Aynur'un babası öldüğünde annem cenaze evinde üzgün durmamı tembihleyip durmuştu. Halbuki ben üzülmek bir yana içip içip aynur'u döven babasının öldüğüne çok seviniyordum. Öteki insanların yüzüne baktım, nasıl üzgün duracağımı öğrenmek için. Yüzünde fazla ifade olmayacak, kaşlarını ortadan yukarı kaldıracaksın, boynun yana doğru çok az eğimli olabilir. Arada sırada "ya ya öyle derdi rahmetli.." gibi etrafta yapılan konuşmaları onaylar sahtekar bir şeyler söyleyeceksin. Biraz denedim ama olmayınca bende oturup orada öylece duran iple tığyı alıp dantel örmeye çalıştım. Cenaze evinde dantel yapan çocukları kimse sevmez. Kovdular beni. Annem çok utandı.
Birisi hali hazırda okuduğum kitaptan en az 100 sayfa okumamı söylediğinde günde belki 250 sayfa okuduğum kitaptan 3 sayfa bile okuyamayacak hale geliyorum, bütün enerjimi emiyor komut almak.
Duyduğum en ufak emir veren veya tenkit içeren bir cümle hayattaki amaçlarımı yitirmeye kadar götürüyor beni. Derdimin ne olduğunu bilmek isterdim. Bazen işte bütün bu şeyler anlamını kaybediyor. Yazmak, okumak, yürümek, giyinmek, su içmek. Belkide çok yasakçı bir ülkede yaşamanın bıkkınlığıdır. Bir şekil yenilgiyi kabullenmek olmalı. Bilmiyorum ki neyin nesi.
Sabah 3,5 a kadar şakakların uyuşuncaya kadar böyle saçmalıkları düşününce, tuhaf bir biçimde katilleri anladığını fark ediyorsun. Suikastcileri, kundakçıları, gaspçıları, delileri, kaçıkları, kaçanları. Gerçekten anlıyorsun. Sanki daha başka olmak anormal gibi geliyor. Mesela dizilerde falan adamın biri işlediği bir suçtan dolayı ülkeden kaçmak istiyor. Çok seviniyorum. Kaçıp kurtulacak diye. Sonra orospu çocuğunun biri gelip artiz artiz laflar ediyor "adaletten kaçabilirsin ama kendinden kaçabilir misin?" "gitme kalıp bunlarla yüzleşmelisin" gibi. Çok sinirleniyorum. O bölümden hatta o sahneden sonra diziyi izlemeyi bırakıyorum. Kaçıp kurtulacakken lanet herifin biri onu bu şahane fikrinden caydırıyor. Bok varmış gibi dönüyorlar geriye.
Mesela şuraya bakıyorum, yani bloguma. Ne demeye yazmışım bunları diyorum. Hadi yazdın neden yayınladın? Saçma bence. Güzel falanda değiller hepside kıçıma benziyorlar. Hani 10 parmağında 10 marifet olan her işin üstesinden gelen bi takım mankafa tipler vardır. Kendilerini her alanda ispatlamak için götlerini yırtarlar. Ne için? "O her işi becerir, şahane conta değiştirir, muhteşem makarna yapar, acayip boyadan anlar, dehşet gitar çalar, olağanüstü çizim yapar" falan filan övgülerini almak, aldıkça şevke gelip işi dahada abartmak için. Bazen yazdıklarımı böyle gerizekalı bir çaba gibi görüp tiksiniyorum. Her konuda yazabileceğini göstermede; şu kadın blogcuları bir fotograftan, bir yazısından beş dakikada attention whore diye (ecnebi etiketlere asalak gibi yapışarak) damgalayan kesimlere "ah yanılmışız" dedirtmek ister gibi bir kaygı hissediyor ve kendi yazdıklarımın cibilliyetine sıçıyorum. Böyle virgüllü ve kendimin bile okurken anlamadığı cümlelerimden nefret ediyorum. Kendimden de. Kendini sevmelisin siminya! Off hep aynı terane. Sevmediğimi en baştan söyledim belki binlerce yıl önce. Bunu değiştirmek istediğimi sanmıyorum. Yada belki buda bir çeşit komut gibi geldiği için yapmıyorum. Bilemiyorum.
Yani buralarda bir şeyler anlattığın için saygı göreceğini sanmak, gayri ihtiyari edindiğin bi takım rakamlara bakarak fikirlerinin alkışlandığını düşünmek falan bütün bunlar halüsinasyon. Başarısız bir hikayesin. Gişesi düşük, afişi üçüncü sınıf bir filmsin. Sadece bıyıklı heriflerin gittiği ücra sinemalarda bile tutmamışsın. Okunması zor sıkıntılı bir kitapsın. Çoğunlukla ciddiye alınmıyorsun. İşte buna sevinmelisin.
Büyük bir kutuya girmek istiyorum. Ne ben dışarıyı görebileyim nede dışarıdan beni görebilsinler. Olur ya benimle gelmek isteyenler olur, daha büyük bir kutu yapmalıyım. Ses geçirmez olsun. Ciddi anlattığımız şeylere bile üstümüzde fazladan bir delik olduğu için sırtlanlar gibi gülen heriflerin nalet seslerini duyamayacağımız kadar geçirmez.
Bilmiyorum işte böyle tutarsız tutarsız şeyler
biliyo musun;
YanıtlaSilönemsenilmediğini, aslında hiç sevilmediğini anladığında üzülmez insan. Ya da ben üzülmemiştim. Aksine sanki özgürleşmiştim, sanki sevilmediğimi anladığımda kanatlarım çıkmıştı. İstediğim yere uçup gideceğim 2 çift kanadım olmuştu. O yüzden tüm boş veya dolu söylenecek laflara rağmen sevilmediğini bilmek kadar değerli bir şey yoktur...
Bırak paşa gönlün nasıl diliyorsa öyle yaşa...
YanıtlaSilBirilerine göre yaşamaya çalışırken ötekilerine batarsın. Bitmez ki!
Şu üç günlük dünyada yarına ne olacağımız meçhulken üstelik...
Bırak paşa gönlün nasıl diliyorsa öyle yaşa...
YanıtlaSilBirilerine göre yaşamaya çalışırken ötekilerine batarsın. Bitmez ki!
Şu üç günlük dünyada yarına ne olacağımız meçhulken üstelik...
"tuhaf bir biçimde katilleri anladığını fark ediyorsun. Suikastcileri, kundakçıları, gaspçıları, delileri, kaçıkları, kaçanları. Gerçekten anlıyorsun. Sanki daha başka olmak anormal gibi geliyor."
YanıtlaSilduygularıma bundan daha fazla tercüman olunamazdı heralde...
Bunalımlı bir anında yazmıs olmalısın. Enteresandır hoşuma gitti. Özenmeden yazdıkların daha zevkli geiyor.
YanıtlaSilanladığım kadarıyla hep düşündüğünü yazıyorsun zaten, o kadar samimi. sen kendini sevmesen de, ben seni ve yazılarını seviyorum.. yalnızca bil istedim.
YanıtlaSilsen bence bu blog işini en iyi yapan kişisin(rekabet kafası), hatta senin gerçekliğin tam olarak bu, burdan bakınca mutlu olmalısın gibi görünüyor, ne bileyim
YanıtlaSilçok güzel bir blogun var. sakın canını sıkma, ben de aynen senin gibi hissediyorum. bunun uykusuzluk yüzünden olduğunu düşünüyorum. eğer düzenli bir şekilde uyumaya başlarsan çok daha iyi olacaksın bence :)
YanıtlaSilTebrikler güzel bir yazı olmuş ellerine sağlık.
YanıtlaSilNeyin var senin?
YanıtlaSilAma gene pesimist takılmışsın kızım sen ya!Bir kaç aydır ugrayamadım bloguna bir bakıyorum hala ağlak hala mutsuz.
YanıtlaSilOf yavrum of. Kalk bir elini yüzünü yıka kalk!
Hee bu arada kadınlar günün kutlu olsun hatuncum
kendine haksizlik ettigin bir yazin daha!tamam insan kendine boyle bakabilmeli kendi canini herkesten cok yakabilmeli ama boyle degil. kendini sev demem peki kendini onemseme sevme ama az biraz insafli ol bari olmaz mi?
YanıtlaSilfazla kitap okuyor veya fazla film izliyorsun
YanıtlaSilDüşündüğüm gibi değil durumun.Göründüğü gibi belki ama düşündüğüm gibi değil.
YanıtlaSilblogdaki son yazını okudum asdafsdfasdfafsd
YanıtlaSilFelsefe mi yapmaya başladık? Hayır olsun...
YanıtlaSilTwitter'daki hengameden sonra buraya yazmaya tırstım, malum bi de gocuunu kesme tehliken var, neyse sonunu düşünen kahraman olamaz dedim vurdum kendimi klavyeye.
YanıtlaSilSen de sonunu düşünme simi, zaten sonunu düşünmediğin için kahramanımız oldun sen :)
geçmiş kadınlar günün kutlu olsun.
YanıtlaSilhttp://www.dailymotion.com/video/xh3gga_anadolunun-ysyany_news
YanıtlaSil:)
yazdıklarınız ilgilenenler için dikkat çekiçi. fakat ilgilenmiyenler için anadolunun isyanı videosu daha içeriği geniş bir video, fikrimi sorarsanız ozet cıkartın derim. doğru strateji doğa olmalı unutmamalı :)
YanıtlaSilşuna bak ahahahaha http://imgur.com/a/kEoPU
YanıtlaSilölüme üzülmenin nedeni;ölenin hayatından yok oluşu ve yaşam sahnendeki karakterlerin sana getirdikleriyle yitmesi olduğunundan dolayı hayatında yarar sağlamayan hatta zarar getiren aynur'un babasının ölümüne üzülmen son derecce normal.tabulaşmış hayat yitişine dair üzüntü geleneği,empati de yapsan,yitenin hissiyatsızlığından ötürü tamamen fasafiso.fakat o duygu karmaşasının yarattığı imgeyi sahneleyen anın kabul edilebilir."yap" komutlarının yapacaklarından alıkoymasından ziyade,"yapma" komutlarına karşın yapma isteğinin oluşması(hele de yapmaya pek de niyetin yokken) içindeki "ulen başkalarının dedikleriyle mi hareket etçem" asiliğinin,başkalarının tersi yönünde hareket eğilimyle seni yine kontrol edilmeye itmesi,genç kabul edilebilir zihinlerin şiddetli bir sorunu.
YanıtlaSilbeğenilme,dikkat çekme arzusu ise her ne akdar bizi hayatta tutan egolarımızın ürünü olsalarda sevilesi şeyler.hele de "ben birşeyi beğenilmek için mi kendi isteklerim doğrultusunda mı yapıyorum" sorusunun yanıtları arasında yer alan:"beğenilme arzum isteklerimin alt kümelerinden birisidir",hayırn kabul edilmeyesi yüzü.
bunların farkına vardıran farkındalık piçinin biyolojik babası da kimbilir beynini ipotek altına alan etkenlerden uzak belirsiz düşünceler.
ve kimbilir burada yazdıklarımın altında dikkat çekmiş birinin dikkatini çekme isteği,hem de öyle ulu orta yerde.
izole olmayı istemek normaldir.başkalarının kahkahalarından uzak tenhalar ütopyanın ta kendisidir.biliriz ki uzaklaştıkça beynimizde belirir kahkahalar;en anormali kişilerin olabilitesi olan düşünceleri hakkındaki varsayımsal kahkaha fikridir.eklenmesi gereken ise izole yaşam fikrinin çekicilği altında yatanın "başkalarının bizim izole olduğumuzun farkına varsın","eksikliğimizi hissetsin" emelleridir.işte böyle bir düş;kendi içinde çelişir de,bizi kabuslarda boğuşturur