Pazartesi, Ocak 03, 2011

Sonra öcüler yer seni

   Sene 1443 daha İstanbul feth edilmemiş, ma-memleket ankara'da yaşıyoruz, üst üste iç içe. Sözde başkente bağlı semtimiz bir garip yalnızlığa terkedilmiş, kars'a bağlıymış gibi uzak bir yalnızlık. Tepelerinde kurtlar uluyan, gelinciklerin tavuk çaldığı, evinde tuvalet olanın cenabet diye dışlanıp, elektirikli süpürgesi olanın hayranlıkla karşılandığı şehirli olamamışların şehri.
 Henüz ayaklarım küçük, dudaklarım daha hiç öpülmemiş, gözlerim bir damla boya görmemiş. Ama bu coğrafyanın her noktasını çıplak ayaklarla geçmiş, her çiçeğinden taç yapmış, her ağacına tırmanmışım. Yazları  çocukluk özgürlüğünü hoyratça sömürmüşüm. Ama yalnız yazları..

Kış gelince bir şeyler olur bu semte, rpg oyunlarının ilham kaynağı olduğunu düşündürecek kadar korkunçlaşır yapılar.  Birden ortaya çıkan ürpertici hikayeler, garip silüetler, cinler, conguluzlar, canavarlar; evlerin bahcelerine, küllüklerine, kömürlüklerine ve hikayecilerin dillerine yerleşir. Yaz boyu karanlık kayalıkların içinde saklambaç oynayan çocuklar artık sıcak yün yataklarında bile uyuyamaz olurlar. Evimizin bahçesindeki ağaçlar dillenir. Gece olur olmaz hışır alfabesiyle kendi aralarında konuşmaya başlarlar, hışırda hışır hışırda hışır. Yaşlı neneler ve dedeler aniden çoğalır ve gece gezmelerine çıkarlar. Görevleri küçük çocukları medeniyetin acımasızlığına hazırlamak olan bu ihtiyarlar soba üzerinde fokurdayan ağır demli çayları höpürdeterek belki de daha önce hiç anlatmadıkları, yaz boyu biriktirdikleri belli olan tüyler ürpertici hikayelerine başlarlar.

Dedelerden biri, babasının kuyuya atarak öldürdüğü hamile ermeni gelinin hayaletinden bahseder. Gelin geceleri evin avlusunda dolaşarak bebeğine ninniler söylermiş. Sabahları inek sağmaya ahıra giden kadınlar musulun içinde bir bebek uyuduğunu görürlermiş. Zülbiye nene ise çocuklara korku salmak için zemherir ayını bekler. Kar cama vurmaya başlayınca çıka gelir. Cama vuranın kar değil conguluzların elleri olduğunu anlatır. Conguluz dışarı çıktığımızda bizi yemek için hemen pencere altında beklemektedir.Yemese bile bizi alıp küllükteki evine götürür ve bir daha asla eskisi gibi olamayız, conguluz çocuğu olup gideriz. Amcam perilerle evlenen yedi parmaklı bahtsız adamdan bahseder. Perilerin eline düşmemek için geceleri üzerinden geçmememiz gereken alanlar, bakmamamız gereken yönler, söylemememiz ve söylememiz gereken sözcükler vardır. Cami hocasının okumazsanız cin çarpar, şeytan kalkar diye ezberlettiği duaların arasına katarız tüm sihirli bilgileri. Ne öğreniyorsak bu korkunç yaratıklarla bir gün bir karanlıkta ansızın karşılaşırsak güçlü olmak için.

Nasılsa herkesin ruhani varlıklarla ilgili bir tecrübesi vardır; "kömürlüğe inmiştim birden bir şey hoh dedi kaçtı gözleri kırmızı, dili kıllıydı"...... "tavuklar çığlık çığlığa bağırıyordu eüzübillmineşşaytannn diye diye gittim baktım ki kümeste simsiyah bir dev oturuyor" diye anlatılan anılar havada uçuşur. Tepki olarak tüyler diken diken olur, ağız birliğiyle sağa sola üfürülür "iyi ki besmele çektin yoğsa dilini kapıp götürürdü" gelir de uydurma olup olmadığı hiç merak edilmez. Bitmeyen bir sebat ve sarsılmaz bir teslimiyetle dinlenir tüm karanlık masallar. Çocukların ruh sağlığı gibi gerçeklerden ziyade masallara inanan büyükler büyüttü bizi. Psikolojiden ithal bir meyveymiş gibi "ankara'ya psikoloji gelmiş" diye bahseden bir kavimden, ruhun sağlığı mı olurmuş? cevabını almak zor olmazdı keza.

Bu kadar korkutularak geçirilen geceler zaten uzun olan kış gecelerinin üstüne 3x olarak eklenir ve sabahı cinlerin kaçırmış olabileceğinden korkardım. Sobanın gürültüsü yüreğimin gümbürtüsünü bastıramazdı. Tavana vuran odun ateşinin ışıkları kah ermeni gelin olur benden bebeğini ister, kah peri olur koynuma girerdi. Ağaçlar korkak diye hışırdar, conguluzlar cama vurup kaçardı. Bütün bu karabasanların üstüne çişim sıkıştırırdı, evde tuvalet olmadığı malum. Annem yavrucukları dışarı çıkarda periler kaçırır endişesiyle banyoya çiş yapmamız için kova koyardı. Oraya bile gitmeye cesaret bulamaz salardım yatağa. Bu vakadan sonra korkutma sırasını altına çiş yapan çocukları ziyaret eden "karauğrak" adlı öcü alırdı.

"ankara'nın en lüks şemti diye bilinen çankaya'da bile hala kuyudan su çekerek yaşanan gecekondu mahalleleri var"
 Arnold Schwarzenegger

24 yorum:

  1. super yazmissin. her zaman ki gibi. sirf bu anlatilan hikayeler yuzunden korkak biri oldum ciktim ben de. O zamanlar cocuktum ama etkisi kisiligime yansidi. 25 yasindayim hala karanliktan ve seslerden korkarim. aklima abuk subuk korku senaryolari gelir ..

    YanıtlaSil
  2. bende küçükken çoook korkaktım. bir gün arkadaşla apartman arasında buğulu bir havada vimpirdir kurt adamdır bahsederken arkadaşım bana büyük bir tipsizlikle bakıp "arzu sana birşey söyleyeceğim" demişti. buz kesmiş altıma işeyecektim " ne oldu" dedim sessizce. "kurtadam ankara'dan trene binmiş istanbul'a geliyormuş" demesin mi. Günlerce gözüme uyku girmedi. Parmağımı yorgandan dışarıya çıkaramadım. Babamların "deden cin düğününün ortasından geçmiş, biz onları yaylada hep duyarız eğlenceyi çok severler" hikayelerini anlatmıyorum bile.

    YanıtlaSil
  3. bende hala korkuyorum ya gece yorganı kese kağıdı gibi paket yapıyor içine giriyorum sık sık uyanıp koridora bakıyorum
    kurt adam ankaradamıymış! o halde söylenilenler doğru, kömürlükteki kırmızı gözlü kıllı dilli varlık o olmalı :/ alahım bizden daha çoklar, çok kalabalıklar götürcekler hepimizi imdat :

    YanıtlaSil
  4. anadolu'nun korku öyküleri diye bir kitap okumuştum aynı onun gibi...tüyler diken diken

    YanıtlaSil
  5. Son yazılarında yavaş yavaş oturan bir değişim var; daha içten, na naif, daha sıcak...

    Neye borçluyuz?

    YanıtlaSil
  6. Aslına bakarsan çocukluk anıların bana farklı geldi :) yani hep buna benzer şeyler elbette yaşadıklarımız.. bazen kurulan cümleler bile aynı olabiliyor.. ama o da değil. deriz ya hep, çocukluğuna inmek lazım vs. bilemiyycemm hayır hayır :D

    YanıtlaSil
  7. Ben hala kapımı kapatmadan uyuyamıyorum. Kapıyı kapatıncada bir soğuk oluyor anlatamam. Açık oluncada babamın horultusu. Çok boktan bir durumdayım yani. Çocukken hiç bişeyden korkmazdım ben oysa. Lan siminya, çocukların altına niye kaçırdığını anladım şimdi lan :D Sende amca varsa bendede anne var, bi kabus görsem, okumadan uyudun deeemiii ondan oluyo bunlar diye fışkırıyor kadın :D İçimden senden iyi kabusmu olur kadın bu saatte demek geçiyor diyemiyorum :D

    YanıtlaSil
  8. ne kadar modern ne kadar bilgili de olsak bir yanımız hep kanmaya müsait çocukluk masallarına. ben hala inanıyorum teyzemin anneannemle birlik olup kulağıma uyku öncesi masalları niyetine fısıldadıklarına. bende biraz ters eti yapardı gerçi, herkes uyuduktan sonra sıcacık yatağımdan çıkar pencereye otururdum. neymiş? fi tarihinde kızı ölmüş kocakarının hayaleti gelecekmiş de, açık bulduğu pencere kapıdan girip kız çocuklarını boğazlayacakmış. ben de suratındaki pis çıbanlarına kadar iyice bir inceleyip sabaha diğer çocuklara anlatacakmışım böyle göğsümü gere gere.. inanmak biraz abartılı olur belki ama, ben hala rüzgarın inildediği kış gecelerinde içimden kocakarı geldi! derken buluyorum kendimi :)

    YanıtlaSil
  9. yaş tahta; yazdıkça değişiyor insan tıpkı yaşadıkça değişmesi gibi. iyi yönde değişirsem güzel olur tabii

    YanıtlaSil
  10. dost siminya yine harikalar yarattın...
    bu da benden olsun ;)

    korkutulduk ta evvel zaman içinde;

    develer tellallıktan uzak, dünyadan bihaber,

    pireler berberin acemi çırağı rolünde,

    dedelerimizin beşiği tıngır mıngır sallanmaz iken;

    yüzleşemedik dolap içindeki canavar ile

    restleşemedik yatak altındaki ucube ile

    korkularımız büyümemize engeldi bir nev'i..!

    çocukken başlayan sürecin hamileri;

    dolap içinden çıkacak yaratığı beklerken,

    dolabı nesne olarak görmez ve küserdi!

    yatak altından gelecekleri umarak;

    yatak ve türevlerine düşman olurdu!…

    aşamayınca dağları taşları ve korkularımızı,

    açamayınca o kahrolası dolabı;

    aynı kıyafetler ile dolaşmaya yüz tutar;

    uykusuz gecelerin içinde mahkum olurduk!..

    aynada ki yüze aşinalık;

    bir tokatla bozulduğunda ,anlardık ki büyümüşüz!

    uzunca zaman giysilerin küçüldüğünü sanıyorduk

    ihtimal veremiyorduk devinime,

    anlayamadan bedenin gelişimini

    büyüdüğünü fark edemeden geçiyordu zamane...

    dolap-yatak ikilisinden uzaklaşırken,

    kan deli deli atıp hormonlar tavan yapmışken,

    kimi bir sürtüğün yanında

    kimi de çocukların uğramadığı izbe bir parkın bankında..!

    korkmak büyümeyi engellerken büyüyen;
    sadece ve sadece erkeklerin gurur duyduğu organlarıydı..!

    büyümek, korkuyu keskin kılıç misali kesiyordu!

    biten çocukluk muydu?

    korku mu bilinmez!

    bilinmezlerin göbeğinde bırakılmıştı çocuksu korkularımız!..



    sağlıcakla dostum...

    YanıtlaSil
  11. çok güzel yazıyorsun. bir kitabın olsa da okuyabilsek keşke.



    küçükşey

    YanıtlaSil
  12. hımmm....etkilendim

    YanıtlaSil
  13. Katılıyorum her geçen gün dahada iyi yazıyorsun Simiş
    kızıyorsn iyi denmsine ama gerçek bu blğun serili bir kitap gibi resmen

    Bloğunu ve seni seviyorm :pp

    YanıtlaSil
  14. Kısa olmuş :))))) Tamam tamam sinirlenme. Masal gibi yazı olmuş. Bayıldım <3

    YanıtlaSil
  15. Götünü kaldırıp bir kitap yaz artık, ben parayı bastırıp yayınlıcam, söz veriyorum seni kapitalistlerin eline bırakmıcam.
    seni hemen okuyup bitirmek istiyorum :)

    YanıtlaSil
  16. En sevdigim stilin bu hatun.
    Sunay Akın seni görse kıskançlıktan ölür.En güzel anılar sende ha puhhahahahahahha

    YanıtlaSil
  17. hayır artık ankara'da yaşamıyorum! neden hala korkuyorsun anlamadım. izmirdeyim artık izmir...

    YanıtlaSil
  18. Conguluz Li'liL adını alıp blog açmış =)
    Siminya ben çocukluğumda sürekli polislerle-böceklerle-mezarlıklarla-hastalıklarla-komşu teyzelerle korkutuldum.
    Hayatımı abartmış olmayım ama bu sendromları aşmak yolunda tükettim desem yeri.Bazen büyükler çocuklara söz diletmek,hata yapmalarını engellemek için düşünmeden hareket ediyorlar.Yatağı ıslatmamıza sebep oldukları yetmezmiş gibi yatağı ıslatırsak başka bir öcünün bizi yiyeceğini anlatıp neredeyse tüm çıkış yollarımızı kapatıyor ve bizi korkularımızla baş başa bırakıyorlar.Gerçekten acımasızca. Neyse ki aileler artık eğitimli olmaya başladı.Bu hatalı yetiştirme biçimi azalıyor.

    YanıtlaSil
  19. bu yazı beni nerelere götürdü bu yazı tahmin bile edemezsin dost :)
    ay başlarında baba eve gelirken elinden kapılan bir lokma çikolatanın verdiği o muhteşem haz
    geceden evde dolaşan sümüklü böceğin bıraktığı ize sabah bakarak cinler periler evi bastı deyip ağlamalar
    gecenin bir köründe açlıktan mide gurultularıyla uyanmak ama korkudan dışardaki mutfağa gidememek akabinde eldeki imkanları kullanıp ekmek arası küp şeker yiyerek o gurultuları bastırma
    akşam saatlerinde pencerenin dibinde patlayan silahların yüreklerde bıraktığı o tarif edilemez korkular
    büyükler tarafından konulan dışarda olduğu için akşam tuvalete çıkma yasakları
    sabahında ise askeriyenin dışarı çıkma yasağıyla çocukluk oyunlarımızı elimizden almaları
    askerlerin ev ev dolaşarak ekmek dağıtmalarını oyun sanma
    o askerlerin karşısında resmi bir selamla durma ama asker amca nasılsın demenin o samimiyeti
    yokluk içinde zengin küçük yürekler
    fakir mahalle olarak adlandırılırdı mekanımız
    ama zengindik işte anla
    gerçekten kelimelere dökülmesi zor anılar bunlar
    yaşamak, tatmak lazım o günleri..

    YanıtlaSil
  20. En korkunç bi şey bu ya! Ürkünç ürkünç, öcü öcü. Üzme insanları Siminya.

    YanıtlaSil
  21. "Yaşlı neneler ve dedeler aniden çoğalır .." - vallahi böyle. Hele bazıları gaddardır bu yaşlıların, (tabii gaddar olsalar bile, bazen sadece sana karşıdır, diğerlerine değildir) dünyayı onların hâkimiyeti altında görürsün. "Kurtulmak" hakkında hiç düşünemezsin bile. Canık sıkıldı lan. Gerçi böyle durumlarım olmadı pek, ama yine canım sıkıldı yazınca, düşününce.

    "Giriş" yazıları gibi romanların, uzun hikâyelerin. İlk başlardaki doğa veya hikayeye konu olan bir ailenin, bir kişinin hayatını tasvir gibi. Çok güzel bence, çok akıcıydı. Rahat, keyifle okudum.

    YanıtlaSil
  22. bayan pala, kaleminiz pardon klavyeniz gün geçtikçe ulaşılmaz hale geliyor,çok güzel, bu arada ana sayfadaki fotograf size benzemiş

    YanıtlaSil
  23. Uzun zamandır ''zamansızlık'' yüzünden internete girmediğimden yazılarını okuyamıyordum. Böyle ara verince daha bir kalemini öhöm klavyeni özlemişim, anladım.

    YanıtlaSil

Bi arkadaşa bakıp çıkıyorum

     Uzun zaman ara verince nasıl başlanır bilirsin "bloguma uzun zamandır yazmıyordum bir uğrayayım dedim, özlemişim..." f...