Çok ihtiyacımız varmış gibi yaşadığımız bir yılı daha kan ter içinde bitirdik. Duvar dibine kondurulmuş üstü sinekli bok yığını gibi bir yıl oldu, güzel oldu bence böyle. Umarım önümüzdeki yıl daha kötü kanırtır. Sonraki yıl derken sonraki yıl da. Zevk alıyorum çünkü. Mazoşistim belki.
Yılları, ayları, günleri +özel günleri ve mevsimleri nasıl geçtiklerine pek aldırmadan olağan haliyle ve hızlıca savuşturmayı tercih etsem de yeni yıl gecesinin benim için bir kaç farklı anlamı var. Çocukluğumun dondurucu gecelerinde, kıt kanaat soframıza - babamın almanya seyahatinde yanında getirdiği bir alışkanlık olarak- yılda bir düşen yiyeceklerin müjdecisiydi en başta. Bütün sene ekmek almayı bile başımıza bir lütufmuş gibi kakan babam, yeni yıla üç kala lüks sayılabilecek yiyecekleri usul usul eve taşımaya başlardı. Pazardan alınmış 2 canlı hindiyi kömürlüğe tıkmakla başlayıp, ahşap kasada sıra sıra dizili arası pudralı şehzade lokumlarını yatağının altına ittirivermekle devam ederdi. Yatağının altı fındık, fıstık, keçiboynuzu, kaymaklı bisküvi, pastırma, sucuk ve bir kaç şişe içki ile bezeli ufak bir bakkaliyeye dönüşür, misler gibi kokular te dış kapının oradan burnumuzu yoklardı. Benim için yeni yılın sözlük anlamı cennetten düşen yiyecek damlası demekti. Büyük ihtimalle bu pahalı yiyecekleri humarda üttüğü adamların paralarıyla alıyordu. Annem öyle derdi. Ama annemin ahlaki prensipleri söz konusu olan yeni yıl sofrasıysa çoğumuz için zerre değer taşımıyordu. Bütün yıl boyunca sen haklısın, elbette aslansın, katiyyen kaplansın dediğimiz annem bir tek yeni yıl gecesi babamın tarafını tutmamızda sakınca görmemeliydi. En azından bu gece yavrucuklarını bağışlasındı.
Büyük gün yaklaştıkça yeni yıl kutladığımızı bilen yakın akraba, uzak akraba ve sadece yılbaşı soframıza tav sözüm ona akrabalarımız birer birer bize doğru yola çıkar, evimizde iğne deliği kadar boş alan komayana dek gelmeye devam ederlerdi. Bir çeşit ritüel olmuştu artık. Bize gelene kadar yeni yıl lanetleyen, haram ve mekruh raconları kesen, keçiören civarında sembolik noel baba tokatlayan ne kadar adam varsa yeni yıl gecesi bizim evde dansözün çıkmasını dört gözle beklerlerdi. Sorana da "yeni yıl kutlaması değil, pala çaarmış biz de gittik. ne yani yeni yılda misafirliğe de mi gitmiyek??" deyivereceklerdi canım.
Kutladığımız, evet resmen ve cebren, hem de ondan geriye bile sayarak kutladığımız yılbaşı geceleri için her yıl yeni bir kılıf bulmakta hiç zorluk çekilmiyordu. Bir sene ablamın nişanını bahane edip geldiler, öteki sene babamın bir kamyon malı mersin limanında çaldırdığını duyup geçmiş olsuna koştular, bi sonraki yıl kedimiz sercan doğurdu onu, sonraki yıl da yeni saatli maarif takvimimizi kutlamaya geldiler. Hiç kimse bir kere bile dürüstçe EVET NE VAR YILBAŞI KUTLUYORUZ! SES KES!! demedi. Ben bunu zaman zaman ikiyüzlülük olarak görsem de, mahalle baskısının insanları yalan söylemeye ittiğini ve böyle baskıya her biçim yalanın elzem olduğunu düşünüyorum. Maalesef çoğumuz davranışlarımızı bu baskının etkisinde düzenliyor, o ne der bu ne söyler belasına içimizden geldiği gibi davranmaya cesaret bulamıyoruz. Belki göstere göstere inadına bir tavır bu tarz dayatma durumlarında şart ama o zaman da hayatımız ikiyüzlülüğün sağladığı korunaklı konforu kaybedip çekilmez bir hal alıyor. Mahalle, kendine benzemeyeni değişmeye zorlar, değişmeyene de her türlü şiddeti göstermeyi hak olarak görür- ki o haklar çoğunluklar tarafından çoktan meşru görülmüştür zaten- Kırmızı şapka takmış bir oyuncak dedeyi camii önünde sünnet edip bıçaklamak bu şiddetin ve meşruluğun göstergesi. Etraftaki çoğunluk "ne yapıyorsunuz siz yavrum evladım? hani hoşgörü? hani semavi dinler? dört kutsal kitap falan filan?" diye bir soru bile sormaz, olayı sorgulasa dahi sonunda her zaman bizim toplumumuzun genel çıkarımı olan "o da böyle olmasaymış"a varır. Bıçaklıyor çünkü öncelikle kendisi gibi değil. Bu mühim. Bize benzemiyorsa vardır bi yamuğu hemen oracıkta ümüğünü sıkacaksın. Üstüne, çirkince tasvir edilen öteki dinlerin, kötü niyetli olması gereken din adamlarının aksine fazlasıyla sevimli ve cömert. İslam'ın üstümüze boca ettiği edep, haya, terbiye, resmiyet ve sessizliğin tersine neşe, eğlence, renk ve cümbüş vaad edip "tehlikeli" biçimde özendiriyor, vatandaşa eğlence adı altında misyonerlik yapılıyor bıçaklamayıp da ne yapalım???
Yeni yıl gecelerinin hepsini eğlenceyle, yeme içmeyle geçirmedik elbette. Dışarıdan bakınca; bacası tüten (hmm sıcacık) perdeleri sıkı sıkı örtülü, içi mutlu ailelerle dolu gibi duran ışıklı kutucuklardan herhangi biri olan küçük evimiz; içinde sıklıkla şiddetli diyaloglar ve kavgalar barındırırken yeni yıl geceleri alamancı-muhafazakar geriliminin etkisiyle şiddetin ana üssüne dönüşürdü. Annem yeni yıla ait bütün detayların şeytandan geldiğini düşünüp doğal olarak tepkisini dininin lisanıyla ortaya koyuyordu. O gün evde bir şenlik varmış izlenimi doğurmasın diye ahım şahım bir yemek pişirmiyor hatta bulguru daha çok köklüyordu. Hindi pişirme işini babam seve seve üstlenmişti neyse ki. Akşama eve dolacak onca misafir için her hangi bir hazırlık yapmıyor, evde olanın da gitmesi için girip çıkıp laf sokuyordu. Normal günlerde kıldığının üç katı namaz kılıp, 15 bin daha fazla allahuekber çekip üfürerek biz şeytanları dualı nefesiyle püskürtüyordu. Ona bir tek abim destek oldu. Sabah namazından geri sayım yapılana kadar o kadar dini mesaj veriyordu ki neredeyse islam dayanamayıp yeniden gelecekti. Annemin ve abimin öfkesi ve laf sokmaları babamı gerdikçe geriyor ve gecenin sonuna doğru illaki birimizden zehir zıkkım olan eğlencesinin acısını çıkarıyordu. Yeni yıl bizim için türlü tenevir yiyeceği tıkınmak olduğu kadar sıkıntılı huzursuz bir geceydi de. Birinin heyecanı diğerinin gerilimine karışıyor zıkkımlarımızı yiyip, ceplerimize kuruyemiş tıkıştırıp dansözümüzü göz ucuyla kestikten sonra ayak altından sinsice sıvışıyorduk. Artık yanında kalan şanslı her kimse piyango ona vuruyordu. Bir keresinde dayımı bıçakladı. Birinde de eve sevgilisini getirdi. Annem onun yüzünden sabaha kadar euzubillahimineşşeytaaann gözü körolasıca şeytan çekti. Uzun hikayeler.
Şimdi yeni yılda yine birlikte olacağız. Bu kez kimseyi çağırmaya niyetimiz yok. Babam artık alkol değil bardak bardak ilaç içtiği için 9 dan sonra gözünü açamıyor. Onu uyutup hakkında atıp tutacağız. Arada bir sesimize kulak kesilip bıyığıma gurban olun şerefsizin gızları diye mırıldanıp geri dalacak. Güleceğiz. Annemin sıcak dizine uzanıp bir poşet mandalina yemek diğer planım ve bundan daha güzel bir yılbaşı gecesi düşünemiyorum. Yeni yıldan dileğim birbirimizi artık yormayalım. Kim nasıl yaşamak istiyorsa onu yaşasın. Rol yapmasın. Seveceği bir şey yapmadan önce yalan söylemek zorunda kalmasın. Biraz sessiz olalım. Biraz da kendimiz. İyi seneler
Teşekkürler. Ne icin mi? Teşekkürler,çünkü bana da yilbasini 'kutladığımız' yılları hatırlattı yazınız. Benimkiler artık yoklar. Iki yıldır tek başıma eski yılın cenazesini kaldırıyorum. Bu üçüncü olacak.
YanıtlaSilSuper anlatmışsın yine... iyi seneler!
YanıtlaSilah o anneler var ya anneler. benim intihar etmeme/edememe sebebim bu kadın işte. üzülmesin diye..
YanıtlaSilve tabi iyi yıllar(?)
YanıtlaSilayh içim şişti yemin ederim. hepsini kovasım geldi evinizden. neyse bu yıl kilitleyin kapıları, almayın kimseleri. iyi seneler..
YanıtlaSilAile içi orantısız güç yüzünden belki şizofren oluşlarımız.. çok uzundu aslında okumayacaktım ama uzun süre sonra bloglara dalmışken bu senin kişisel terapine katılmak istedim / okumadan yorum yapmakta terbiyesizlik olurdu açıkcası.. iyiki okumuşum, belki birgün bütün babalar bardak bardak ilaç içip saat 9'da sızar kim bilir..şiddetin içinden güzel anları cımbızlayan bir çocuk yanımız var hep.. yüzlerimizdeki gülümseme hep bundan bence..iyi seneler...
YanıtlaSilne tatlısın siminya
YanıtlaSiliyi seneler
ipek
olağanüstü bi insansınız. ailemden bi parçaymışsınız gibi her özlediğimde girip bi kez daha okuyorum yazdıklarınızı. sizi çok seviyorum. hayatınız cennet olsun. dilerim çok mutlu olun, hep mutlu olun.
YanıtlaSil