Çarşamba, Eylül 12, 2012

Tecavüz kimin suçu?

               
    Yazmıştım bir iki defa daha.(  # - ##  ) Ben de, ülkedeki binlerce çocuk gibi tecavüz mağduruyum. Ailemden bir kişi bile detaylarını gayet iyi bildikleri bu olayı ne benimle ne de faille konuşmuş, ne de adını “tecavüz” koymuş değil.  Şu saate kadar bunu kabullenebilen ve üzerine konuşabilen  tek kişiyim. Neden oturup tecavüzü hadi adını anmayalım “o olayı” konuşmadığımızı düşününce tanıdık sonuçlara varıyorum. İçinde kadın cinsel uzuvlarının geçme ihtimali olan konular, bir sünnet şöleninde takılan çeyrek altın küçüklüğünde bile aile kurumunun gündemine alınmıyor, utanç ve tahrik unsuru barındırdığı için sonsuza kadar yok sayılıyor. Kadın hastalığından ölsen bile tansiyondan öldüğün söyleniyor. Hamile olduğunu; giydiği bol kıyafetler ve elini beline götürmemesi gibi erdemli davranışlarla doğurana kadar kimseciklere belli etmeyen kadınlarla övünülen toplum için olağan çırpınışlar. Açıkçası ben de bu konu hakkında yazarken kendimi kötü bir şey yapıyormuş gibi hissediyorum. Sanki hiç anlatmamalı ve diğer tüm çocukların, kadınların ve erkeklerin yapmaları beklenildiği gibi saklamalıyım. Bloğumda bu konuyla ilgili yazdığım her iki yazıdan sonra bana gelen tepkilerin bazıları “böyle şeyler anlatarak popüler olmaya çalışıyorsun” şeklindeydi. Kitabımdaki benzer konular içinde aynı lakırdıları etti sivri zekalılar. Anlaşılan Esra Ceyhan gibi kadın düşmanlarını idol belleyen halkın “kayıp” tabakasını bırak, bu konuların konuşulması  internetin o bilinçli, o kibirli müdavimleri için de hoş değil ve altında mağdurun art niyeti ve kabahati aranıyor.

Mağdurun kabahatini aramak? Sadece tecavüz değil bütün şiddet olaylarının etrafını beş dakika geçmeden “kim bilir o ne yaptı ki böyle oldu” kuşkuculuğu sarıyorsa konuşmaya önce bu kabahat avcılığından başlamalıyız.  “Hırsızın hiç mi suçu yok, dişi köpek kuyruk sallamasaydı, minareyi çalan kılıfını hazırlar” gibi suçlu kayıran muazzam sözlerin beşiği bu meseleyi konuşmadan koştur koştur nereye gidiyorsun?  

 -Dayak yemiş!  -Hak etmiştir ki yemiştir
 -Nezarette kendini öldürmüş!  - Nezarete düşmeseymiş
 -Erkek arkadaşının evinde ölü bulunmuş!   -Eee su testisi su yolunda

 Bu kuşkucu neslin kredileri sayesinde tecavüzcü, tecavüz ettiği 13 yaşındaki engelli çocuk hakkında bile “cilve yaptı, para aldı” ifadesi verebiliyor. Umudu,  hapse girse dahi arkada bıraktıklarının arasında “iftira atıldı adama” dalgası oluşturabilmek. Tabi bu yöntemin senelerdir denendiğini ve tuttuğunu biliyor pezevenk.  Tek bir tecavüz olayı yoktur ki zanlının toplumun aklına mağdurla ilgili şüpheler düşürecek ifadeler vermediği.  Ama sadece tecavüz ve dayak olaylarında böyle bir açık kapı var. Mesela gasp yapan biri  mal sahibi hakkında “o da istedi” diyebilir mi? Yok böyle bir iltimas. Tecavüzün ve dayağın kabul edilebilir gerekçelerinin toplumda kol gezdiğinin açık kanıtı bu. Eşşeğe tecavüz etse bile “işveli işveli anırdı” diyecek adam çıkartır bu ülke.

Bir sonraki tecavüze kadar bir önceki tecavüz için adalet beklemek

Ne zamanki gündeme yeni bir tecavüz olayı düşüyor, hepimizi  tecavüzü lanetlemezsem tecavüzcüden yana olmuş olurum endişesi sarıyor. Kalabalıkların olduğu bir yerlere gidip suçu lanetliyor, suçluya en ağır cezaları talep ediyoruz.  Asalım diyoruz,  bir başkası keselim diyor, başka bir tanesi aynından sikelim diyerek kalabalığa karışıyor. İçimizdeki birikmiş lanetleri görülebilecek yerlere dökünce rahatlıyor, normal günlük aktivitelerimize dönüyoruz. Asarak, keserek öğrenilmiş/öğretilmiş bir davranışı yok edebileceğimizi zannediyoruz. “Asacaksın bunlardan bir ikisini bak bakalım bir daha yapıyorlar mı” fantezisi  kahvehane milletinin, o sırada açık olan tv de izledikleri bir haberin muhabbetini  uzatmadan kapatıp pişpirike dönme cümlesidir. Daha ötesi değil. Çünkü pişpirik her şeyden önemlidir. Benim için, suç işlendikten sonra suçlunun alacağı cezayla bu kadar ilgilenmek, topu; toplumun birebir yansıması olan devlete atmak, sorumluluktan kurtulma kolaycılığı ve vicdan tatmininden öte bir anlam taşımıyor. Devlet yeterince yasak koyar, suça zemin hazırlayan ne kadar etken varsa engeller, suçluyu en ağır biçimde cezalandırırsa suçun ortadan kalkacağına inanmak ancak bu kadar çok pişpirik oynayan beyinlerin üretebileceği bir düşünce.  O devlet;  alkol alanları ateist,  internete girenleri iblis,  eylemcileri terörist görmüyormuş gibi kapısına dayanıp adalet istiyoruz.  Sanki  attığımız sloganlar götlerine değil de kulaklarına isabet edecekmiş gibi adalet istiyoruz. Tutucu halkın oyuna adaletten daha fazla değer verdiğini bilmiyormuş gibi adalet dileniyoruz. Tecavüz suçu oluşmadan öncesi için kendimizi ve toplumu sarsacak eylemler adına en ufak bir çabamız yok.  Bize düşen tek rol; bir sonraki tecavüze kadar bir önceki tecavüz için devletten adalet talep etmek. Bu kadar. İşimizin adı bu.

foto altı yorumların hepsi tecavüz fantezisi

Gece gündüz Facebook’da dolgun ev kadınlarının, bayramda eli öpülmelik yaşlı teyzelerin alışveriş yaparken, altın gününde çekilmiş olağan fotoğrafları altına “ormana gotürüp bağırttıra bağırttıra sikeceğen” “şu ortadakine üç adam birden dalacaan” yazan,  beğenmediği sesi  susturmaya çözüm olarak “şunu biri siksin la” dan başka tartışma yöntemi geliştiremeyen adamların ve kadınların arzuladıkları suç başkalarınca işlendiğinde  yavşak birer adalet çığırtkanına dönüşmesi garip. Aslında garip değil. Namus ve ahlak dediğimiz şeyler ötekilerin işlediği suçu yakalayınca gammazlamak, dışlayıp yuhalamak, icap ederse öldürmek için keşfedilmiştir.  Bizim işlediğimiz suçlar ortaya çıktığında adına iftira diyoruz. Unutma.  
hufff gerçektn sikilsin istemyoruzkiiiee (di mi?)

Tecavüz cezaları artırılsın diye daha fazla daha fazla bağırırsak sikmeyi; bosna savaşındaki sırplar gibi bir cezalandırma biçimi olarak gördüğümüzü saklayabilir miyiz?  Var olma amaçları erkekleri tahrik etmek, dini bütün amcaların abdestini bozmaktan başka bir şey olmayan kadınları, özellikle şort giyenlerini sikersek bir daha şort giymeyeceklerini  düşünecek kadar alçak bir milletiz biz. Üstelik eğer bunu yapar ve bir koşu gidip açık alanlara ilim, irfan için yaptığımızı yazarsak kahraman olacağımızı zannedecek kadar bitmiş bir zihniyet taşıyoruz. Tecavüzün eyleminin korkunçluğundan ötesi,  bunun için aferin alabilme olasılığı. Ve gayet iyi biliyorum ki o aferinler bir yerlerde eşit biçimde dağıtılmakta. “Namus cinayeti” diye bir kavramın olduğu, namus için işlenen cinayetlerin suç hafiflettiği, alkış topladığı bir ülke burası. Cern’de partikül çarpıştıran değil bayramda şeker toplamaya gelmiş çocuklara tecavüz edip öldüren ve “hay aksi cünüp oldum” diye gidip gusül abdesti alan adamlar yetiştiren aziz memleket. Acziyet ve şuursuzluk içinde adalet istediğimiz o ülke bu ülke işte. Buram buram ikiyüzlülük kokan erkek cumhuriyeti.

troll değil, köşe yazarıymışş

   Tabii kastım adalet istemeyelim, suçluları biz cezalandıralım tecavüzcülerin kafasını kesip meydanlara yuvarlayalım demek değil. Malum Nevin adlı kadın kendisine tecavüz eden adamın kafasını kesip köyün  “en erkek” bölgesine yuvarlayınca bu olay hem Türkiye’de hem de Dünya’da tartışılmaya başlanmıştı. Bazı yazarlar Nevin’in namus cinayeti işleyerek aslında namus kavramını güçlendirip,  erkek egemen toplumun istediğini yaptığını yazdı. (dekadanz) Mağdurun, tecavüze uğramaktayken  tecavüzcüyü öldürdüğü olayla,  karısını, kızını yaratılan “namus” adlı hastalıklı kavram adına öldüren adam aynı olabilir mi? Bu olayda adamın mağduriyeti nedir?  “Elalem ne der” Kıyasladıkları cinayet bu işte. Elalem ne der cinayeti ile son çare cinayeti. Sanırım bu iddiayı yapanlar Nevin’in cinayet öncesinde yaşadığı psikolojik şiddetin, eziyetin, aylar süren tecavüzün ve o susmak bilmez ikiyüzlü toplum baskısının ne boyutta olduğunu kavrayamıyorlar. Nevin’in “namusum için öldürdüm” demesi bu cinayeti yaşadığı eziyetler yüzünden işlediği gerçeğinin önüne geçmemeli. Eğer ortada beslenen bir namus varsa, en az nevin kadar olayı ısrarla namus tartışmasına çevirenlerde  ekmek atıyor.  Bir insan kafa kesecek kadar delirmiş, delirtilmiş ama sen filmin sonunda ki namus repliğinden etkilenmişsin. O replik senin yarattığın, bütün kadınları ve çocukları içine tıkıştırdığın Matrix’e ait.  Namus kanunlarıyla ördüğün dünya Nevinler’in  yaşamaya bayıldığı bir yer değil, kurallarına uymak zorunda bırakıldığı yer. Hayatta kalmak için kendi sidiğini içmek zorunda olmak gibi, iğreniyorum  ama elimdeki tek seçenek bu.  Nevin bir kahraman değil fakat bir suçlu da değil. Beynine silah dayandığı için silah tutanı öldürmek zorunda kalan bir sistem mağduru. Mağdur kere mağdur. Kafa kesmek bir tecavüz cezası olarak devlet eliyle yapılsaydı yada bir töre haline geleceği kaygısı taşınsaydı kimse bu kadar desteklemezdi.  Ama şu bir gerçek ki kadınların yaptığı hiçbir eylem erkeklerin dünyasında töre haline gelmez. O kadar endişe etmeyin. Tek bir olaydan çıkıp bir gün bütün kadınların kafa keseceği ütopyası üzerinde konuştuğunuz kadar,  her gün elalem ne der cinayetlerine kurban giden kadınlar gerçeği üzerine konuşmadınız.


*“Kadın, yaşadığı korkunç olayı tıbbi açıdan ispatlayabileceğinden kaygı duymaktadır. Bunu açıkladığında başta eşi, ailesi, tüm çevresi ve hatta tüm toplum tarafından olumsuz tepkiye eleştiriye maruz kalmaktan, suçlanmaktan korkmaktadır. Sanığın cezalandırılmayacağından, tek suçlunun kendisi olarak görüleceğinden, adli mercilerin olayı yeterince araştırmayacağından endişelenmektedir. Saldırgan çoğunlukla tanıdık olduğu için saldırganın bundan sonraki hayatından kendini rahat bırakmayacağından endişe duymaktadır. Tüm bu nedenlerle kadın adli mercilere başvurmamakta, başına gelen bu talihsizlikleri kimseye haber vermeden kendi içinde yaşamaktadır. Burada fail olarak görülen kadın aslında mağdurdur. Hiçbir cinayet tasvip edilemez ama bu cinayetin neden işlendiği burada suçlunun kadın mı toplum mu yoksa toplumdaki yanlış inançlar mı olduğu mutlaka sorgulanmalıdır” (filiz arseven)

tecavüze uğramış hemcinsi için bunları yazabilen bir kadın,  bunları nasıl bir toplumdan öğrenmiş olabilir?

Tecavüzü ne tecavüzcülerin kafalarını keserek ne de hadım ederek bitirebiliriz. Yasal olmayanlar bitebilir belki ama karısına yasal olarak tecavüz eden kocalar baki kalır. “Kocana hayır dersen sabaha kadar melekler seni lanetler” şeklinde sinsice kurgulanmış bir inanç, canı sevişmek istemediği halde kocasının altına ağlayarak yatan kadınların kulağına tee evlenmeden önce mahallenin hocaanım ablaları tarafından küpe yapılmış. Kocasının tecavüz ettiğine kimsenin inanmayacağı, anlatsa bile “napsın keraneye mi gitsin adamceiz” diye yorum gelebileceği için evli kadının tecavüzü bir ömür. Ortada bir mağdur olmasına rağmen,  suç adlandırılmadığı için fail de olmuyor. Ama tecavüz aynı tecavüz.  Bu konu ayrıca konuşulmalı.

Tecavüzü her evde her sokakta korkmadan toplum değerlerinin yanlışları üzerine konuşarak (gerekirse dışlanarak, yalnız kalarak) bu arada kendimizi de yargılayarak bitirebiliriz. Daha az cinsiyetçi ve ahlakçı cümleler kurmayı denersek, kadınların sırtından namusu indirirsek (pat diye inecek bir şey değil tabi) şort giyen kadınlarla bu kadar ilgilenmeyip yolumuza gidersek sanırım dinden çıkmış olmayız. Tıpkı öldürdüğümüz çocuktan sonra gusl abdesti aldığımız için sevap kazanmayacağımız gibi.


Bi arkadaşa bakıp çıkıyorum

     Uzun zaman ara verince nasıl başlanır bilirsin "bloguma uzun zamandır yazmıyordum bir uğrayayım dedim, özlemişim..." f...