Salı, Kasım 22, 2011

hışhışı hançer





      Ayazına kurban olduğum Ankara, yaktı gene ciğerlerimi.  Kasım ayını akciğer enfeksiyonuyla kapattım. Ne kadersiz ciğerlerim varmış anam babam. Sigara içmeden böyleysem içsem 17 sinde boğulur gidermişim ihtimal. Sesim o kadar kalınlaştı ki her açışımda "siminya yok mu emmi" dedikleri için telefonumu daimi meşgule aldım.  Bu sesle sahnelere çıkamadığımdan, incelikli  “sağlığına kavuşman en  önemlisi” yalanlarıyla  işimden de kovuldum. Al gene işsiz kaldım erol abi. Tam olarak işe benzemiyorsa bile en azından cebimde bozuk param şıngırdıyordu. Artık geçen yıldan kalan nemli çekirdek tanelerinden,  buruşuk market fişlerinden ve nereden türediği bir bilinmez olan cep dibi kumundan başka bir şey çıkmayacak.

Malum bizim evde boşta duran yada aynısından iki tane olan her şey elden çıkarılır. Kaç yıldır balkonda duran kömür sobalarından birini, döş kılları düğme deliklerinden seçilen iri yarı bir adam sırtlayıp götürdüğü gün sıra bana gelmişti ama işim olduğu için sıram aynından iki tane olan ütü masasına geçti.  Ne iş olsa yaparım telaşım işte evimizdeki bu pazarlama anlayışı yüzünden. İş bahanesiyle  kolayca görünmez oluyor,  dünya yüzeyinde ki varlığımı minimuma indiriyorum. Ortalarda görünmeyince aslında hiç var olmadığımı sanıyorlar. Bi saniye dur dur iri yarı bir adam tarafından sırtlanıp götürülmek o kadar da kötü değil ki lan ne diyorum ben! Paslı soba kadar  bile seksapelim yok mu da benim bi sırtlayanım yok?! Nedir yani nedendir bunlar? Alıp şurdan şuraya sırtlayamaz mı şimdi kimseler beni? O kadar mı sırtlanamaz gözüküyorum ordan! Vayy demek öyle. Vayy demek böyle. Vayy demek şöyle. Bundan sonra isteseler de çıkmam zaten, istemez istemez.  Allah kimseye kömür sobasını kıskanacak kadar büyük dert vermesin.

Tabii üstüme bir melankoli hali getirdi bu gibi mühüm meseleler.  Tee ebemizden kalan, hacı dede yeşili, üzerinde sittin senedir mekke’ye varmaya çalışan bir deve kervanının olduğu , günahım kadar sevmediğim bi battaniyemiz var.  Onu alıp sık sık evin arkasında hep çıktığım, aslında orda olmayan o tepeye çıkıyorum.   Lan ellerin battaniyelerine bakıyorum pötikareli, ekoseli,  hello kitili, elinde kahve kupası tutan duygusal kızıyla birlikte hazır gelmiş romantik nesneler.  Bizim meret  yıkanmaktan  karpuz kamyonu tentesine dönmüş. Çok değil üç yıkama sonra üstünde ki develer “zikiyim böyle desenin esaretini dee, kervanına daa, otantizmine dee” diye dillenecekler. Ama hala "al, battaniye!!”  İşte bizim böyle eskisi yırtılıp, zerrelere ayrılmadan yeni bir şey almama huyumuz var. Eskimesin diye yenileri poşetinden hiç çıkarmadığımızı da düşünürsek,  vay yavrum vay.

  İçki ve sigara içmediğim için "soğuk tepedeki çilekeş insan" görüntüme derbeder efekti verecek nesnelere ihtiyacım oluyor. Sigara yerine çubuk kraker falan yiyorum. Uzaktan anlaşılmıyor. Üstüne de gazete kağıdına sarıp getirdiğim (gazete kağıdı sarılı şeydeki o bitirim görüntüye bitirim) nar ekşisinden içiyorum.  Normalde nar ekşisini fazla kullanmam,  çok içince kafa yapıyor.  Sadece dilime damlatıyorum.  Maksat kafaya bir şey dikme enstantanesi oluşsun.  Dilimde de hep aşk şarkıları. Nicedir kendimi birine aşık gibi hissediyorum. En çok da bu yönüme hastayım. Hep böyle çok aşık, ölümüne sevdalı,  ya benimsin ya toprağın havalarında yaşıyorum ya gebermeyeyim imi.  Görenler benim aşk klibi çekiyormuş gibi kafamın köşelerini oyana buyana yaslayıp mıhı mıhılamamdan etkileniyor büyük bir aşkın pençesinde olduğumu düşünüyorlar. Bence de müthiş oynuyorum.  Geçen hafta Gülten abla “bende ferdi özbeğen kasetleri var, dinlersen veriyim” dedi.    Dinlerim deseydim oradan yakalayacak, taksici fikri ile yaşadığı aşkı bininci kez yeni bir şey anlatıyormuş gibi anlatacaktı. Kaseti nereme takıp çalıştıracağım kısmını tartışmadım bile. Fikri'den beri fikri değişmemiş. O da haklı; aşkın en büyük yan etkisi zamanı durdurması, ne zaman aşık olduysan o zamanda kalıyorsun.  Bence bende aşk acısı ile yanıyorum, aşk değilse bu içimde yanan ne? Turşuda yemiyorum ne zamandır.  Ama henüz bana bunları çektiren, aşık olduğum vicdansızla tanışmadım. Elbet bir gün tanışacağız. Şimdiden, şu geniş zamanlarda  ferah ferah aşk acımı çekeyim ki sonra önüme hazır gelsin.
Annem de geçen ablama “sağa da mı anlatmadı? bu gızın ağzından laf alana aşk olsun anam git git git” diyordu.  Kesin benden bahsediyorlardı. Ödleri kopuyor  bir gün evden gidip karnı burnumda döneceğim diye.  Lan ona korkacağınıza baba parası yememe gururum ve inadım yüzünden minibüscülerin gözdesi , pavyonların kraliçesi olmamdan korkun gebeşler.

Hımm derbederleşme zamanım 3 saat yaklaşmış. Saat 10 gibi başlıyor mesaim sabah 4 e kadar vur çatlasın, çal ağlasın. Evde bir damla nar ekşisi de kalmamış. Neyse bu akşamda ketçapla kafa buluruz. Efkar fonu olarak da kaç gündür şunu kullanıyorum.

Perşembe, Kasım 17, 2011

Çıplak erkek görmüşlüğümüz var, var olmasına da..

Dün gece popçu doğuş'u çırılçıplak halde saksıya hallenirken görünce uykum kaçtı. Sabaha kadar yatağın içinde dört dönüp çiçeğin arkasında kalan pikselleri tahmin etmeye çalıştım. Ah keşke matematiğim iyi olaydı, o zaman saksının çapını alıp doğuş'un dalga boyunu bulabilirdim. Matematik her zaman lazım bişey. 8 yaşında tüm Dünya başkentlerini ezberlemenin, istiklal marşını aşırı hisli okuyarak büyükleri göz yaşlarına boğmanın ilerde işime yaramayacağını bilmem gerekirdi. Yok yaaa doğuş'a karşı fiziksel bir şeyler hissettiğim yok. Şakşuka tarık olsa neyse ama doğuş cıks. Sadece merak hepimizinkisi gibi

http://dogussaksing.tumblr.com/
Doğuş çıplak gördüğüm ikinci erkek, ilk'i ergün'dü. Tabiki kuyruklu yalan, doğuş çıplak gördüğüm ikinci erkek değil, üçüncü. Bu devirde böyle düzenbaz da az bulunur, doğru rakamı veriyorum onuncu. Peynircilerin büllük ali tam çıplak değildi onu saymasak da olur. O peygamber sünnetli olduğu için kutsal donunu salavatla indiren oğlanın adı neydi? Ötekinin? Berikinin? Şonun? Şunun? Peki tamam saymıyorum çok görmüşüm kahretmesin! Ama hepisini ellemiş değilim ha! Bu rakamın içinde; piknikte ağacın arkasından soykasını sallayan adamdan tut, kadınlar hamamının penceresinden belime kadar sarkıp baktığım erkekler hamamının soyunma kabinlerindeki takımlara kadar geniiiş bir skala var. Lütfen.

 Ergün'e döneyim. Ortada öyle erotik bir durum yok 5-6 yaşında falandık canım. O zamanlar kızların da erkeklerinde şeyine ortak olarak pipi deniyordu. En çok kikirdediğimiz oyundu, birbirimize pipilerimizi gösterip sağa sola kaçışmak. Garip ki daha anamızdan doğalı çok az bir zaman olmuşken bile, önümüzde ki şeylerin; yasaklı, ayıplı, kuytularda ellettirilecek, ama çok ellettirilmeyecek, güldürükçü uzuvlar olduğunu anlamıştık.
Daha "anne bittiiiiiiiii" demeyi bırakmamıştık, kaşıktaki yemeğin tamamını dökmeden ağzımıza götürmeyi beceremiyorduk ama pipilerin birbirine değdirilmesi gerektiğini biliyorduk.
  Günün; büyüklerin "çıkın dışarıda oynayın ev süpüreceğiz" saatleri aynı zamanda bizim kömürlükte, küllükte, derelerde toplaşıp önümüzü açma saatimizdi. Bu işe gösterdiğimiz özeni, dakikliği hayatımız boyunca hiç bir şeye göstermedik. Nasıl bir tiryakilikmiş, seks bağımlılığıymış belli değil. Sonra efendim cinsel açlık  falan fıstık. E güccükten bir kere tadı alınmış, ister istemez istiyor bünye
Ha şimdi tam bu satırlarda  "el kadar çocuklar grup seks yapmış aileler uyumuş pes yane" suçlamasına falan girme kardeş. Sende bende iyi biliriz ki özellikle yasak bir şeyi harbiden yapmak istersek bunu engelleyebilecek tek şey ölümdür. Kafaya koyduk muydu yıldırımlı bin tane ali gelse tanımak.

Aha da bir şeyin yeri geldi, dur yazayım. Gençler bir olay çıkardığında çok nasihatçi bir kodamanın "sorumlular hakkında inceleme başlatıldı" dan sonra mutlaka söyleyeceği ikinci akademik cümlesi "aileler çocuklarınıza sahip çıkın" oluyor ya? Hah ben ona fena taktım. Hiç zaman kaybetmeden garip anaya babaya "yetiştirdiğiniz çocuğa bakın hele" çıkışması sıcağı sıcağına oracıkta yapılıyor. Ondan sonra çocuklarının akibetinden kendilerini suçlasın dursun cancağızlar.
 Mesela nasıl çıkacaklar mesela? Anam "bu kız banyoda molotof mulotof yapar aman diyim" deyi gece gündüz tuvalette bana eşlik mi edecek? Elimden tutup üniversiteye götürecek, çıkana kadar kapıda oturup çetik mi örecek? Her gece ayağında sallayarak uyutursa sahip çıkmış olur mu? Ulan aha anlatıyorum daha avuç kadar bebeyken arkalarını döndükleri anda ne filmler çeviriyorduk ki deve gibi olduğumuzda mı ters köşeye yatıramayacağız? Bırak yeaa! bırak bu ben çocuklarıma sahip çıktım ondan yetkilinizim artizliğini. Gün olur devran döner yetkiliii, senin çocuğunda bir gün nagazakiye atom bombası atacak yetkiliii! Atmaz atmaz deme atar mı atar.

Ergün'ü 6 yaşından sonra bir daha çıplak görmedim şükür ki. O beni görmüş olabilir. Şükür diyorum çünkü sapına kadar sarışındı ama bir kıvanç tatlıtuğ değildi. Ergün'den bahsedeceğim bir ara. Dinlersen seversin bak çok acayip maceralarımız oldu onunla.

Erkeklerin vücut yapılarının neye benzediğini tıpkı onların bizim şeklimizi hayal etmekten bitip tükendiği gibi merak ediyordum. Kadınlar hamamına bile yolu şaşırıp erkekler hamamına dalarım diye gittiğim oluyordu. İnternet de görünürlerde yok. Televizyon da ki en çıplak sahne; cüneyt arkın'la bir kadının beyaz çarşafın ucundan, naylon çiçeğin arkasından, vazonun kenarından, anahtar deliğinden gıdım gıdım gösterilen tepişen bir çift kokuk ayağından ibaret. Toplumun homofobisi yüzünden gazete sayfaları her gün "erkeğimi memnun ederim" mankenlerine ayrıldı da ilaç niyetine biz kızlar için bir erkek fotografı koymadılar. Kala kala bize abi zulasından aydemir akbaş vidyolarını izlemek kaldı. Erkek vücudunun kıvrımlarını aydemir akbaş vücudundan öğrenmek bize reva mıydı sorarım? Kafamızda ki erkek objesi çırpı bacaklı, yılmaz morgül adonisli çirkin bir pigmeydi. Kömürlüğe oğlan atmayıp da ne yapacaktık afedersin?!!! İnsanı zorla günaha sokar bunlar.

O kadar kaynaksızlığa rağmen bir yerlerde "haaa aslında böylemiymişş" diyebileceğim bir vücut göreceğimi zannediyordum ama çok yanılmışım. Gecekondumuzun alt katını kiraya verdiğimiz günlerde çıkagelen hademe kadir abi, aydemir akbaş imajının üstüne yeni ve dahada zedeleyici eklemeler yaptı.  Umutlar yavaş yavaş tükeniyordu. Elin heriflerini hep mi çıplak gördün a canına yanayım? demeden önce açıklamama izin ver. Gece olmuştu ve annem kayıptı. Bu konu mühüm. İnsanın annesi kaybolmuş sen neyin peşindesin! Annemi sormak için kiracımızın evine gittim tam kapıyı çalacakken açık perdelerden içerde dolanan çıplak, yassı, beyaz bir kütle gördüm. Sanırım ani bir sevişme yaşamışlardı ( hani memurlar sevişmiyordu hani? hemi de anisinden ) ve perdelerden haberleri yoktu. Olay bu yani. Ha bak burada yazmışım zaten.

Neyse ki kıtlık günleri çok gerilerde kaldı. Artık istediğim zaman istediğim çap ve ebatlarda vücut görebiliyorum. Bir elli yıl yetecek kadar adonis stoğumu da yaptım bir kenara koydum. Bir bolluk bir bereket. Resmen gökten Dünya'ya çıplak yağıyor. Kimin duası kabul orduysa artık. Buna rağmen doğuş'un saksı kombini üzerinde sabahlara dek düşünmemin altında yatan nedeni bilemedim. Seksi de gelmedi halbuki. En fazla babadan oğula nesil gibi geldi.

+18 


 saygımdan ağzımı bozmuyorum, doğru örnek olmaya çalışıyorum deyip ana avrat yuvarladığı video, tikat

Bi arkadaşa bakıp çıkıyorum

     Uzun zaman ara verince nasıl başlanır bilirsin "bloguma uzun zamandır yazmıyordum bir uğrayayım dedim, özlemişim..." f...