ayarlarımı ufaktan
bozdu. Artık hayata daha gözlüklü, divitli ve hokkalı bakıyorum. Dün kendime röbdışambır ve pipo aldım.
Yalnız ben baya baya kaprisli bir insanmışım haa. Tee kilometrelerce mesafeden, Okan, Derya ve Sena'ya (kendileri bizim ekip. havaya geel "bizim ekip" ehehe ) etmediğim müdahale kalmadı. “O ne biçim
yazı fontu allasen? Kare ne ya kare ne? üçgen olacak dedim! Odama taze meyve söylemiştim geldi mi?” Hiç ama hiç memnun
edemediler beni. Hatta kitap matbaaya girdiğinde "BASIMI DURDURUN VAZGEÇTİM!!11 diye mail attım. Bi kaprislilik bi aman ne bu beecilik. Madonna olsaymışım konserlerime 500 denizaltı ile gidermişim
allah etmeye. Neyse ki durumu fark edip
daha fazla yüz göz olmadılar. Siz siz olun kitap çıkarmadan önce yayınevi binasının yakınlarında ev tutun. Böyle uzaktan uzağa hakimiyet kuramıyorsun. Olmuyo.
Kitabı ortaya çıkarma safhası eğlenceliydi de şimdi içimi
bir huzursuzluk kapladı. Kendimi sıkmaktan boynum tutuldu. Ölecek miyim
nedir. Belki de sadece çişim var.
Bilemiyorum. Artık mantıklı düşünemiyorum. Kendimi o kadar yetersiz buluyorum
ki sanırım öz eleştirinin kaynağına indim. Hiçlik duygusunu da geçtim hiçliğin
hiçliğini keşfettim. Hiçler dışlar çarpılıyorum. Ahmet bey dili döndüğünce beni kendinden hiç
memnun olmama ruh halinden kurtarmaya çalıştı, önceleri “diline olan hakimiyetin, cümleleri eğip bükebilme kabiliyetin, mamafih
üslup bakımından…” diye övgüler yağdıran adam sonraları telefonlarıma
çıkmamaya başladı :’(
En son “siminya artık yazdığın şeyleri unut, uzaklaşmaya çalış. başka şeylerle ilgilen ne bileyim pikniğe git, tavuk
kanadı falan kemir!!” dedi. Bende
dediğini yaptım ve uzaklaşmak umuduyla kitabı balkondan attım. Sanki biraz
uzaklaştım gibi hissettim. Ama yönetici “artık balkonlardan kitapta mı atmaya
başladınız gavurun tohumları!!” diye bağırınca koşup geri aldım. Halı çırparken
içinden düştü dedim.
Sululuk bir yana benim için güzel bir deneyim oldu. Şu an
değerini anlamıyorum ama ilerde "hey gidi, o olaylar neydi öyle lan" diyeceğimi sanıyorum. İnşallah kazasız belasız geçer gider bu günler. Kitabın adı gördüğün gibi "Kız Kısmı" oldu. Sanırım benim hayatımın ana fikri bu sınıflamada gizli. Kadın mıdır? kız mıdır? insan mıdır? bir şey geçti önümden, ne olduğunu anlamadım. Öyle işte. Kitapla alakalı olumlu, olumsuz yorumlar için şurayı açtım. Şimdilik açık dursun bakalım, neymiş ne değilmiş. Kafama yatmadı, götüm yemedi trink! Göt demişken. Çok olumsuz yorum yapanın götünden kan alırım! (götten nasıl kan alınır bilen acil bana ulaşsın pls )
edit: bu hafta dağıtım olacağı için kitapçılarda hemen bulunmayacak ( artı KAPAKTAKİ GICIK GIZI TANIMIYOM )
kitabın satıldığı siteler: D&R İDEFİX KİTAPYURDU HEPSİBURADA