Yolunuz memur lojmanlarına düşerse elinde kocasının telsizi ile gezen kadınlar görebilme ihtimaliniz var. Başarılı(!) erkekinin arkasında bulunmakla gurur duyangillerden boy boy kadınlar.
Taşıdıkları alet öyle bir aletki "sadece bi telsiz işte" deyip geçersen sosyolojik bir trajediyide es geçmiş, gitmiş olursun. Oysa işe yarar meselelerden çok lililik liilililik sesi çıkarmakla enerjisini tüketen o siyah hantal alet, bir kuvvet ve güç gösterisi, bir sınıf atlama, bir yüksekten uçma cihazıdır, zaman makinesi de diyebiliriz hatta belki f16, abartmıyorum f16. (abartıyormuyum?)
En kötü ihtimalle mevkili kocasının, mevkili cinsel organının makineleştirilip eline verilmesidir, elde taşınan erkeklik organının verdiği güven gibisi olur mu? hemde erekte!
Naçizane övüneceği tek meziyeti; kurumun düğün salonu konseptli binalarında en şaşalı "börek yiyip gıdık düzelim" kermesleri yapmak ve en iyi platin sarılı röfle saça sahip olmaktan öte gidemeyen kadın, hemcinslerine; üst rütbeli kocasının at kadar telsiziyle gövde gösterisi yaparak meydan okur. Sahip olduğu tek şey telsiz olanlar heryeri olay mahalli olarak görürler. (tanıdığım her bilmem kaç kişiden bilmem kaçı bu lafın orjinal söylenişini status olarak kullanıyor)
Bu sadece durumun telsizleştirilmiş örneği. Daha bunun memur yaşamı dışına çıktıkça metamorfoz geçirmiş bin çeşit versiyonu sıralanabilir.
Şu bizim babayiğit telsiz zaman gelir kiminde ayfon olur, kiminde epıl dizüstü, kiminde ünlü bir sevgiliye dönüşür veya "haklısın"cı arkadaş çevresine. Lüks mekanlara kıç sokabilmek, sehpasının üstünde ikea kataloğu bulundurmak, adı elit kendi elit okulları bitirmek (yozgat bozok üni. okursan hiçsin mesela), afilli adlar taşıyan meslek sahibi olmak, afilli mesleği olan kanki sahibi olmak, "au blé concassé plus ou moins épicé" adındaki fransız çorbasını içmiş olmak (türkçesi tarhana), isveç soslu köfte aşermek, norveç usulü somon arzulamak, makarna soslu italyanca yaşamak, ameleler buraya da geldi argümanını sık sık kullanmak, falanıyla, fistanıyla memur karısının telsizden aldığı gücün birebir aynısını yayar bunlar bünyeye. Sahip olunan bir havalı etikete karşılık bir everest yüksekliğinde bakılır aynalara. iki etiket iki everest, üç etiket üç everest diye gider sonunda tek kendisinin farkedemediği bir diktatör, bir engizisyon, bir kuduz it olur çıkar tepemize, zirveye değil.
Ona göre; yani şu yukardaki zımbırtılardan en az birinin etkisine kapılıp yedi kat göt tabakasına yükselen insan için kendisi akıl almaz oranda zekidir. Onayından geçebilme basiretini gösterenler dışında kalanlar varya o kalanlar? hepsi salak, sığ, karaktersiz, gerizekalı bok böcekleridir!
Türkçeleri ve ağızları bozuk, anlattıkları yalan, muhabbetleri yavan, arkadaşları yalaka, aileleri eğitimsiz hiç oğlu hiçlerdir. Toplum o kadar cahil, o kadar geri kalmıştırki onların hezimetine baktıkça kendini dahada çok sever, kendisine tapar. Geceleri yatmadan önce dişlerini bir kez, egosunu 40 kez macunlar, uyumadan önce dört dörtlük pırlanta gibi beynine sarılır, ulaştığı engin noktaya nazar boncukları iğneler, dökülen salyaları inci taneleridir.
Ah o zavallı köylü güruhunun bütün bildikleri eksik, doğruları yanlış, yedikleri merdiven altı imalatı, giydikleri ucuz mahmutpaşa süprüntüsü, anneleri bakım bilmediği için çirkin birer hımbıl, babaları şarapçı ve alkolik, şarkıları ve hikayeleri ajite, filmleri dibine kadar arabesk, sanatları sanattan yoksun, çocukları müslümcü, hıyarcı, yemekleri lahmacun en iyi ihtimalle bulgur, kızları pencere önünün sakızlı yosmaları.
Sabah olunca sığır sürüleri gibi doluşurlar otobüslere, terleri o'nun köpeğinin sidiğinden beter kokar.
Yaz gelince sahilleri istila ederler, ülkesinde denize giremeyecek mi ayol!
Kahvaltıda bi bacon, bi trüf yemek yerine, tarhana çorbası içerler yağlı yağlı. (fransızca bilmiyorlar nasılsa)
Sadece misyoner pozisyonunda sevişirler, geniş beyaz donlar giyerler sidikli sidikli.
Erkeklerinden iyi hamal yapılır, kadınları güzel cam siler, hepsi bu.
............
Az inse o çıktığı tünekten kendisinin de donunun koktuğunu farkedecek. Arada misyoner gibi sevişmenin güzel olduğunu, tarhana çorbasının adının değişmesinin aslını zerre değiştirmediğini anlayacak, trüfün bok gibi koktuğunu, bacon yerine kayseri pastırması yemekte korkulacak bişey olmadığını, lahmacundan, müslüm'den, arabeskden hatta cam silmekten zevk alabileceğini görecek. Ah bir inse neler görecek, neler görecek..
Cuma, Aralık 25, 2009
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Bi arkadaşa bakıp çıkıyorum
Uzun zaman ara verince nasıl başlanır bilirsin "bloguma uzun zamandır yazmıyordum bir uğrayayım dedim, özlemişim..." f...
-
Uzun zaman ara verince nasıl başlanır bilirsin "bloguma uzun zamandır yazmıyordum bir uğrayayım dedim, özlemişim..." f...
-
Kız ergenliğinin en mutsuz edici evresi sanıldığı gibi sivilceler değil erkek ergenlerin bacaksız birer sabiyken atlattığı " amcaya...
Hooopp!
YanıtlaSilLan okurken merakım şey etti; acaba bu yeddi kat gökyüzüne çıkarıp serbest düşüşle yerin 99 kat dibindeki yağsıızz kurrruu kazığın üstüne oturttuğumuz "o kadın" (ahahahaah) Okuyor muyudur acaba burayı? Okurken ne hissetmiştir acaba? Sinirden orgazm olabilir mesela?
Aaa leylanın telsizi götünde geziyordu kız, siminya sokmuş.
Misyoner pozisyonu ne ya, kim çıkarıyor böyle şeyleri. Yok abi, ben adı misyoner olan bi pozisyonda sevişemem. Hemen adı değişsin.
Müslüm, Müslümcü, Müslüm Baba, götür beni uzaklara sandalcı, kelimeleri ne yakışıyor senin siteye hıck :)
Kisa ve oz bir cumle durumu aciklamaya yeter sanirim.
YanıtlaSil"Satan, satilan, satin alinan insan."
Bizler mi bazi seylere sahip olmaktayiz yoksa o iki kurusluk seyler bize mi sahip olmakta?
(Bacon domuz pastirmasidir. Biz zaten yemeyiz.)
gebermiyesice bu yazı çok iyi.. :)
YanıtlaSilmerak ediyorum siminya bu yazına alınganlık edenler olacak mı?
YanıtlaSilAy lav lahmacun diyerek giriş yapayım.
YanıtlaSilBu telsiz olayını hiç bilmiyordum bişi daha öğrendik şu hayatta. Bu arada bahsettiğin "sözde" üst tabaka ne kadar salaksa,kendini geliştirmeye bu kadar kapatmış insanlar da aynı derecede sinirimi bozuyor. Bi kaldırsa kafasını afyon dizilerden,elalemin kıçına kim kimi zikmiş merakının boş olduğunu az anlasa gümbür gümbür ezer geçer diğerini. Bu arada f-16 nası zaman makinasının üstü oluyo kızım. Zaman makinasından öte bişi mi var hayatta.
iyi anlatmışsın
YanıtlaSilSinirlenince daha guzel yaziyosun bebekk!!
YanıtlaSilKim bastı yarana simin? :). Yazı süper olmuş yine...
YanıtlaSilKıçımı yırtsam böyle karmaşık bir yazı yazamam Simin lan:( Birilerine kızmış gibi yazmışın fakenizi fakeyim olmuş budaa
YanıtlaSilyok lan belli birisi yok laf ettiğim kendini doğuştan şanşölye ailesinide avusturya hanedanlığı zanneden cümlemize geçirmek istedim geçirişlerimi.
YanıtlaSildur o zaman makinesini aşşaa alayım korhan herşeyi bilir
Varlık sahibi kimselerin görmeyeceği ve belkide görmezden geleceği genel hatlarıyla öyle gerçekçi ve okuyucularına da "hakikaten kabul edilmeyen gerçek budur" dedirteceği kadar olduğu gibi bir konu seçilmiş ve nedeniyle sonucuyla "isyanım var ulan" deyip içindekileri bloğa eksiksiz dökülmüş bir yazı, teşekkürlerim emeğinin karşılığı olur mu bilmiyorum, teşekkürler..
YanıtlaSilben friendfeede girince tanıdım onları.. kendi çevrem sidiklilerde oluştuğu için :(((((
YanıtlaSilSon günlerde herkes sinirli, isyankar anarşist huzursuz galiba bu etkinin tepkisini yansıttın bloguna simi?.
YanıtlaSilHassiktir diyorsun kısaca siktirin gidin jön türkler diyorsun ve iyi diyorsun.
Bugüne kadar yazdıkların arasında önemli yere koydum bunu. Bloglar arasında bile en sağlam yazılardan biri.
Helal sana..........
We hope your holidays are sweet and full of joy. Merry Christmas!
YanıtlaSilhttp://www.youtube.com/watch?v=YADkd1n_Dfo&feature=player_embedded
Adama sorarlar;
YanıtlaSilGiydiğin kaliteli elbise, kullandığın o son model araba ya da çalıştığın o klas iş seni adam mı yaptı sandın?
Ruhundaki güzelliği, içindeki insanlığı yoktan varedip gerisinde boncuk aranan mı yaptı sandın??? Sanma!!!
"Eşeğe altın semer vursan eşek yine eşektir!" demiş atalarımız veee ne de doğru demiş o atalar... Ağızlarına sağlık.
Peehhh ;) Atana karşı mı geliyon yoksa? :)))
Yaaa Simin, işte böyle adama sorarlar. Üzülme sen kuşum. :D
Sen birde başka güvenlik kurumlarının lojmanlarına gir,acayip malzeme var.Anaokul terk kadınların sosyalleşme yolunda tek adım olarak gördükleri gün sorunsalı .Oy oy neler çektim ben...İnsanların kocalarının mevkilerinden yararlanarak,tuvalete devletin arabası ile gitmeleri,bebesinin balonunu kocasının personeline tutturmaları,Tabi bizde bu delilere bol bol güldük .Bizi ısırmadıkları zamanlar.Karısı güne katılmadı diye ceza alan oldu desem yeter mi?
YanıtlaSilderler ki eskiden "amele" türkleri görene kadar alman helgaları da böyleymiş. gerçi bu tip teyzemleri bi süredir " 1kg otobos" zenginleri götürüyo diolar ama bilemiyoz. bence onların sorunu avamla değil de "cache" ile ...
YanıtlaSilelitist faşizmi.
YanıtlaSilsimi senin çeyreğin bile olamaz lan bu gerizekalı tayfa. öperim en kocamanından.
Ovwwwww komunist söylemler yapmışız :D Kahrolsun emperyalizm yıkılsın kapitalizm! go home burjuva no haşhaş no keratin :D
YanıtlaSilaaa ciddmisn esketek? Karısı güne katılmadıgı icin ceza alan olurm yaa ahahahah :P:P Çok pis işler bunlar :P
YanıtlaSilpöfnk çok isyankar olmuş yea
YanıtlaSilBu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSildikkat et kendine yazmaya devam et hşçkl
YanıtlaSilabLaaaammm yürüüü bee diyesim geldii ,
YanıtlaSilanadoLu çocuğu edasında :))
depresif moduyla kocaman bi yürü be ablacım ,emeğine sağlık :)
Bence gırnapla bağlanmış gibi mökkem bir yazı olmuş.Yüreğine sağlık.. O köylü güruhunun en tezek kokanı olarak, bu şırfıntıları değiştiremezsin der ve giderim...
YanıtlaSilHani o pamuk şekeri saçlarını özlemedim desem yalan olur.Tarzın çok hoş,insanın yazdıklarını karşısındakine sıkılmadan okutturması çok zordur.Ama sen bunu başarabilen nadir insanlardansın...Zevkle okudum ve okumaya devam edeceğim.Hatta şimdi aradaki bazı cümleleri tekrar okuyacağım.Sevgilerimi gönderiyorum.
YanıtlaSilGüzel bir konuya değinmişsin ama bu dediklerin son noktada olanlar için geçerli,görünüş,duruş,durum olarak bir başkasından farkı olmayanlarında kendini yüksekten görenlere nedemeli acaba ...
YanıtlaSilyazına katılmamak ne mümkün!
YanıtlaSilsırf egosunu tatmin etmek icin makinalıyı eline alan agzı bozuk soytarılar cogaldı maalesef!
cok yazık.
Siminya, konuyla doğrudan alakalı değil ama bilmem Umberto Eco'nun 'Gülün Adı' adlı romanını okudun mu? Hatırımda kaldığı kadarıyla, romanın konusu; orta çağda bir manastırda cinayet işlenir ve Benedikten Rahibi Vilyım cinayeti çözmekle görevlendirilir. Yanına çömezi Adsoyu alan Vilyim Manastırın yolunu tutar. Manastıra yaklaştıkları sırada telaşlı bir şekilde manastırın aşçısı ve yamağı yanlarından hızla geçerler. Biraz daha ilerledikten sonra yine telaşlı iki rahibe rastlarlar. Rahipler Vilyımı tanırlar (aklımda kaldığı kadarıyla)soruşturma için geldiğini tahmin ederler. Vilyım rahiplere " Başrahibin doru atı ....(ismini unuttum) mı arıyorsunuz? Onlar şaşkınlıkla evet derler. Vilyım aradığınız at şu kayalıkların altındaki samanlıkta. Rahipler sevinerek o tarafa yönelirler. Vilyımın çömezi Adsonun şaşkınlıktan ağzı açık kalır. Vilyım'a sorar-Biz yolda at falan görmedik, onların at aradığını nereden bildin? Hem doru olduğunu, hem başrahibin atı olduğunu ve gittiği yeri nasıl bildin? Vilyım gülümser, der ki, dönemeçte çalılara takılmış bir iki tel at kuyruğu vardı. Sen görmedin. Ordan atı ve rengini çıkardım. Kuyruğunun çalılara takılmış olması hızlı gittiğini ve ürkmüş olduğunu yine atıkların atıldığı samanlığa giden patikaya aniden saptığını gösterir. Adso peki der,başrahibin atı olduğunu nereden bildin? Vilyım gülümser derki; yolda kar birikintilerinin üstünde ayak izleri vardı bunlar düzenli ayak izleriydi ve izlerde atın toynaklarının yuvarlak olduğu belliydi, bu da atın cins bir at olduğunu kanıtlıyordu. Adso iyi ama der; bu herhangi cins bir at olabilirdi. Başrahibin atı olduğunu nereden çıkardın? Vilyım gülerek eğer der manastırdan kaçan herhangi bir cins at olmuş olsaydı, onu sadece seyisler arardı. Manastırın aşçısı ve yamağının aramaya katılmış olması onun önemli bir kişinin atı olduğunu göterir. EEE manastırın en önemli kişisi kim, tabiki başrahip. Adso hayranlıkla ustasına bakar ve derki, peki, ama ismini nasıl bildin. Vilyım onu kafadan attım çünkü Başrahipler atlarına hep ..... ismini koyarlar. Ve sonra devam ederek doğa der bize izler bırakır, izleri okuduğumuzda gerçeği anlarız....(Hatırımda kalanlar bunlar. Okumadınsa mutlaka okumanı tavsiye ederim)
YanıtlaSilŞimdi her ne kadar Vilyım kadar zeki olmasam da, Siminya bu yazının en az üç yazınla bağlantılı olduğunu söyleyebilirim.(Bir de Yozgat Bozok Üni.Öğrencisi olduğum için beni biraz ilgilendiriyor). Yazının muhatapları değil,muhatabına gelince, sadece bana atın ismini atmak kalıyor. Konuyu bilmiyorum,nedenlerini de bilmiyorum,ama bildiğim sen bir şey söylersin o kalkar sana palyaço der, sen kendine hakim olamaz başka bir yazı döşenirsin ve bu sonsuza kadar sürüp gider. Her ne kadar ok yaydan çıkmış olsa da,bana göre gereksiz. Geçmişte dost olanların, birbirini kırması kadar kötü bir şey yoktur.
Sizlerden çok çok incinmiş olmama rağmen, normalde ohh! olsun yiyin birbirinizi demem gerekir ama inan demiyorum.
Lütfen her ikinizde,dostluk, sadakat,vefa,kadirşinaslık vb. kavramlar üzerinde birazcık düşünün olmaz mı?
Bu arada yazılarını çok beğendiğimi söylemek isterim. Genele hitap ettiğinin kabulü halinde bu yazını da!
Başını ağrıttım kusur bakma.
Yorumu yayınlayıp yayınlamamak sana kalmış.
Unutmadan Siminya önceki yorumda "her ikiniz de beni çok çok incitmenize rağmen..." diye bir cümle kurdum. Bilmeni isterim ki; o incitirken sen ve bir kaç kişi ziyadesiyle yardımcı oldunuz. Bu benim önsezimdir, belki de önyargım. Yanılmış olabilirim. Eğer yanılmışsam şimdiden özür dilerim senden. Yanılmış olmayı da çok isterim doğrusu. Belki de o yorumu yazmamam gerekirdi. Ama sizin durumunuza çok üzüldüm.Yazık ediyorsunuz. Onunla konuşuyor olsaydım buraya değil aynısını ona yazardım. Hoşçakal.
YanıtlaSil*adsız, farkında olmadan o kadar çok kişiyi incittiğimi farkettimki biride senmisin? üzgünüm, son günlerde herşey için fazlasıyla üzgünüm. eğer seni burada yazılarımın altında kırdıysam o daha kötü..bir blogta sadece yazıyı yazanın hakkı olmamalı etrafındaki insanlar onun yazdıklarını okuyor ve fikirlerini söylüyorlarsa belki yazandan çok dinlenilmeyi, saygı duyulmayı hakediyorlar.
YanıtlaSilincinmene yardım ettiğim olayın detayını bilmiyorum ama belliki kırılmışın, detay gereksiz.
hikaye çok güzel içgüdülerin önceki bir kaç yazıyla bağlantılı olduğu bölümde doğruyu söylüyor. fakat bir kişi değil kişiler var yumruğumu sıktıran dudaklarımı yediren yükseklerden bakan kişiler, ateşimi yükseltiyorlar yazmaktan başka seçeneğim olsa durmazdım, inan durmazdım!
farkındayım gittikçe isyankar ve tahammülsüz oluyorum, ne kadar alaycı gırgır şamata biri olsamda öfkem yazılarımda bariz belli, çabalasamda atlatamıyorum bunu..
bozok üniversitesinde okumana lafım yok aman diyim, ona lafı olanlar nasrettin hoca'yı kürklü (burada kürk odtü-bilkent-boğaziçi v.s oluyor) görünce el pençe divan duranlar, yalakalıkta rekor kıranlar.
Siminya , sıkıntılarını çok iyi anlıyorum. Bu sıkıntılar bugün de, yarın da maalesef olacak. Çünkü yüksektesin… Unutma ki herkes dostun olmayacak, herkes düşmanın da değil. En iyi yöntem sana yaşatılanları yok saymak. Kesinlikle yazmayı bırakma derim. Pes etmek yok anlayacağın. Çünkü sen çok yeteneklisin. Hatta bana göre özel yetenekli bir yazarsın. Eğer birileri öfkesinden değil , karakteri itibariyle yüksekten bakıyorsa bu onların yüksek de olduğunu değil, gözlerinin aşağılık olanda olduğunu gösterir. Sen hep daha yükseğe bak zira gözün nerdeyse yüreğin de ordadır.
YanıtlaSilÖfke konusunda söylemek istediğim hepimiz zaman zaman öfkeleniriz. Bu insanın doğasında var. Bazılarında çok bazılarında az. Önemli olan mümkün olduğu kadar onu kontrol altında tutmak, en azından çaba sarf etmek değil mi? Ne kadar çok özlü söz vardır öfke üzerine bilirsin. Bir gün Fransız şairi Bödler hocasından eskirim dersi alırken alacaklılarından biri salona girer ve alacağını kaba bir şekilde ister. Duruma oldukça öfkelenen Bödler adamı kılıçla dürte dürte salondan dışarı atar. Döndüğünde eskirim hocası Bödler’e ‘- bir de şair olacaksın daha öfkene hakim olamıyorsun –der. Bödler durumu şöyle açıklar; öfkem nedeniyle haklıyken, haksız duruma düştüm ve çok utandım. Ve devamında da der ki; “Öfke değerli bir içkidir onu azar azar içelim” Bence öyle yapmak gerek, onu azar azar kullanmak. Oysa tersini yaparız ve haklılığımızı yok ederiz. Öfken yazılarına da nüfuz edecek elbette, bunda bir sakınca da yok , hatta yararlıdır da, genele hitap ediyorsa, eğer özele hitap ediyorsa az olmasından yanayım.
İncinme konusuna gelince geçti gitti, köprünün altından çok sular aktı. Sonra yazılarının altında beni incitmiş de değilsin. Bilakis bir iki gereksiz cümleyle ben seni kırdığımı düşünüyorum. Ama o zaman doğru olmayacağından geri dönüp telafide edemedim. O yazılarının altında arkadaşını satmadığın için seni takdir de ettim. Ama o zamanlar şöyle de düşünmedim değil, Siminya, kendisine bir tür konuk gelmiş, tanımadığı, dostunun düşmanı bir yabancıyı, dostuna teslim etmeyebilirdi. Çünkü bloğu onun mahremiydi. Sonrasında ise şöyle düşündüm Siminya iki erdem arasında birini tercih etmek zorundaydı, o halde hangisini seçmiş olursa olsun sadece saygı duy. İncinme konusuna devam edersek çok daha evvelinden bahsediyorum ben. Şu bloğa benzer yerlerde sergilenmiş olan hınç kültüründen. Mesela, birinin birisine gıcığı var hemen afilli cifilli harflerle bir yazı döşeniyor. Yazı belki beş para etmez değerde. Taifesi hemen yorum adı altında bel altı vuruşlara başlıyor, zavallı recm edilenin ya arkadaşlar durun, bir de beni dinleyin, beni sizin önünüze atan yalan, yanlış söylüyor, iftira ediyor deme şansı yok, sonra herkes muzaffer bir şekilde köşesine çekiliyor. Ama ben buna köşe demiyorum da vicdanların kerhanesi diyorum ne gam! gazı veren düdüğü çaldırıyor nasılsa. Onlara tek tek sormuş olsam; ya geyik yapıyorduk , soyut bir kişi o bahsettiği der ve işin içinden çıkarlardı. İyi de, ya sizin geyik dediğiniz şey, diğeri için çok hayati bir konuySA ( bak bu kelimede sabancı şirketi gibi oldu ama neyse) Yalnız ben burada üzüm yemiyorum, yanlış bağcıyı da dövmek istemem. Dövülmesi gereken bağcının o yazıları yazan olduğunu da biliyorum. Allah aşkına sence insan ilişkilerinde bu gerçekten iyi bir yöntem midir? İyi olmuş olsaydı başarılı olurdu değil mi? Ama aynı üslupla dövmedim, dövemem, yorgunum. Gerekte yok zaten. Siminya , kusura bakma dobra konuşmayı severim, sen de bu şeriklerin içindeydin. Üstelik sen daha fazla detaylara sahiptin sanırım. Yorumuma yazdığın cevapta hatan olabileceğini kabullendiğin için vicdan konusundaki yargıma ilişkin cümle seni tenzih ederek kurulmuştur. Kaldı ki sen vicdan muhasebesini “İçimdeki Yaraya Dokundum” adlı yazında bana göre yapmıştın. Çok güzel bir yazıydı o. Kendimi nedense Nihat karakteriyle özdeşleştirir dururum. Ama bu da geçti gitti. Şu an ne incinmişliğim var, ne de kırgınlığım. (Fuzuli’ nin dediği gibi “ Öyle sermestim ki idrak etmezem men kimem…” )Hiç kimseye…Nasıl olsa “ dağlar çoktan dağlara göçmüştür” Bütün bunları yazmamın sebebi ise, şimdi aynı şey senin başında, derim ki; ne yaşa bunu, ne de yaşat! Tecrübe ettiğim gibi yok say gitsin…
YanıtlaSilGenel incitme konusuna gelince; eğer bir yazı yazılıyorsa bundan incinenler tabi ki olacaktır. Çünkü o hedef olduğu için değil, karakteri itibariyle incinmiştir. İncinsin… Yoksa aman şu incinir bu incinir diye düşünülürse hiç bir yazı yazılamaz… Benim burada söylemek istediğim özneye değil sıfata yönelik olmalı yazılar. Kaldı ki senin yazıların bu şekilde genelde. Kendinle ve ailenle dalga geçmeni seviyorum. Ne güzel haslettir bilir misin insanın kendiyle dalga geçiyor olması. Bu sadece özgüven işaretidir. Her insana nasip olmaz. Yukarıda özel yetenek dedim gerçekten öylesin. Uzmanı değilim belki yazılarında hatalar vardır veya bazılarının içeriği popüleridir, belki de saçmadır. Bunları önemli görmüyorum. Önemli olan cevher. Diğerleri düzeltilebilecek zamanla yerli yerine oturtulacak şeyler. Dil engelini aşabilsen –çünkü çeviriye müsait olmayabilir- dünya çapında bir yazar olabilirsin.
YanıtlaSilPolemik konusunda ise birkaç şey söylemek istiyorum, kitabın ortasından. Esasında detaylandırmakta fayda var ama çok uzadı. Yazılardan çıkardığım kadarıyla sen haklısın. Çünkü arkadaş yanlış dil kullanıyor ve yanlış sonuçlara varıyor. Eğer yaşananlara savaş dersen barışı istersin haklısındır, ama yaşananlara terör dersen o zaman terörü yapanları yermek gerekir. Öveni gördük de yereni hiç görmedik. Yaşananlar ise savaş değil terördür vesselam. Kaldı ki senin hangi politik düşüncede olduğunu bildiği halde seninle dost olmuşsa, buna saygı duyup öyle bir yorumla sana gelmemeliydi. Bütün bunlar yarın tuz buz olacak şeyler onun için dostluğunuzu koruyun diyorum. Çünkü kalıcı olan bu. Önemli olan “ hoş bir sada” bırakabilmek şu gök kubbenin altında…
Ülkenin durumunu ise ben çok iyi görüyorum. Çünkü anadolu insanı suyu kaynağından içmiştir, hala içiyor ve okumuyor bu bir şans ülke için- bak ezberler böyle bozulur- Eğer okumuş olsaydı aydından, aydıncığa sonra maymuncuğa dönen yazarları okuyacaktı ve midesini boş yere bulandıracaktı. Bu toprakların mayasında hiçbir zaman ırkçılık olmadı ve olmayacak. Bayrağa saygı duyulmasını istemek ırkçılık değildir. Ama bir ırka ayrıcalık istemek tam da ırkçılıktır.
Tamam senin tarzınla bitiriyorum. Mektubuma son verirken falan fistan bazen don….
Not: Yazı çok uzadığı için ismini Nasrettin Hocadan Nasihatler diye koy gitsin))
şu bana yazdıklarından gayet akıcı etkileyici 3 post çıkar adsız. aman herşeye post gözüyle bakıyorum, derici dükkanım var sanki.
YanıtlaSilhınç kültürü ile ilgili yazdığın kısım varya, tam kalbimden vurdun, demekki anlıyorsun beni, derdimi.
en sevmediğim davranışlardan biri bu kitlesel linç. sürü halinde bir kişiye haklı yada haksız olsun saldırılması, onun yanlızlığından nemalanılması. hedef olan insan o kadar salyalı dil arasında kendisini ifade etmek için çabalamaktan artık konuşacak melali kalmayıp susunca; bu seferde "hahaha bak cevap veremiyo kaçtı ödlek, ağzı iki laf yapamıyo ezik, haksız tabi ondan dili tutuldu salağın" diye zekasıyla, kapasitesiyle alay edilir...
bu olay gördüğümde beni derinden sarsan adaletsizlik manzarasıdır, bir zamanlar böyle bir kitlenin içinde olduğuma inanamadım... insan bu kadar şuursuz olmamalı serseri kurşun gibi vınılayıp durursan, eninde sonunda birisini vurursun.
yazılarımda birilerini incitmiş, hor hörmüş, küçümsemiş olabilirim. yazarken insan farkında olmuyor, sonra gelip birinin dürtmesiyle uyanıyorsun. hep kendimle ailemle uğraşmak istemem birazda bu korkudan, birilerine kişisel zararım olmasın diye.
teşekürler yazdıkların için nasrettin hoca