Anneannem 35 yaşında öldüğünde teyzem 7 aylıkmış. 11 yaşında kayserili bir zengine eş diye verilirken arka planda uçkur yağlayan sayısız köhne herifin bekleştiğini gören olmamış. Kocası (!) teyzemi yıllar boyunca memleketin dört bir yanına pazarlamış. Annesi olmayan bir kız çocuğunun işi bitiktir zaten. Diri diri gömerler seni, her gelen bir avuç daha toprak atar üstüne. Bu masum vitrin: evlilik, içeride olan biten ticareti layıkıyla ört bas etmiş. Kendi satılışı neyse de birde müşterilerinden "hata" ile peydahladığı çocukları satılmış. Katmer kere katmer satış.
Bu çarktan kaçıp bize sığındığı günler oğlu Onur'un Antalyalı bir aileye satıldığı günlere denk gelir. Daha eve girdiği an içer ki odadan "nomossoz" diye bir homurtu yükseldi. Bu elbette ki babamdan geliyordu. Bir orospuya verecek ekmeğimiz yoktu. Değdiği her şeye orospu kokusu sinecek, evin beti bereketi gidecek, gitti mi gelmek bilmeyecekti. Taharetlenmeyi bile bilmezdi bunlar. Yaptıkları yenmezdi o sebepten. Kaç boy abdesti temizlerdi ki bu cenabeti? Hocaya sormak lazımdı. O'nu bunu bırak elalem bu işe ne diyecekti? Ah o elalem nelere ne demezdi ki. Annemin cılız yalvarmaları teyzemi bir müddet evde tutmaya yetebilirdi ama ya sonrası? Öncesi neyse o, ne iyilik ne de güzellik.
Teyzem bizde kaldığı kısa sürede bizi hiç sevmedi. Annemden başka kimseyle konuşmadı. Yalan olmasın bizimle de konuştu ama sadece küfretmek amacıyla. Oğlunun fotografına bakıp ağlarken görürdük. Hemen hemen her akşam üstü. Bilmem belki her saat başı. İşte o an ona karşı acımasız olurduk. Çocukları bilirsin.Yarasını bir güzel kanatırdık. Talihsiz kadın o can acısıyla eline ne geçerse kafamıza fırlatırdı. Bir defasında kafama dolma taşı ile sıkı bir iz bıraktı. Bak onu iyi yaptı. Balkona oturur, meyvelerini hemen oracıkta yiyelim diye balkona fırlatan dut ağacının yapraklarından koparır tıpkı kelebek olmak isteyen tırtıllar gibi minik minik parçalar bölerek önünde bir yığın oluştururdu. Deliydi bu kadın.
Bir gün babam ona seracılık yapan bir adamdan bahsetti. Evlende başımdan siktir olup git dedi aslında. Ben çarpıtıyorum. Çarpığı aslından daha şık duruyor. Adam serasını Antalya'da kurmamış olsaydı evlenmezdi teyzem. Belki Onur'unu kuzusunu ararda bulurdu. Kayseri'de ki pezevenk izini buldu bulacaktı, bu evlilik kaçmak için iyi fırsat olurdu. Bildiğimden, aklımın erdiğinden değil konuşurlarken duydum kapı aralığından. Gitti teyzem. Mutlu oldu mu olmadı mı pek anlatmadı. 3 kız yaptı.
Geçen haftalarda teyzem öldü. Kendini öldürene öldü deniyor mu? Nedense sanki başka bir adı olmalıymış gibi gelir intiharın. Asil bir ölümdür çünkü. "Öldü" kelimesi o asaleti karşılamıyor. İntihar neden asil? Çünkü bir yerlerde geri sayan o kronometreye karşı bir duruşu var. İsyanın varabileceği en uç nokta. Özünde büyük bir haksızlık barındıran yaşama karşı çekilen bir rest. Canım ne zaman isterse o zaman kapatırım vanamı. Doğma kararını ben almadım bu durumda ölmekle ilgili kararı vermek benim hakkım. Fifti fifti yani.
Annemle birlikte gittik. Keşke gitmeyeydim. Kendini kamelyaya asmış öksüz bir kadın ve onun öksüz kalmış kızlarının hikayeleri beni paçalarımdan yakaladı. 16-17 yaş aralığında geçirdiğim, aylarca yatalak kalıp 14 kilo verdiğim, doktorların astım-zatürre peşinde kırk bin tahlil tükettiği ama bir bok çıkaramadığı, annemin hacılara hocalara, yatırlara katırlara trilyonlar yedirdiği o tuhaf rahatsızlığım küllerinden doğdu.
Ankara'ya gelip yatağa düştüm. Hani derin bir nefes alırız ya? Hani gelir gelir gelir ve ağzımızdan hoaaahhohoha diye ortalara püskürür? İşte o nefesim nefes borumdan yukarı çıkamıyor. Çıkarmak için ısrar ettiğimde akciğerlerimde kasılmalar, boğazımda morarmalar başlıyor. Panikliyor pencerelere ve balkona saldırıyorum, sonuç illaki oksijen tüpüne varıyor. İşin garibi hala ne hacı hoca, ne doktor ne mühendis bu "nefesin geri geri gitmesi" hastalığının ne olduğunu biliyor değil. "Bunca yıl ne bok yedinizde bi nefese çare bulamadınız lan siteteskopunu bir taraflarına montelediğimin hekimleri" diye iki defa hastane koridoruna doğru bağırdım. Mavi galoşlu bir kafa eğilip baktı. Birde annem "abaaaa gudurdu gene" gibi bişeyler söyledi. O'na da üzülüyorum. Sakin kafayla kız kardeşinin yasını tutmasına engel oldum. Çok üzülüyorum. Kendimi yine çok lüzumsuz hissediyorum. Varlığımı o biçim sorguluyorum. Mesela ne katkım var insanlığa? Noktasına seksen kere geldim, gittim. Nefesimden önce beni bu "gereksiz çıkıntı" duygusundan kurtarsalar daha mı iyi olur ne?
Şimdi evdeyim. Yazmayı özledim. Kelimeler beynimi kemiriyor. Dün gece kudret narından, ata demirer'e kadar var olan tüm popülasyona dair metinler yazdım (havaya). Boşa akıyor malzeme. Hele bir iyi olayım bak sana artvin dağlarında otlayan yabani keçinin bokunun öğütülüp toros dağlarında zıplayan keçinin sütüyle karıştırılmasıyla elde edilen merhemin faydalarını anlatıcam (hastanedeki laz teyze anlattı) gideyimde nefes alamayım ben. Hadi.
Teyzem bizde kaldığı kısa sürede bizi hiç sevmedi. Annemden başka kimseyle konuşmadı. Yalan olmasın bizimle de konuştu ama sadece küfretmek amacıyla. Oğlunun fotografına bakıp ağlarken görürdük. Hemen hemen her akşam üstü. Bilmem belki her saat başı. İşte o an ona karşı acımasız olurduk. Çocukları bilirsin.Yarasını bir güzel kanatırdık. Talihsiz kadın o can acısıyla eline ne geçerse kafamıza fırlatırdı. Bir defasında kafama dolma taşı ile sıkı bir iz bıraktı. Bak onu iyi yaptı. Balkona oturur, meyvelerini hemen oracıkta yiyelim diye balkona fırlatan dut ağacının yapraklarından koparır tıpkı kelebek olmak isteyen tırtıllar gibi minik minik parçalar bölerek önünde bir yığın oluştururdu. Deliydi bu kadın.
Bir gün babam ona seracılık yapan bir adamdan bahsetti. Evlende başımdan siktir olup git dedi aslında. Ben çarpıtıyorum. Çarpığı aslından daha şık duruyor. Adam serasını Antalya'da kurmamış olsaydı evlenmezdi teyzem. Belki Onur'unu kuzusunu ararda bulurdu. Kayseri'de ki pezevenk izini buldu bulacaktı, bu evlilik kaçmak için iyi fırsat olurdu. Bildiğimden, aklımın erdiğinden değil konuşurlarken duydum kapı aralığından. Gitti teyzem. Mutlu oldu mu olmadı mı pek anlatmadı. 3 kız yaptı.
Geçen haftalarda teyzem öldü. Kendini öldürene öldü deniyor mu? Nedense sanki başka bir adı olmalıymış gibi gelir intiharın. Asil bir ölümdür çünkü. "Öldü" kelimesi o asaleti karşılamıyor. İntihar neden asil? Çünkü bir yerlerde geri sayan o kronometreye karşı bir duruşu var. İsyanın varabileceği en uç nokta. Özünde büyük bir haksızlık barındıran yaşama karşı çekilen bir rest. Canım ne zaman isterse o zaman kapatırım vanamı. Doğma kararını ben almadım bu durumda ölmekle ilgili kararı vermek benim hakkım. Fifti fifti yani.
Annemle birlikte gittik. Keşke gitmeyeydim. Kendini kamelyaya asmış öksüz bir kadın ve onun öksüz kalmış kızlarının hikayeleri beni paçalarımdan yakaladı. 16-17 yaş aralığında geçirdiğim, aylarca yatalak kalıp 14 kilo verdiğim, doktorların astım-zatürre peşinde kırk bin tahlil tükettiği ama bir bok çıkaramadığı, annemin hacılara hocalara, yatırlara katırlara trilyonlar yedirdiği o tuhaf rahatsızlığım küllerinden doğdu.
Ankara'ya gelip yatağa düştüm. Hani derin bir nefes alırız ya? Hani gelir gelir gelir ve ağzımızdan hoaaahhohoha diye ortalara püskürür? İşte o nefesim nefes borumdan yukarı çıkamıyor. Çıkarmak için ısrar ettiğimde akciğerlerimde kasılmalar, boğazımda morarmalar başlıyor. Panikliyor pencerelere ve balkona saldırıyorum, sonuç illaki oksijen tüpüne varıyor. İşin garibi hala ne hacı hoca, ne doktor ne mühendis bu "nefesin geri geri gitmesi" hastalığının ne olduğunu biliyor değil. "Bunca yıl ne bok yedinizde bi nefese çare bulamadınız lan siteteskopunu bir taraflarına montelediğimin hekimleri" diye iki defa hastane koridoruna doğru bağırdım. Mavi galoşlu bir kafa eğilip baktı. Birde annem "abaaaa gudurdu gene" gibi bişeyler söyledi. O'na da üzülüyorum. Sakin kafayla kız kardeşinin yasını tutmasına engel oldum. Çok üzülüyorum. Kendimi yine çok lüzumsuz hissediyorum. Varlığımı o biçim sorguluyorum. Mesela ne katkım var insanlığa? Noktasına seksen kere geldim, gittim. Nefesimden önce beni bu "gereksiz çıkıntı" duygusundan kurtarsalar daha mı iyi olur ne?
Şimdi evdeyim. Yazmayı özledim. Kelimeler beynimi kemiriyor. Dün gece kudret narından, ata demirer'e kadar var olan tüm popülasyona dair metinler yazdım (havaya). Boşa akıyor malzeme. Hele bir iyi olayım bak sana artvin dağlarında otlayan yabani keçinin bokunun öğütülüp toros dağlarında zıplayan keçinin sütüyle karıştırılmasıyla elde edilen merhemin faydalarını anlatıcam (hastanedeki laz teyze anlattı) gideyimde nefes alamayım ben. Hadi.
:'(
YanıtlaSilSıkma canını canımcım. Ama ben ne dersem diyeyim sanırım bi çözüm olmayacak. Olsa da yeteri gelmeyecek. Sanırım zaman lazım.
Kendimizi sevemesekte, sevmesekte seni sevioz simi. Kaybetme kendini
Öncelikle başınız sağ olsun, sana da geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. İnşallah tez zamanda iyileşerek eski sağlığına kavuşacaksın. Kök çaylar içmeye çalış. Müsait bir zamanda tarifini veririm. Öğütülmüş kçi boku kadar olmasada şifalıdır..
YanıtlaSilSenin dediğin intihar bu mu yoksa?
http://www.habervitrini.com/bunalima_giren_kadin_kendini_asti-543779.html
Nezih D.
geçmiş olsun siminyacım.onca acımasızlığına rağmen hayata daha sıkı sarılmak gerekir.
YanıtlaSilYazıların benim hayat tarzım ve üslubumun çok dışında olmasına rağmen çarpıcı şeyler bunlar her şeyin mutlu sonla bitmediğini artık görmek gerekiyor ve "dıdısının dıdısında olmuş"un incelenmesi. Her neyse uzatmayayım . Sarsıcı hayatın güzel kaleme alınması nereye çekersen oraya gider hesabı. Güzel demek olmaz anlamalısın. Kalem fazla iyi
YanıtlaSilyine can yakıyosun siminya:( bunlar gerçek olamaz, olmamalı. insan nasıl rahatça nefes alabilir ki böyle şeyler yaşanırken. benim de nefes darlığım var. aldığım oksijen yetmiyor. tıkanıyorum. tek umudum bunun bana ölüm getirmesi.
YanıtlaSilZor ne diyebilirim ki...
YanıtlaSilbaşın sağolsun.. Allah günahlarını affetsin teyzenin, onu günaha zorlayanların da belasını versin.. bu kadarını yazmak istiyorum sadece, dilimin ucuna gelen milyonlarca küfür içimde kalsın istiyorum..
YanıtlaSilsana da geçmiş olsun, canım benim.. umarım iyi olursun kısa zamanda.
fakat şuraya katılmadan edemiycem, "bu kadınların varlığının bir organın ereksiyonuna satıldığını görmezden gelip şartlarının düzeltilmesi için yürüyüşler yapan kadın hakkıcıları, her hangi bir yerde konusu geçtiğinde "dünyanın en eski mesleki" kalıbını garip bir onore etme yaklaşımıyla havaya savuranları enteresan buluyorum.Tuhaf. Her gün dilim dilim ölüyorsun hangi meslek? hangi hayat?"
seks işçisi, bilmemnesi gibi saçmasapan tabirlerle şıklaştırmaya çalışmak yerine keşke biraz ruh sahibi olabilseler de, kendilerinin üzerinden günde bilmemkaç tane ayının geçtiğini farzedip ona göre laflar etseler.. "olmazsa olmaz" saydıkları bu "kurum"da bir günlüğüne de "o kadınlar"ın değil de, kendilerinin, ya da en olmadı yakınlarından birinin bulunduğunu düşünseler.. ama yok değil mi? olmaz. Allah'ın cezaları..
seni çok seviyorum siminya. nolur iyi ol hemen..
bu öykü gerçekten senin mi hiç önemli değil, her bakımdan yaralayıcı, haftada ortalama (ortalama!, insan ortalaması) 3 kadının kocaları (ayıları, ki o ayıları da bir kadın yetiştirip bu halde saldı...) tarafından öldürüldüğü güzel ülkemizde...
YanıtlaSilanlamirim bu gugulu galiba kaydetti yorumumu :) inşalla kaybetmemiştir..
YanıtlaSilGeçmiş olsun. Özlemişim yazılarını uzun zamandır ben de yoktum.
YanıtlaSilGene Döktürmüşsün siminya teyzen için gerçekten çok üzüldüm bazı insanların kaderi işte tutmayınca tutmuyor etrafıma bakıyorum mutlulugu en hak etmeyen insanların mutlululuk gözüne gözüne sokuluyor o geri teptikce dahada şiddetli geliyor mutluluk ama mutlulugu hak eden temiz kalpli insanlar da tam tersi mutlu olmak için çaba harcadıkca dahada mutsuzluga saplanıyor velhasıl kelam tersine dünya. uzun süredir yoktun geldiğin iyi oldu
YanıtlaSilöncelikle çok geçmiş olsun umarım daha iyisindir.
YanıtlaSilTeyzen için ise yazacaklarımı yazdım yazdım sildim (iyi manada) umarım gittiği yerde daha mutludur artık allah rahmet eylesin.
Gizli kapılar arkasında fıs fıs milleti etiketleyen, karısını kızını sözüm ona dış mihraklardan koruyup kendisi! dışarda gördüğü karı kıza ağzınu şapırdata şapırdata bakan iki yüzlü namus bekcisi namussuzlara da okkalı bir küfürle yorumumu bitiriyorum.
Umarım teyzenin çocukları aynı kaderi paylaşmak durumunda kalmaz.
Sen, bitanesin...
YanıtlaSilAllah acil şifalar versin:)
YanıtlaSilÇok acayip bir dil.Bugüne kadar hiç bir blog yazısı için yorum yapmadım.Yorum yapmayı geçtim mail atmadım.Şimdi sana atıyorum.Umarım beni ciddiye alırsın Siminya
YanıtlaSil:(( simi
YanıtlaSilintihar ile ilgili yazdıgın satırlar aklımı çeldi galiba intihar edecegim
YanıtlaSilşimdi "başın sağolsun"dan başka ne denir bilemedim simi. yok öyle ilaç olacak bi laf elbette, başın sağ olur. bu yaranın sızısı da en derininden kalır gider.
YanıtlaSilGeçmiş olsun.
YanıtlaSilEsma
çok teşekkürler canlar, sizi seviyorum
YanıtlaSilaman bana kanıpta intihar falan etmeyin! ha arkada kalanları sevmiyorsanız, hınç almanız lazımsa edin tabi, oluru var
Allah sabır versin.
YanıtlaSilAma tatlım, hemen bir psikiyatriye gidiyorsun. Sen taş değilsin. Onca şeye çatlar insan. Laf dinle ve git. Bu arada ventolin kullanmayı dene. Bana iyi geliyor.
offff etkilendim yaaa. Başınız sağolsun. Hayat herkese iyi davranmıyor
YanıtlaSilUzun süre yazmayınca bir şeyler olduğunu tahmin etmiştim, ama bu kadarını beklemiyordum, başın sağolsun Siminya, ve geçmiş olsun... Teyzen konusunda ne yazacağımı bilemiyorum cidden, hayatın adil olmadığını biliyorum sadece...
YanıtlaSilbaşın sağolsun be simin.
YanıtlaSiluzun süredir yoktu tatildedir diye düşünürken seni, okudum ki acı, hüzün, sağlık sorunları içindeymişsin. üzüldem be simin, sadece yazdıklarının değil, yaşadıklarının da senin için ne anlama geldiğini bildiğim için üzüldüm.
Yaşadığın acılara bir yenisi daha eklendiği için üzüldüm. Bunlarıda atlatırsın sen öncekiler gibi, hayat bazılarımıza olmadık mutluluklar, bazılarımıza olmadık acılar yaşatıyor.
ve biz olur olmadık ağlıyoruz gülümsemek yerine..
ne gelir elimizden insan olmaktan başka, hiçbir şey.
YanıtlaSilNormal insanların rahatlıkla üstesinden gelebildiği işleri beceremiyorum.
YanıtlaSilTaziye işlerini ise hiç beceremem. Ne söyleneceğini bilemediğimden mütevellit tutulur kalırım. Ağzımdan tek laf çıkmaz.
Bu çeşit durumlarda öyle sakil, öyle sakar, öyle iğreti, öyle ebleh bir görüntü veririm ki, tanıyanlar çıkmasa, neredeyse "Ha dilenci gelmiş ya, sadakayı senden önce gelen arkadaşa vermiştik" diyecekler.
Söylemesi ayıptır, biraz utangaç, azıcık da mahçup bir herifimdir.
O yüzden "başın sağolsun" dememi bekleme. Ama sen demişim say olur mu?
Ayrıca, boktan bir ırk olan insan ırkına katkı vermeyi kafana takma. Lüzumsuz biri olmadığını da bil.
Üzülesi degil sevilesi insansın Simiş
YanıtlaSilHayat...
YanıtlaSilbelkide doktorluk bir olay değildir, yazı güzeldi. illaki nefes almak istiyorsan biriyle kavga et ya da çocuk gibi ağla ben büyüdükçe ikincisini daha çok yapmaya başladım
YanıtlaSilböyle şeyler anlatma
YanıtlaSilbİze neşeli bir şeyler söyle siminya...
Bize böyle yorumlar yapma, biz palyaçomuyuz hep güldürelim.
YanıtlaSilbize ya adam akıllı yorumlar yap, ya da okuma @Adsız..
hani yesilcama hep abirtili deriz ya .. hayatin icinden cikan kopan olaylar .. kelimeler kifayetsuz kaliyor ..
YanıtlaSilbasin sagolsun ve sana cok gecmis olsun ..
..
çizdin beni siminya, kelimelerin kifayetsiz olduğu noktadyım. senin nefesin düğümlendi benim ağır bi keder düğümlendi boğazıma, ya bi insanı sadece yazdıklarını okuyarak nasıl severim ben. varlığının gereksiz olduğunu düşünme lan, bilmiyorum bi bok sayılırmı ama bak acaip seviorum ben seni, hemde yazdıklarını okuyarak başardım bunu sadece... önceleri bi yayın evinin ürettiği sosyal medya bazlı, interaktif yazarlardan felansın sanıyordum ama şimdi acaip seviorum seni... hatta öyle olsan bile değişmeyecek kadar.
YanıtlaSilİntihar asil mi?
YanıtlaSilİntihar düpedüz korkaklıktır senin tanımınla birleştirirsek asalet korkaklara göredir diyebiliriz. (Mİ?)
Zor, cesur ve asil olan yaşamaktır
Çünkü özünde haksızlık olan yaşam (yine senin tanımın)ancak yaşanılarak karşı konulabilecek bir olgudur.
Ölerek nasıl karşı çıkabilir nasıl rest çekmiş olabilirsin ki?
Ölüme methiyeler dizen bir tarzın oldugunun farkındayım (sidebar yazın)
Ama bazen bu heyecanın seni yanılgıya düşürüyor. Dogru tespit yapamıyorsun. Bu durumu ise rahatsızlıgına ve duygusal gel gitlerine veriyorum.
İyi ol!
SENİ SEVEN BİRİ
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBasin sagolsun Siminya, geçmis olsun Siminya...
YanıtlaSilYa arkadaş,
YanıtlaSilSeninki nasıl bir hayat, her defasında farklı bir taraftan çakıyorsun. Allah sabır versin.
Ah be simi ah be simi,olur mu kız öyle.Bir kere önemlisin kendini lüzumlu hissetmelisin,bu kadar yani bizler kadar okurun var.Tabi sonuçta gerçek gibi olmayabilir ama biraz da olsa faydası olur.Öte yandan bende daha yeni kaybettm dedemi..tamda İzmir'e döneceğim gecenin akşamına...hem annene aslında yardımcı oldun bi bakıma,insan sakin kafada olmalı çünkü o an annenin dik durması,geride kalan kızlara o an için sahip çıkması gerekti..bende çok attım kendimi yerden yere,Çankırı'ya götürüp gömdüğümüz vakit mezarının yanından kalkmadım benide gömün diye..ama bi faydası olmadı..bende çok bağırdım arkasından,çok yas ettim,ben böyle yaptıkça babannem daha kötü oldu ve kalbi sıkıştı.Dedem öldüğü zaman öldüğünü bile anlayamadık,ağzına ayna tuttuk buhar olacak mı diye..yani geri getiren olmadı kısaca dedemi...belki okuduysan blogumu ne acılar çektiğimi biliyosundur..O,bu değil de Allah hepimize hayırlı yaşamlar versin simi...tekrar başın sağolsun...
YanıtlaSiliyi dilekleriniz için çok saolun arkadaşlarım.
YanıtlaSilelbette çoğumuz benzer olayları yaşıyoruz, zaten ben hiç bir zaman dertli biri olduğumu düşünmedim. okuduklarımın, gördüklerimin ve duyduklarımın yanında ben ne yaşamışım ki?
zaten çoğunlukla sıkıntılarımı yazdığımda ajite olarak algılanmasından, sanki sadece ben yaşıyormuşum gibi veya başkalarının daha ciddi dertlerini küçümsüyormuşum gibi görünmesinden dolayı (ki niye dert ediyorsam bunları oda mechul) büyük pişmanlık duyuyorum. ama iş işten geçmiş oluyor, tükürdüğümü yalayamıyorum. hafiften gururlu bir domuzum üzerinize afiyet.
sonra diyorum ki ya hep neşeli biri değilim. hiç birimiz değiliz. kimi kandırıyoruz? bu kadar gırgır, şaka, gomiklik neyin nesidir? kısacası benim kafam iyi değil dostum, burası bu uçsuz bucaksız blog arazisi de bana ait bu durumda neyin utanması, neyin pişmanlığı? yallah ediyorum incelikleri. böyleyken böyle.
bugünlerde daha iyiyim canlar. sadece içtiğim ilaçtan dolayı 4 kilo aldım :/ bırakırsam öleceğim içersem dümbelek olacağım, seçim benim :/
büyüklerin ellerinden küçüklerin parmak uçlarından, kulak memelerinden ve bıngıldaklarından öperim
ben senden mail adresini acil istiyorum bi de şu mp3 ü nasıl koydun ya postuna nerden koydun ço hoş durmuş
YanıtlaSilformspringine bak simi!!
YanıtlaSilADRESİM SİMİNYATİ@GMAİL.COM ay pardon caps açık işte küçült onu sen. formspring'e bakmasam? lütfen, tiksinti geldi o siteden.
YanıtlaSilmüzik şeyide şu
http://www.strangecube.com/audioplay/
tamam bakma... nefes al yeter.
YanıtlaSilkurtulmuş teten ben ne zaman kurtulucam acaba o günü bekleyerek yaşıyorum
YanıtlaSilya nasıl bir yorum yaptıysam artık sanki teten hayat kadını olarak yaşamaktansa kurtulmuş bu pislik dünyadan bende onun durumundaymışımda ne zaman kurtulucakmışım gibi bişey olmuş yani okuyunca açıkçası ben böyle birşey çıkardım yorumumdan yanlış anlaşılmasın çok şükür olmadım hiçbir hemcinsimi de görmeye tahammül edemem böyle bir zalimliğin acımasızlığın içinde teyzene daha 11 yaşında bir çocukken bunları yaşatan her kimse o şerefsizler allah onların belasını versin umarım teyzen gittiği yerde mutludur ki bir kadının yaşayabileceği en kötü şeyleri yaşamış bedeni satılmış evlatları satılmış ben inanıyorum teyzen kurtuldu ve mutlu şuan gittiği yerde bence sende kendini yıpratmamalısın yoksa ölmekten beter hale gelirsin allah korusun nefes aldığımız sürece kimbilir hangimiz neler yaşayacağız neler görecek gözlerimiz kimbilir şu hayatta bazen kurtulmak istiyorum bende daha fazla kirlenmeden gidiyim diyorum nereye gideceksem ama seviyorum da yaşamayı işte bakma sen bana hangimiz düşünmüyoruz ki bazen gitmeyi öyle değilmi :)
YanıtlaSil''İntihar neden asil? Çünkü bir yerlerde geri sayan o kronometreye karşı bir duruşu var. İsyanın varabileceği en uç nokta. Özünde büyük bir haksızlık barındıran yaşama karşı çekilen bir rest.''
YanıtlaSil-Seni seviyorum.
(Bir de o ya panik ataktır ya da travma sonrası anksiyete bozukluğu ve evet tedavisi varmış numarası yapılsa da genelde yoktur -tecrübe konuşuyor- zamansız kitapsız pörtlemeyi bekler pusuya yatar )
ya siminya şu gülmek bazen şarkısını çok sevdim ama gel gör ki tüm aramalarıma rağmen bulamadım ben onu:II eğer sende varsa mp3 şuraya kıyıya köşeye yapıştırsan sana çok dua ederim ya. daha bi severim seni.
YanıtlaSilindirdim ve yükledim. buradan hem dinlemen hemde pc'ne indirmen mümkün adsız.
YanıtlaSilhttp://kiwi6.com/file/83v5981cq0
O olmazsa şurdan da indirebilirsin. mozillanın downloadhelper eklentisi indirir
http://m.friendfeed-media.com/2ce59d3aa452514e83d10ae43573c42fd31ad9f4
canım başınız sağolsun:( Teyzen nur içinde yatsın.
YanıtlaSilGeçmiş olsun sana da canım en kısa zamanda toparlanmanı diliyorum.En güzel günler senin olsun.pozitif enerjimi gönderiyorum.Allaha emanet ol..
sen var ya. dünyanın en iyi hatunusun. umarım allah gönlüne göre birini verir de kurtulursun ordan. masallardaki gibin bi aşk falan yaşarsın. ehe.
YanıtlaSil...!!
YanıtlaSilyazıyı okurken benim de nefesim kesildi. insanlar çok vahşi...
YanıtlaSilOrospu yada fahişe diye küçümseriz,hor görürüz oturduğumuz yerden,kıçımızı yaya yaya...Yediğimiz önümüzde yemediğimiz arkamızda,çoğumuzun elinde ayfon ahkam keseriz ortalıkta!
YanıtlaSilMevlana'dan bir hadise,
Bir gün Mevlana sokakta yürürken karşısından gelen 3 kadın görür.Onlara bakarken birden birkaç adam atılır ve kadınlara sokak ortasında hakaret ederler,aşağılarlar, hor görürler.
Kadınlar bir an evvel oradan uzaklaşmak için hızlanırken Mevlana Hz. leri onlara yaklaşır ve önlerinde hafif eğilerek "Sizler ne kadar varlıklarsınız,hem erkeklerin en kötü hacetlerini görür,hemde hakaretler işitirsiniz" demiştir.
Oturduğumuz yerden ahkam kesmesi kolay,simiş bu yazından sonra şunu da özellikle eklemek istiyorum,gidin konuşun bakalım bir orospu dediğiniz insana,sonrasında orospu yada fahişe diyebilecekmisiniz....
of of offf... bir facebook sayfasındaki çok alakasız bir başlıkta aylar önce tartışılmış bir konuda şu ne yazmış, şu kimmiş, lan bu kız ne tatlıymış, eyvah bizim okuldanmış, lan twitter'ı da varmış, kimin twitini RT lemiş böyle... derken sonunda kendimi ortasında bulduğum yazıya bak. başınız sağolsun. hakikaten üzüldüm teyzenize, hem de çok.
YanıtlaSil