Eşeğin aklına karpuz, lise tuvaletlerine çoçuk düşürmenin trend olduğu bir dönem. Okula giden kızlar bir bir namusunu kaybediyor, namusu karşılığında aldığı cenini illaki okul kanalizasyonuna düşürüyordu. Her hafta düz-gün lisenin çıkış zilinin çalmasıyla yarışma başlıyor eve ilk koşan ailenin ortalık karıştırmaya bayılan mazarat sıpası "gene okulun tuvaletine bebek düşürmüşleeer " haberini müjdeliyordu. Bir cümbüştü ki sorma gitsin. İlkokulda çernobil fındıklarını hüpletmiş, lisede rezervuar gümletmiş "nükleer ablaların" öncülüğünde mahallede salyangoz satışları başlamıştı. Hayat, evde oturup işlenen zig zag desenli havlu kenarlarında değildi azizim. Hayat; yasemin'in lümpen kızlar partisine yan bahceden iltica eden zigli veletlerdeydi. Hayat; okula giderken arkandan herhangi yaştaki bir karşı cins "pişt" desin diye saatlerce ayna karşısında kıvırma çalıştırdığın, kıvırtan popondaydı. Hayat; belden yukarda toplaşmış "hayati" iç organlarını teyet geçmiş o kadarda "hayati" değeri olmayan belin altına konuşlanmıştı. Şurada hayatla ilgili tespitler attırıyom asıl ramiz dayı benim lağn diyen bende değildi, hayat. Yemişim hayatı!
Hem evden hemde zıvana denilen meşhur cisimden dışarı çıkmıştık kısacası.Türk filmlerinin; alnının teri, bileğinin gücü ile kaportacılık yapan yiğit arabeskci delikanlısının "nevimin kadını nolacaksın" vaadlerini yoksul bulup sekreter olarak işe başlayan, sonrada yoldan çıkan aşüfte sevgilileri gibiydik. Bu filmler aileleri "azcık kabarsın hemen kocaya" mantığına hapsederken bana; tarifte teşvik vardır hesabı öğreti oluyordu. Bir an önce kafası kelebek tokalı sekreter olup, duvarda açtığı delikten kişifleyen patronun tacizine uğramak istiyordum. Konfeksiyonda işe başlayıp usta başıyla, esas deliğanlı arasında husumet nedeni olmak istiyordum. Okul tuvaletlerine bebek düşüren kızların çalkantılı maceralarını abimin, babamın yanında "hiç şaşırmadım o kızdan herşey beklenir" diye yorumlarken; yatağa uzandığımda olayın üstüne pretty woman senaryosu yazıyor, başrole de güzelcene kendimi yerleştiriyordum. Kürsülerde ikiyüzlülük derslerinde okutulsun bunlar.
Karpuz kabuğu taarruzlarına çok direndim, fakat içim çoktaaan düşman kuvvetlere yenilmiş topraklarıma eşşek adası adı verilmişti. Görünüşte asla ablalarım gibi namıssız değildim, öyle düzgün kızdım öyle hanım hanımcıktım ki yedi düvel benim namımla çalkalanıyordu, komşu düvellerden misket mahallesinin tek düzgün kalan kızını görmeye akın akın ziyaretler oluyordu. Bu güzergaha doğru tabela bile koymuşlardı "DÜZGÜN KIZA GİDER ------>" diye. Hatta bak şimdi anımsadım (düzgün kızlar anımsadım der eğri kızlar amınsadım) bir gün bahcede edepimle oturmuş ipe bamya dizer idim duvarın üstünden bir emminin bana baktığını gördüm, dediki;
-kızım ben palanın evini arıyorum onun bir kızı varmış, düzgünmüş?
-ehe ehe buyrun benim
-vay anasını dedikleri kadar düzgünsün!!
-ne sandın babalııaak yani şey evit amcıcımcım, soğuk bişey?
Halbuse ben hayatımda hiç bamya dizmedim, bamyanın mecazi anlamı da dahil hiç bir versiyonunu sevmem. Kızılay sokaklarında fingirderken sık sık abisine yakalanan meşhur fingirdek fikriye benim. Oran'da bir alt geçitde mini eteğini çıkarıp maksi eteğini giymeye çalışırken tinercilerin "fırk" dediği şıngırdak şaziye'de benim. Şu aşağıda yerine kültür merkezi yapılan ayva bahcesinde ergün'e müstehcen fıkralar anlatıp hangırdayan hangırdak hayriye'de ben oluyorum. Alamancı yavuklusunun bacağını bıçakla deşip olaya kaza süsü veren...kazaydı ya yemin ederim.
Yılmaz erdoğan soruyor,bu sikeçin ana fikri nedir siminya?
İyi sıfatlar kötü niyetlerini saklamak için sağlam kılıftır. Sen öte tarafta entrikanın, fırıldaklığın, civildekliğin, despotluğun binini bin paraya satarken millet seni üstad, duayen, mirim, şıhım, hocam, güvenilir seda sayanım, demokrat bedri baykamım diye çağırır. Adın kapıları açmaya yeter, ünvanın, etiketin yediğin bokları örter. Aman yediğin içtiğin senin olsun. Kendimde test ettim, şu sahtekarlığın parmakla gösterilmesi parmaklanmaktan farksız. Düzgün görünmeye çalışmak, eğri olmaktan daha şerefli değil. Hem alanında daralıyor; şunu demeyim, bunu yapmayım, onu etmeyim diye kendine sınırlar çiziyosun öte yandan düzgünseverler cemiyeti de boş durmuyor onlarda çiziyor, türkiye kadar gövdenden sana kala kala bayburt kalıyor, üzerinde ne tarım yapabilirsin nede hayvanlık. Oysa eğrilik öyle mi? Na tüm ovalar senin; ister at koştur, ister fabrika bacası diktir. Arkadaş!! aman farklı anlatacam, oy betimlemenin kralını yaparım, anam avradım olsunki kinayenin suyunu sıkar süt diye satarım diye diye blogu trt.2'nin "ülkemizde arıcılık ve yayla turizmi" şubesine çevirdim, ne ayak??? Akşam bakla sabah bakla allahım sen beni sakla, amin