Cuma, Ocak 21, 2011

Memelerimin gücü adına!

Kız ergenliğinin en mutsuz edici evresi sanıldığı gibi sivilceler değil erkek ergenlerin bacaksız birer sabiyken atlattığı "amcaya pipini göster çocuğum" yoklamasının "bakayım büyümüş mü" şeklinde zuhur eden dişi versiyonudur. Malesef daha travmatiktir. Çünkü pipi, doğuştan var olup göz alışkanlığı yapan bir aksesuarken "bakayım büyümüş mü" nün uygulama sahası memeler 13 yaş civarında baş verir. Yani ansızın beklemeksizin. Sen daha vücudunda ki aceleci değişime ayak uyduramadan memelerinin son durumunu merak eden bir takım teyzelerin fetişleriyle meme memeye gelirsin. Gençliğini gönülsüz uğurlayan her eski toprağın en sevdiği aksiyon, ardından gelen genç neslin körpeliğiyle maytap geçmek, çaktırmadan kendi gençliğiyle kıyaslayıp egosuna rapor çıkarmaktır.

Benim meme kontrolörüm amcamın ortanca eşiydi. Günübirlik sinsi bir yılan gibi sessiz sessiz odama girer şappadanak yakalayıp memelerimin boyunun ölçüsünü alırdı. Onun için bu iş bahçedeki domateslerin kızarıp kızarmadığına bakmak kadar zevkliydi. Memelerimi sıkmaktan yeterince kızarttığı gün koparıp çoban salatasına katacaktı. Çektiğim çileler, karayazgım üç cümleyle anlatılır gibi değil. Sabahın kör karanlığında zil sesi duyunca uykuda bile olsam otomatikman olağanüstü hal durumunu alır, iki elimi pençe biçimine getirip memelerimin üstüne kafes yapıp kapatırdım. Senelerce memelerimi elden müteşekkil kafeslerde muhafaza ettim, kaşıkçı elması bile bu kadar korunmamıştır. Meme mıncırılması sendromum başka reflekslerin de önünü açtı. Sütyen satıcılarından, muayene etmek için steteskopuyla üstüme üstüme gelen doktora kadar herkesin yüzünde amcamın eşinin "bakiim büyümüş mü" derken beliren patlak kırmızı ifadesini gördüm.

Memelerle ilk tanışma; tişörtün altında başlayan, oyunlara eskisi gibi canhıraş iştirak edememeye neden olan ince bir sızıyla olur. Yüzbinyıllık genlerin, sana hızını azaltıp daha makul oyunlara yönelmen konusunda sinyaller yollar. İp atlama ve yakar top oynamayı bırakır çarpışma ve erkek çocuklarıyla temaslaşma riski en az olan oturmacalı, kız kızalı oyunlara kayarsın. Memelerin kainat için önemini anlaman o tarihten itibaren en az bi 5 yılını alır. Bak en az diyorum. Meme kontrolörü teyzeler hazır uğramışken bu iki kauçuk topun arasına dünya'yı sıkıştırıp limon gibi sıkabileceğimizi öğretselerdi belki mememizin gücünü keşfetmemiz daha kısa sürebilirdi. O güne kadar vücudundaki hiç bir eyleme bu kadar ilgi gösteren olmazken, çoluğundan çocuğuna anasından atasına herkesin göğsünün ortasında beliren boncuk büyüklüğündeki iki noktaya dikkat kesmesi, dikkatinden kaçmaz. Orada kimini endişelendiren, kimini eğlendiren, kimini tahrik eden olağan ama olağandışı davranılan birşeyler olmaktadır. Ama kimse sana, sende neler olduğundan bahsetmemeye kararlıdır!

Bu şeyler ilerde ne kadar işe yarayacak olursa olsun ergenlikte hayatının içine, oyunlarının ortasına, göğsünün üstüne sıçmıştır. Artık nur topu gibi ikizlerin var ve sen onlara iyi bakmak zorundasın. (allah analı babalı büyütsün) Yavrucukları sıcak tutman, aç ve açıkta bırakmaman, yabancılara ellettirmemen, yemeyip yedirmemen lazım. Analık bu değilde ne? Ayakkabıya ihtiyacın olduğunda gözünü milletin ayağından alamamak gibi,  memelerinle yatıp, memelerinle kalktığın bu dönemde şehirde meme çapını bilmediğin tek bir kadın bırakmazsın. Bir ara hamama bile daha fazla meme görebilmek, meme camiasını daha yakından tanıyabilmek, memelerden meme beğenmek amacıyla gitmişliğim vardır. Herşeyi anlarsın, sorumluluklarını kabullenirsin, yetimlere tek başına bakmaya razı olursun da neden ikizleri takkeyle yukarı çekmen gerektiğini bir türlü anlamlandıramazsın. Ablalar, anneler pazarda, çamaşırcılarda çift başlı torba koymaz eve taşır süzme yoğurt yapmak için uygulanan yöntemin aynısını ikizlerine tatbik ederler. Memelerini beyaz penye torbalara doldurup omuzlarına asarlar ( renkli, dantelli, seksi torbalar tercih edenlerin süt mamulleri sektörünün liderleri olması muhtemel) Maksadın suyunu süzüp taş gibi süzme yoğurt elde etmek olmadığını annemin gittikçe bacak arasına banki jamping atlayışları yapan sünük memelerine bakarak anladım.

 Bilinçlenmiş, kontrolör teyzelerin tacizleriyle mıncırık sendromundan nasiplenmemiş, taşıdığı malzemenin 8 kaplan gücü taşıdığını erken uyarılma sistemiyle anlamış kızlar müstesna; büyüyüp erkekleri meme çatalınla perişan edeceğin, dünyayı tek memenin üstünde oynatacağın güne kadar memeler senin için gereksiz fazlalık, lüzumsuz ayrıntı, rezalet çıkıntı olarak ortalama bi 5 yıl kadar yük olmaya devam eder. En az 5 yıl diyorum bak.


Pazartesi, Ocak 03, 2011

Sonra öcüler yer seni

   Sene 1443 daha İstanbul feth edilmemiş, ma-memleket ankara'da yaşıyoruz, üst üste iç içe. Sözde başkente bağlı semtimiz bir garip yalnızlığa terkedilmiş, kars'a bağlıymış gibi uzak bir yalnızlık. Tepelerinde kurtlar uluyan, gelinciklerin tavuk çaldığı, evinde tuvalet olanın cenabet diye dışlanıp, elektirikli süpürgesi olanın hayranlıkla karşılandığı şehirli olamamışların şehri.
 Henüz ayaklarım küçük, dudaklarım daha hiç öpülmemiş, gözlerim bir damla boya görmemiş. Ama bu coğrafyanın her noktasını çıplak ayaklarla geçmiş, her çiçeğinden taç yapmış, her ağacına tırmanmışım. Yazları  çocukluk özgürlüğünü hoyratça sömürmüşüm. Ama yalnız yazları..

Kış gelince bir şeyler olur bu semte, rpg oyunlarının ilham kaynağı olduğunu düşündürecek kadar korkunçlaşır yapılar.  Birden ortaya çıkan ürpertici hikayeler, garip silüetler, cinler, conguluzlar, canavarlar; evlerin bahcelerine, küllüklerine, kömürlüklerine ve hikayecilerin dillerine yerleşir. Yaz boyu karanlık kayalıkların içinde saklambaç oynayan çocuklar artık sıcak yün yataklarında bile uyuyamaz olurlar. Evimizin bahçesindeki ağaçlar dillenir. Gece olur olmaz hışır alfabesiyle kendi aralarında konuşmaya başlarlar, hışırda hışır hışırda hışır. Yaşlı neneler ve dedeler aniden çoğalır ve gece gezmelerine çıkarlar. Görevleri küçük çocukları medeniyetin acımasızlığına hazırlamak olan bu ihtiyarlar soba üzerinde fokurdayan ağır demli çayları höpürdeterek belki de daha önce hiç anlatmadıkları, yaz boyu biriktirdikleri belli olan tüyler ürpertici hikayelerine başlarlar.

Dedelerden biri, babasının kuyuya atarak öldürdüğü hamile ermeni gelinin hayaletinden bahseder. Gelin geceleri evin avlusunda dolaşarak bebeğine ninniler söylermiş. Sabahları inek sağmaya ahıra giden kadınlar musulun içinde bir bebek uyuduğunu görürlermiş. Zülbiye nene ise çocuklara korku salmak için zemherir ayını bekler. Kar cama vurmaya başlayınca çıka gelir. Cama vuranın kar değil conguluzların elleri olduğunu anlatır. Conguluz dışarı çıktığımızda bizi yemek için hemen pencere altında beklemektedir.Yemese bile bizi alıp küllükteki evine götürür ve bir daha asla eskisi gibi olamayız, conguluz çocuğu olup gideriz. Amcam perilerle evlenen yedi parmaklı bahtsız adamdan bahseder. Perilerin eline düşmemek için geceleri üzerinden geçmememiz gereken alanlar, bakmamamız gereken yönler, söylemememiz ve söylememiz gereken sözcükler vardır. Cami hocasının okumazsanız cin çarpar, şeytan kalkar diye ezberlettiği duaların arasına katarız tüm sihirli bilgileri. Ne öğreniyorsak bu korkunç yaratıklarla bir gün bir karanlıkta ansızın karşılaşırsak güçlü olmak için.

Nasılsa herkesin ruhani varlıklarla ilgili bir tecrübesi vardır; "kömürlüğe inmiştim birden bir şey hoh dedi kaçtı gözleri kırmızı, dili kıllıydı"...... "tavuklar çığlık çığlığa bağırıyordu eüzübillmineşşaytannn diye diye gittim baktım ki kümeste simsiyah bir dev oturuyor" diye anlatılan anılar havada uçuşur. Tepki olarak tüyler diken diken olur, ağız birliğiyle sağa sola üfürülür "iyi ki besmele çektin yoğsa dilini kapıp götürürdü" gelir de uydurma olup olmadığı hiç merak edilmez. Bitmeyen bir sebat ve sarsılmaz bir teslimiyetle dinlenir tüm karanlık masallar. Çocukların ruh sağlığı gibi gerçeklerden ziyade masallara inanan büyükler büyüttü bizi. Psikolojiden ithal bir meyveymiş gibi "ankara'ya psikoloji gelmiş" diye bahseden bir kavimden, ruhun sağlığı mı olurmuş? cevabını almak zor olmazdı keza.

Bu kadar korkutularak geçirilen geceler zaten uzun olan kış gecelerinin üstüne 3x olarak eklenir ve sabahı cinlerin kaçırmış olabileceğinden korkardım. Sobanın gürültüsü yüreğimin gümbürtüsünü bastıramazdı. Tavana vuran odun ateşinin ışıkları kah ermeni gelin olur benden bebeğini ister, kah peri olur koynuma girerdi. Ağaçlar korkak diye hışırdar, conguluzlar cama vurup kaçardı. Bütün bu karabasanların üstüne çişim sıkıştırırdı, evde tuvalet olmadığı malum. Annem yavrucukları dışarı çıkarda periler kaçırır endişesiyle banyoya çiş yapmamız için kova koyardı. Oraya bile gitmeye cesaret bulamaz salardım yatağa. Bu vakadan sonra korkutma sırasını altına çiş yapan çocukları ziyaret eden "karauğrak" adlı öcü alırdı.

"ankara'nın en lüks şemti diye bilinen çankaya'da bile hala kuyudan su çekerek yaşanan gecekondu mahalleleri var"
 Arnold Schwarzenegger

Bi arkadaşa bakıp çıkıyorum

     Uzun zaman ara verince nasıl başlanır bilirsin "bloguma uzun zamandır yazmıyordum bir uğrayayım dedim, özlemişim..." f...