Salı, Aralık 29, 2009

Geldin mi kız sütü bozuk?

2010 yılına soruyorum bu soruyu. Geldin mi lan sütü bozuk? Umarım umduğunu değil bulduğunu bile bulamazsın! İnşallah maya takvimlerinde mayalanıp kokarsın! Dileğim odur ki sana ithaf edilen tüm takvim yapraklarında; bugün doğanlara erkek ismi: nihat dovan, kız ismi: ismail yeka yazılıdır. Temenni ederimki şeyini şeyderken şeye sıkıştırırsında şeysiz kalırsın! Böbürlene böbürlene geledur sen bakiyim, ben seni yıl sonunda giderken göreceğim, yürrüüüü anca gelirsin şişik! yeniyıl yeniyıl yeniyıl yeniyıl herkese hımhımhımhım off...

Malum soruyu asıl babam sordu bana (sütlü olan, başlık olan, gelmekli olan) ben soruyu aldım gıcır yıl 2010'a şutladım, o ne yaparsa yapsın.
Zamanında kel kafasına şaplak attığım bir büyüğüm "gidişin olsunda dönüşünde olsun" diye beddua etmiş olmalı, kendi emeklerimle yenik kumandan rütbesine yükselip döndüm baba evine. 6 aydır üzerinde çalıştığım "istanbul'a bakıyorum gözlerim faltaşı" piyesim salı günü final bölümüyle sezonu kapattı.
İstanbul'da çok berbat günler yaşadım, buraya ne kadar yazarsam yazayım aslı gibi olmaz. Bazı kabahatler işledim, tanımadığım kişilere sığınıp tanıdığım insanlara sığınmadım. Ekmek çalıp boğaz köprüsü ayağında balık kılçığına katık etme ihtimalim vardı. Yırtık ayakkabı ile dolaşmaktan utanıp ayakkabı çalmamda ihtimallerden biriydi. Sonra dedimki bakele ölürsem bu ayakkabıyla 3. sayfada çok acındırıklı görünürüm, birileri bakar bakar "duygulandım bea gızcaaz dibi delik ayakkabıyla ölmüş vay anasını " der, sonra kanal d'de yırtık ayakkabılı kızın yürek burkan hikayesi diye haber olurum, rep tarzında klibim çekilir falan filan. Hırsızlıktan, bu nalet olası ölüm sonrası şöhret merakımdan dolayı vazgeçtim.

Pılımı pırtımı gelirken yanımda getirdiğim banka eşantiyonu çantaya teptim. Ablam ve eniştemle aram eskisi gibi iyi değildi.. pardon eniştemle hep kötüydü dimi? ablamda işte o karşı safa geçti. Şaşırmadım, karanlıklardan çıkıp gelen falcı kadın bana; senin yükselenin yüksek, yıldızın dikkenar üçgen, jupiterin uranüs, neptün'ün otobüs demişti. Belliki kötü şeyler bunlar, işin ehilleri bilir biz bilemeyiz.
Zor bela ulaştım ankara'ya, bununla yetinmedim sokağımıza bile geldim hatta inanmayacaksın evimizin merdivenlerini çıktım. Saç tellerime kadar işlemiş, bacaklarımı donduran bir endişeyle çaldım kapıyı. Kapının arkasından gelmesini beklediğim tepki sahneleri binlerce, milyonlarcaydı. Tüm yolculuğum bu sahneleri kendime prova etmekle geçti.
  • *uzun namlulu bir tüfek kapı aralığından görünür, yavaş yavaş dışarı çıkarılır bang bang, tiffinkkkşş!yerdeyim.
  • *kısa mesafeli bir tabanca kapı aralığından görünür, kendisine kıllı bir kol eşlik etmektedir, tak tak, kaponkkk!! yerdeyim.
  • *ucu lazer gibi ışılayan bir japon kılıcı kapı aralığından görünür, görünmesiyle kelleme inmesi saniyeler sürer, hıtırrrşşş! yerdeyim.
  • *tekerlekli bir rampa kapı aralığından görünür, üstünde roket atar vardır roket ateşlenir, tıpankkkss! roket başlığıyla beraber komşumuz fikriye teyzenin salonundaki vazodayım.
Ama hayallerim yıkıldı, kapıyı annem açıp bütün gurbetten gelen çocuğunu karşılayan anneler gibi yaptı. "amaaaaaann siminyam gelmiş, yavrımmmmm guzummmmm, gurum gurum gurumuşşşş, eli ayağı buz olmuşşş, vıyyyy vıyyyy acından ölmüşş, siminyam gelmişşş, yavrummm guzumm, gurum gurum guru..." bi şiir dinletisi, bi oratoryo, bi kuğu gölü balesi sergiledi ki sorma. Bide derlerki anadolu halkı batı tarzı sanattan anlamaz. Annem anlıyo, annem biliyo gevezelik etme! Biz böyle annemle ikimiz sarmaş dolaş dram dolu sanatla haşır neşir olurken, annemin arkasında gizlenen korkunç tehlike aklımdan gitti. Nihayet odanın ortasından yükselen gök gürlemesi ve yer sansıntısıyla gösterimize son verdik. Babam elini arkasında birleştirmiş kafayı yana yatırmış, üst dudağı, bıyığı ve kalın kaşlarını yüzünde amuda kaldırmış, dikiliyor. Kafasını yukarı aşağı, yukarı aşağı "ben sana ne yapcamı biliyom" der gibi salladı, "geldinmi lan sütü bozuk iyi iyi gel bakalım geeellll" diye bir kere daha gürleyerek karşılama komitesine katıldı.

sonra bişeyler bişeyler bişeyler aman mühim olan yeni yıl dimi dimi

Cuma, Aralık 25, 2009

Huma kuşu yükseklerden seslenme!

Yolunuz memur lojmanlarına düşerse elinde kocasının telsizi ile gezen kadınlar görebilme ihtimaliniz var. Başarılı(!) erkekinin arkasında bulunmakla gurur duyangillerden boy boy kadınlar.

Taşıdıkları alet öyle bir aletki "sadece bi telsiz işte" deyip geçersen sosyolojik bir trajediyide es geçmiş, gitmiş olursun. Oysa işe yarar meselelerden çok lililik liilililik sesi çıkarmakla enerjisini tüketen o siyah hantal alet, bir kuvvet ve güç gösterisi, bir sınıf atlama, bir yüksekten uçma cihazıdır, zaman makinesi de diyebiliriz hatta belki f16, abartmıyorum f16. (abartıyormuyum?)
En kötü ihtimalle mevkili kocasının, mevkili cinsel organının makineleştirilip eline verilmesidir, elde taşınan erkeklik organının verdiği güven gibisi olur mu? hemde erekte!
Naçizane övüneceği tek meziyeti; kurumun düğün salonu konseptli binalarında en şaşalı "börek yiyip gıdık düzelim" kermesleri yapmak ve en iyi platin sarılı röfle saça sahip olmaktan öte gidemeyen kadın, hemcinslerine; üst rütbeli kocasının at kadar telsiziyle gövde gösterisi yaparak meydan okur. Sahip olduğu tek şey telsiz olanlar heryeri olay mahalli olarak görürler. (tanıdığım her bilmem kaç kişiden bilmem kaçı bu lafın orjinal söylenişini status olarak kullanıyor)

Bu sadece durumun telsizleştirilmiş örneği. Daha bunun memur yaşamı dışına çıktıkça metamorfoz geçirmiş bin çeşit versiyonu sıralanabilir.
Şu bizim babayiğit telsiz zaman gelir kiminde ayfon olur, kiminde epıl dizüstü, kiminde ünlü bir sevgiliye dönüşür veya "haklısın"cı arkadaş çevresine. Lüks mekanlara kıç sokabilmek, sehpasının üstünde ikea kataloğu bulundurmak, adı elit kendi elit okulları bitirmek (yozgat bozok üni. okursan hiçsin mesela), afilli adlar taşıyan meslek sahibi olmak, afilli mesleği olan kanki sahibi olmak, "au blé concassé plus ou moins épicé" adındaki fransız çorbasını içmiş olmak (türkçesi tarhana), isveç soslu köfte aşermek, norveç usulü somon arzulamak, makarna soslu italyanca yaşamak, ameleler buraya da geldi argümanını sık sık kullanmak, falanıyla, fistanıyla memur karısının telsizden aldığı gücün birebir aynısını yayar bunlar bünyeye. Sahip olunan bir havalı etikete karşılık bir everest yüksekliğinde bakılır aynalara. iki etiket iki everest, üç etiket üç everest diye gider sonunda tek kendisinin farkedemediği bir diktatör, bir engizisyon, bir kuduz it olur çıkar tepemize, zirveye değil.

Ona göre; yani şu yukardaki zımbırtılardan en az birinin etkisine kapılıp yedi kat göt tabakasına yükselen insan için kendisi akıl almaz oranda zekidir. Onayından geçebilme basiretini gösterenler dışında kalanlar varya o kalanlar? hepsi salak, sığ, karaktersiz, gerizekalı bok böcekleridir!
Türkçeleri ve ağızları bozuk, anlattıkları yalan, muhabbetleri yavan, arkadaşları yalaka, aileleri eğitimsiz hiç oğlu hiçlerdir. Toplum o kadar cahil, o kadar geri kalmıştırki onların hezimetine baktıkça kendini dahada çok sever, kendisine tapar. Geceleri yatmadan önce dişlerini bir kez, egosunu 40 kez macunlar, uyumadan önce dört dörtlük pırlanta gibi beynine sarılır, ulaştığı engin noktaya nazar boncukları iğneler, dökülen salyaları inci taneleridir.

Ah o zavallı köylü güruhunun bütün bildikleri eksik, doğruları yanlış, yedikleri merdiven altı imalatı, giydikleri ucuz mahmutpaşa süprüntüsü, anneleri bakım bilmediği için çirkin birer hımbıl, babaları şarapçı ve alkolik, şarkıları ve hikayeleri ajite, filmleri dibine kadar arabesk, sanatları sanattan yoksun, çocukları müslümcü, hıyarcı, yemekleri lahmacun en iyi ihtimalle bulgur, kızları pencere önünün sakızlı yosmaları.
Sabah olunca sığır sürüleri gibi doluşurlar otobüslere, terleri o'nun köpeğinin sidiğinden beter kokar.
Yaz gelince sahilleri istila ederler, ülkesinde denize giremeyecek mi ayol!
Kahvaltıda bi bacon, bi trüf yemek yerine, tarhana çorbası içerler yağlı yağlı. (fransızca bilmiyorlar nasılsa)
Sadece misyoner pozisyonunda sevişirler, geniş beyaz donlar giyerler sidikli sidikli.
Erkeklerinden iyi hamal yapılır, kadınları güzel cam siler, hepsi bu.
............

Az inse o çıktığı tünekten kendisinin de donunun koktuğunu farkedecek. Arada misyoner gibi sevişmenin güzel olduğunu, tarhana çorbasının adının değişmesinin aslını zerre değiştirmediğini anlayacak, trüfün bok gibi koktuğunu, bacon yerine kayseri pastırması yemekte korkulacak bişey olmadığını, lahmacundan, müslüm'den, arabeskden hatta cam silmekten zevk alabileceğini görecek. Ah bir inse neler görecek, neler görecek..

Perşembe, Aralık 17, 2009

Tut şunun ucunu kaçıralım abi

Koloniler halinde tıklım tık yaşamanın tadı başkadır ha. Neredeyse sokağın yarısıyla aynı yatağı paylaşmış olabilirsin, buna rağmen kimse sana "onun bunun koynuna giriyor" demez, çünkü hepsi ile kan bağın vardır, nikah düşmez. Düğündü dernekti türlü sebeplerle yatıdan yatıya sektirir durursun.

Erkek kuzenlerinle koyun koyuna yatmanın en kötü sonucu gecenin bi yarısı kokuşmuş bir kaç ayağı dişlerinin arasından çıkarmaktan ibarettir, başka kötü sonuçlar alınması da mümkün de olmasın öyle bişey!
Birbirinden niyeti bozuk, şehrin ayak takımından bıçkın deliğanlılar oldukları halde bize hiç bir zaman kız insanı olarak bakmadılar, bizde onların cinsiyetlerinin ne olduğuyla pek ilgilenmedik. Ben ilgilenmedim ötekileri bilemem, uçkurları boynuna.
Fuat'ın söğüt ağacının ardına saklanıp, peşinden hiç ayrılmayan bana "gelmesene gız, bi kerede arkamdan gelme allaın tebelleş dangalağı" diye bağırarak yaptığı şeyin osbir olduğuna, yıllar sonra osbirin ne olduğunu öğrendikten sonra uyandım.
Köksal abimin "tombul tombul memeler zalım oy gelin zalım zalım zalım" türküsünü yeni yeni patlamış memelerime değilde, aşağıda böğüren ineğe söylediğini sanıp "dimi ne tombul memesi var hayvanceizin" demem gene o sebepten olmalı.

Ailenin sicili paslılarından halil abime, okul müdürünün 14 yaşında, enine boyuna on pasifik genişliğindeki hoşur kızını kaçırmamızda(!) kuzenliğin görev ve sorumluluklarındandı. Halil abi; balık ve kurbaa avlamaya gittiğimiz bir gece sazlıkta sabahlarken anlattı kız meselesini. Aralarında bi dünya yaş problemi var, kız iri yarı deve gibi ama küçük daha orta 2 de. Babası hem okul müdürü hemde arıcılık yapıyor, kızını kaçırdığımız günün akşamı bir milyon arı tarafından delik deşik edilme ihtimalimizi saklı tutuyoruz. Bütün kaba detayları konuşup "Yaşı küçük müçük toplar getiririz, babası müdürmüş, müsmüdürmüş ırgalamaz bünyeyi, aslan gibiyiz allaama" külhanbeyi andımızı içip verdik startı.
Bende yavaştan onlara benzemişim, havam kıyak "ayıpsın, ayarlarız ekibi, yaparız icabında dümenimizi işşşşş" gibi bir dil kullanıyorum. İşte tam o sıralarda kaybettim kişiliğimi, bulucam bulucam yakındır.

Bir iki gün geçti geçmedi, sokağın köşe başlarından kafalarımız göründü. Kızın gönlü olmuştu "ikindileyin gel beni al kocıcığım" diye haber salmıştı hatta, yangın ayşe mübarek. Şişman kadınların daha ateşli olduğunu söylerler. Plan basitti, palas pandıras dalacak alıp çıkacaktık. Ben yem olacaktım, kapıyı çalacak anneyi oyalayacaktım. Delta ekibi ise kızı torbaya dolduracaktı ama kız "kaçır beni aşkaaammm" diyenlerden olduğu için torbayı gerisin geri iptal ettik. Evleri civarın gıpta ile baktığımız lüks apartuman sitesindeydi. Hiç bir zaman sahip olamayacağımızı düşündüğümüz hayatı yaşadıklarına inanıyorduk, onlara kızgındık!! kızları kaçırılmayı hakediyordu!
Merdivenlerinden çıkarken "anaa buralarda bizimki gibi betondanmış" dedim, şaşırdım bayaa. Ekip arkamdan beni takip ediyordu. 6. kattaki evlerine geldim, bizim kapılarımıza tıpatıp benzeyen kapıyı inceledim, bi postada ona şaşırdım gözlerim belerdi. Kapıyı en az kızı kadar şişman olan annesi açtı " buyur kızım" dedi, o an kilitlendim. Teoride; erkek kuzenlere gözükara görünmek sevdasına gayet iş bitiren ben, kadının göğ göğ gözlerine bakıp dilimi nefes boruma kaçırdım.
Kadın "ne istiyon yıvrım konuşsana" diye sesini yükseltince, kapıyı kapatmasından korkup aşağıdakilere gelin yukarı diye işaret attım. Ortalık anında panayıra sevketti. Kadın evi anarşikler bastığını düşünüp avazı bastı, kız odasından düğüne gidecekmiş gibi şıkır şıkır fırladı, "kurban olurum anammm" diyerek anasına sarıldı, salak! Kuzenler bi kızı kucaklıyor, bi anayı. Ben kapının eşiğinde kenan ışık gibi elim çenemde durumun kıritiğini çıkarıyorum. Durduğum noktadan planın pek bi nanay olduğu, başından bir halta yaramadığı öyle net görünüyorduki tarif edemem. Gidip müdürün gözüne baka baka "kızınızı kaçıracıık" desek işimiz daha kolay olurdu.

Tam bunları düşünürken senaryoda olmayan doğaçlama sahneler gelişti; anne nerden icab ettiyse(!) küt diye bayıldı, komşular sesleri duyup patır patır geldi, bizimkiler durumu çaktırmamak için sanki bayılan kadına yardıma gelmişmişler gibi yapıp kadını sırtlayıp, sağlık ocağına götürmeye kalkıştılar. Fekat anne o kadar şişmandı ki iki kat indirip bi köşeye yığıldılar. Güya kızı kaçırmaya gelmiştik ama manzara anneyi kaçırdığımıza işaret ediyordu. Çekiştirilmekten koca kadının götü başıda dağılmıştı, müdür karısına bu yaptıklarımızı görse bir kovan arıyı boğazımızdan aşaa salardı, anlayacağın rezalet üstüne rezalet. En nihayetinde zararın neresinden dönülse kardır, dedik gıpta apartmanından tam gaz cızladık. Sonrasında olaylar hiç bitmedi fare dağ doğurdu, kimse elinden geleni ardına koymadı.

HALİL: bir kaç ay sonra kızı kaçırmayı başardı, evlendiler. kız şu an dahada şişman. (yazıyla "babaçko")
KUZEN 2: kazakistan'da bir petrol şirketinde çalışıyor, kazak kızıyla evlendi.
KUZEN 3: polis oldu, gaz bombalarıyla juggling yapmayı seviyor.
ARICI MÜDÜR: hala müdür
ARILAR: bal yapıyolar
BEN: buralardayım işte, selam

Cuma, Aralık 11, 2009

Tamam gel cevabı söylüyorum

fatih-ürek-dudakları( neyin cevabı? şunun )

Bloğum yavaş yavaş flash tv stüdyolarına benzemeye başladı. Bir tarafta dudaklardan fal bakanlar, öteki yanda "lan burada bacak var ne işim olur dudakla" diye aşağı postlarda kolbastı oynayanlar, bir tarafta "nenenin donu çalışmıyor" dizisi çekimleri ve en önemlisi benim büyük bir iftiharla sunduğum "her cevhere altın" yarışması.

(evet 12 numara fatih ürek'ti)

Yarışma istediğim gibi oldu, cevabı çok az kişi bildi bilen sayısının az olması iyimi, kötümü? tam anlayamadım. Duygusal git geller, meteorolojik iniş çıkışlar, hezeyanlar ve heyelanlar yaşadım. Bazen ellerimi oğuşturup zuhal topal'ın şen piliç şen şen dansını yaptım. Bazende " neden kimse 4 demiyor ya? onuda mı hipopotam götüne benzettiler yoksa?>£#$? hayır hayır buna dayanamıycam ağlıycam ya ağlıycam:SSssssssss" diye tutam tutam saç yoldum.

Herkes neredeyse 2 dedi bende boş durmadım günbe gün 2 numaralı kızdan nefret ettim, ettikçe bilgisayarda kayıtlı fotosuna bakıp "hıh hiçte bile" dedim, omuz attım kancığa. Çaktırmadan aynı pozu vermek için kırmızı ışıkta aynanın karşısına geçip "mummmmm, mommmmmm, uuuuu" adı verilen dudak büzme şekilleri yaptım. Altı üstü bir 50 kaat için şu çektiğim sifilliğe, zibilliğe baksana. Kendim ettim kendim buldum eyvah.

Bu arada bazı şer odakları da boş durmuyor! Blogunda sık sık blog yazarı kadınları diline dolayan dedikoducu pis şirret gossip ibraam noel babayı kıskandıracak bu mübarek çabama çamur atmakta gecikmemiş, perez hilton bozuntusu nalet herif.

Cevabın 4 olduğunu 5 kişi bildi. Bir tanesi ff'den buzcevheri. 2 şık seçenler arasında en çok finduilas'a içim gitti. Keşke son kararı doğru olsaydı. Şimdi bu bilenler arasında bir seçim yapmam lazım hepsini bir torbaya doldurup sallayım, tutup çekeyim tutup çekeyim dedim ama sanal sanal çekilmiyor. Mecburen anket yapacağım şimdide onların fotoları yarışsın bakalım, nasıl oluyomuş anlasınlar.

Oylama sonuçlandı, bugün birincilik cihad'la, bi dost arasında sürekli yer değiştirdi ama saat tam 8. de bitireceğimi söylemiştim, 8 olunca ps aldım, sonuç Bİ DOST 50 liralık ödülün sahibi oldu. Bi dost seninle görüşelim. ;) Ajda Pekkan'ın yaşıda 128'miş vay be hatuna bak hiç göstermiyor alla allaaa şaşılacak iş


Salı, Aralık 08, 2009

Bul beni al parayı

Çok param var benim. Yıllardır "adın ne senin" sorusuna bile cevap diye kullanmak istediğim mütebareke kesmüke bir cümledir. Ortada para yokken bile bu cümleyi kurmanın, züğürtlerin içindeki "zengin piç" husumetini giderici yanları olduğunu keşfetmiş, etiyopyalı bilimadamları. Ankara'da iken bir kere daha kurmuştum böyle bir cümle, bu ikinci kuruşum. Sanki moğol imparatorluğunu kurmuş gibi anlattığımı farkettin? Baştan itibaren garip ve nereye gideceği kestirilmeyen bir gelişi var, zaten bende geldiği gibi yazıyorum boşver. Dur bir kere daha kurayım oda osmanlı imparatorluğu olsun, çok param var benim. Hatta bi daha; çok param var benim, dur bir daha; çok param var benim, çok param var benim, çok çok çok çok.

Bu kadar; hem imparatorum hem para bende beyinsizliğinden sonra gerçeğe döneyim, param yok lan.. hatta bir daha; param yok lan, dur bir daha; param yok lan lan lan lan lan. Param olsa 90 lira elektirik faturası geldi diye bana kaşık düşmanı mimikleri yapan eniştemi ortadan kaldırmak için kiralık katil tutarım. Ev tutmam katil tutarım. Balık tutmam denizden eniştem çıksa yutarım. Ulan koskoca türkiye'ye sığamadım iyi mi?! Küçükken kovaladığım culuk cücükleri gibiyim, oradan oraya savrul, savrulurken de çenen hiç kapanmasın gulu gulu gulu gulu.

Ya geçelim bunları amannnnn başlıycam! sonra hele bi ara kahpe felek utansın yazısı yazarım, şimdi başka bişey için geldim buraya. Duyduğuma göre yeni yılda geliyormuş banada arkadaş söyledi, ben hala eylül'deyiz falan sanıyordum biraz alzaymırım üzerine afiyet. Yeni yıl için hediye vereceğim. Bana kalsa yemişim yeniyılını da, hediyesini de, ebesini de, dedesini de! Yemişim deyince keşke yenen bir hediye olsa mesela kutudan enişte çıksa, oturup yesek. Ama değil, kutudan 50 tl çıkacak, proğramıma "çok param var benim" türküsü ile başlama nedenim bu işte. Dilersen bu parayla yiyecek birşeyler alırsın. Samede geleyim aşağıdaki fotograf kolajı içinden bana ait dudakları bilirsen 50 parayı sana yollayacağım balım. Seninle birlikte başka bilen olursa uzun uzun kafamı kaşıyıp "haydaa şimdi nolacaktı napıcaktım" diye düşüneceğim ama eminimki bir yolunu bulurum, bulurum ben. Hile yapmak yok, kopya çekmek, tuvalete gitmek, arkadaşlarla fısıldaşmak yok. Cep telefonunu kapalı tut ve lütfen gaz çıkarayım deme kapalı ortamdayız.
3...2...1...start...

ai ai ai, başlıycam eğlencesine meğlencesine, beni etiyopyanın çöllerinde yıkasınlar, dudağını eşek ısırsın, hediyedenizi, yeni yılsiminya-dudak-kıllı-koltuk-altı

yalan değil ha gerçek para! bende pek bulunmadığı için hediyedenizi sitesinden yürütmeye çalışacağım, bakalım kısmet.

Salı, Aralık 01, 2009

Kız kabusu "ilk gece" yakında sinemalarda

gerdek-gecesi-kan-gövdeyi-götürdüGerdek gecesi; bir erkek için, ak gerdanlı yavuklusunun kıyılarına ayak basacağı, bayrak dikip "buralar kompile benim" diyeceği bir keşif gezisi iken, kız için; aynı anda antony hopkins, testere ve fredy'nin elinde parça pinçik olmaya sayılı günler kalması demektir.

Bütün çocukluğumuz sıkı sıkı koruduğumuz cinsel dokunulmazlarımızın, örtülü düttürülerimizin başına gelecek kanlı sonun korkusuyla bezeli yüzlerce zifaf hikayesi dinleyerek geçer.
-gelin çektiği acıdan ve kan kaybından bayılmış. -bez temiz çıkmış, damat gelini döve döve öldürmüş -tam şey yapacakken kilitlenmişler, kilidi açmak için hoca götürdük ordan geliyoz. -damat yapamıyomuş.
-gelin kaçmış
Yaşın küçükse büyüklerin bu cümlelerde neden bahsettiğini anlaman imkansız, kendi kendine yorumlar getirirsin.
"neyi yapamıyolarmış ya? gelinden ne kanı gelmiş, niye gelmiş, adet mi görmüş? eee bez temiz diye gelin dövülür mü ne güzel işte temizmiş, hem ne bezi? kim kimi kilitlemiş? kilitleri açmak için çilingir çağırıyoz biz, hoca ne alaka?? noluyo orda anne yaaa!!!

Sonra sonra odalarda fısıldaşan ihtisaslı ablalar sayesinde gerdek gecesi dedikleri çok tehlikeli bir sendromdan haberdar olursun, içine ateş düşer, tüylerin dikenlerin kulaklarını çınlatır ve sende kendinin küçük kıyametini beklemeye başlarsın.
Bir gün o korkunç gerdekçi insanlar gelecek, sana beyaz, simli mimli bir kostüm giydirip davulla zurnayla kandıra kandıra götürecekler. Ailen de onlarla işbirliği yapacak, arkandan acımasızca el sallayıp timsah gözyaşları dökecekler. İçine beyaz, dantelli, tüllü heybetlimi heybetli bir yatak atılmış odaya tıkacaklar, elektirikli sandalyenin yatak süsü verilmişi.
Önüne baklava, kızarmış tavuk, su böreği gibi göz boyayıcı yemekler atacaklar "ye bunları bu gece nihtiyacın olacak hohohohohoho" diye gaddar gaddar gülecekler. Tabii kuru ekmek ve su verseler çakarız köfteyi, iyi niyetli olduklarını düşünmemizi istiyorlar. Oda; o güne kadar gördüğün en soğuk, en sahtekar, en tırsınççç odadır türlü türlü kumpaslara gebedir. Az sonra sana acı çektireceklerini, seni kanatacaklarını, temiz olup olmadığını sınayacaklarını, bezin temizse sen kirli, sen temizsen bezin kirli önermesini üzerinde önereceklerini biliyorsundur. O kara geceye kadar anlatılanlar, fısır fısır kulağına gelenler bu işlerin hep böyle olduğuna işaret etmişti. Başka türlüsünü anlattılar da biz mi duymadık!

Düğün ertesi fiskos toplaşmaları hep bu gecenin nasıl geçtiğinin öğrenilmeye çalışılması, tahminler yürütülmesi, oturuşmuş kodaman ablaların gerdek sırrına sadık kalarak minik ipuçları attırmasıyla geçmiştir. İçine dedektif kaçmış ekemiş teyzeler gelinin geçmiş ilişkilerinden gerdek performansını tahmin edip, "aha şuraya yazıyom yarın baba evine bırakırlar" kalıp cümlesini yine kullanır. Yerlere kucak kucağa oturmuş yüzü alın alı morun moru olmuş ergen kızlar "ben evlenmiycem, evlenirsem de asla şey yapmıycam" gibi iddialarla ortamı renklendirir. Gerdekle, zifafla, bezle, belekle işi olmayan tabu yıkıcı hoppa necla parmağıyla bakireliğini bozan ünlü mankeni çok takdir ettiğinden girer, kızların aşırı salak olduğundan çıkar.
Herkesin gerdekle ilgili az buçuk bir fikri vardır, ortak fikir gerdek gecesinin ızdıraplı, gergin, sinir bozucu, kah kanlı kah kansız bir meydan muharebesi olduğudur. Bir kız için hiç bir çekiciliği olmayan, öd sıvısının ihtiyaç fazlası üretildiği, namus baskısının beyazlar giydirilmiş halidir. Belki büyükleri kandırma, gönüllerini hoş tutma formaliteside diyebiliriz.

yazıyı okurken my dying bride dinlenmesi gerdekçiler tarafından önerilmiyor, ama ben öneriyorum onları sallayın.

Bi arkadaşa bakıp çıkıyorum

     Uzun zaman ara verince nasıl başlanır bilirsin "bloguma uzun zamandır yazmıyordum bir uğrayayım dedim, özlemişim..." f...