Perşembe, Mart 05, 2009

Pavyon

Eryaman'dan taksiye bindim şoföre "Ulus'a gidelim" dedim sürdü.
Cebimde hiç para yok, işim yok, ailem yok, umudum yok, sokaktayım... Aklıma o anda gelen ve hayatımı tamamen değiştirecek cümleyi kurdum.
-Şöför abi bildiğin iyi, güvenilir bir pavyon var mı? İşsizim ve hiç param yok...
Şoför doğal olarak şaşırdı, pavyonda çalışmak istediğimden emin olup, olmadığımı sordu. Emin değildim o an, o kaybetmişlikler içinde aklıma daha iyi bir fikir gelmedi..
Beni Ulus'un meşhur pavyonlarından birine bıraktı. Merdivenlerden indim "patronunuzla görüşeceğim" dedim. Sanki o anda o pavyona bir lütuf ihsan ediyordum, benim gibi biri onların ayağına gelmişti.
Patronun karşısına çıktım " Burada çalışmak istiyorum, ben köklü bir ailenin kızıyım, iyi eğitimliyim, gördüğünüz gibi elim yüzüm düzgün" dedim. Adam "Olabilir bende Ankara Üniversitesi Ekonomi bölümünü bitirdim ama gördüğün gibi pavyon işletiyorum" diye cevap verdi.

Belkide tarihte bir ilktim, kendi ayaklarıyla pavyona giden başka biri yoktur heralde, orada işe başladım. Şizofren iki kardeşim, trafik kazasında bin parçaya bölündüklerine şahit olduğum annem,babam...bunların yanında pavyonda çalışmak gözle görülemeyecek kadar küçük bir ayrıntı...

Bu hikaye Okan Bayülgen'in proğramında dinlediğim Elif'in gerçek yaşam hikayesinin sadece bir parçası. Yarın gösterime girecek "Yaşam Arsızı" adlı filme konu olan Elif Çağlayan'ın.

Ankara Ulus'ta; mavi boyalı pencerelerden titrek elindeki sigarasıyla sessizce bakan, güçlü görünen, yaklaştığında ne kadar zayıf olduğunu anladığın kadınlar.
Pavyonlarda; gül dendiğinde gülen, iç dendiğinde içen, beni anla dendiğinde anlayan masa süsleri.
Mesleği; sızım sızım sızlayan kalbini sol eliyle yumruklayıp, sağ eliyle elin heriflerinin kalplerini pembeye boyamak olan kadınlar.
Süslenmeyen, gülümsemeyen, saçını süpürge yapmış, mutsuz kadınlarından kaçan erkeklerin, içip içip seyrettiği acemi işi biblolar.
Her köşe başında istisnasız birbirinden yararlanmak isteyen insanların ikiyüzlülüğünde, vitrinde sergilenen, namusunu aklamak isteyenlerin filmi "orospuluğun" zoraki oyuncuları.

Ölmek mi, yaşamak mı? seçimi; biz o tertemiz, kutsanmış hayatımızı sürdürürken bir namlu gibi kafalarına dayanmış. Ölmek için ardında başka pavyona düşecekler olmamalı. Eğer küçük bir kardeşin, çocuğun varsa yaşamayı seçersin, pis işleri yapacak birileri lazım.

Yazıyı yazarken hatırladım. Hiçkimse'nin yazdığı "Pavyon Dinamiği" adlı yazıyı.

39 yorum:

  1. "pis işleri yapacak birileri lazım" aklım bu cümlede takıldı kaldı siminya. Evet gizlesek de, yok saysak da pis işler var. Varsa bunları yapıcak birilerinede ihtiyaç ver. Hayat işte.

    YanıtlaSil
  2. mükemmel yazmışsın siminyacım.hayat işte!herkesin bir hikayesi var.iyi yada kötü...

    YanıtlaSil
  3. bende seyrettim programı. filmin gelirinin bir kısmını da böyle kadınlar için kullanacaklarmış.

    bu hikayede benim dikkatimi çeken şey, yönetmenle bu kadının çocukluk arkadaşı olmaları, 2 sinin babasının da sosyalist olması, o yıllarda oldukça baskı görmüş olması..

    YanıtlaSil
  4. Malesef hayatın dayattıklarını yaşamak acı verir insana kendi ayağıyla pavyona gidecek kadar yakmıştır canınbazı insanların bu hayat ve tutunacak hiç bir şeyleri yoksa kendi zayıflığını örtemek için güçlü görünmek zorundadırlar hayat işte...

    YanıtlaSil
  5. Son iki paragrafta beni dağıttın simi..

    YanıtlaSil
  6. Pavyonlar bizim anladığımız gibi orospuluk yapılan yerler değil. Senin yazı aralarında vurguladığın gibi masa süsü onlar. İçki içirici,para harcatıcı,zaman geçirtici. Tabii iç dinamiklerini bilemeyiz.

    YanıtlaSil
  7. Ölmek mi, yasamak mi secimi; baskalari icin yasamak zorunda kalmak, bu pislige katlanmak zorunlulugu; ne diyecegimi bilemedim:(
    Allah yardimcilari olsun!

    YanıtlaSil
  8. Hikayenin tamamını burada buldum, okurken boğazım düğümlendi.

    http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=253274

    Arat

    YanıtlaSil
  9. Abık sıbık bir kaç soru sorayım, ama önce; şu, abık mıdır bilmem ama, düşüncemi derkenar edeyim; 'bir kısmı diye verdiğiniz hikaye kendi içinde çelişkiler barındırıyor.'

    madem çalışmaya ihtiyacı var ve iyi bir aileden geliyor ne diye ilk aklına düşen yer pavyon.

    parası ve pulu yoksa taksicinin parasını daha sonra pavyonda mı ödüyor.

    bindiği taksicinin bir pavyon otoritesi çıkması yüzde kaç ihtimal.

    hem pavyon otoritesi hem de pavyondan bahseden birine yan gözle bakmayacak kadar namuslu çıkması yüzde kaç ihtimal.

    Kolaylıklar, herkese...

    YanıtlaSil
  10. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  11. Hımm yine yaktın içimi kız. İlk başta kendinden bahsediyorsun sandım şok yaşamak üzereydim gerçi hiç şaşırmazdım ha :D

    @Ümidim adlı yorumcu arkadaşa takılsam mı diyorum? Kadının ailesi yok olmuş, çaresiz, parasız, belki aç, belki kendini öldürecekte bir umut arıyor. Hiç birşey buradan, oradan, şuradan göründüğü gibi basit değil, hayat öyle bir kalleş ki....

    Hikayesini duymamıştım yukardaki linkten okumaya gidiyorum sonra belki filmi izlerim.

    YanıtlaSil
  12. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  13. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  14. aslında yapabileceği başka işler var. hep örnek gösterilir ya hani çamaşır yıkasaydı, bulaşık yıkasaydı vs.vs. ama sanırım mağdur çok gururlu bir kadındı bunu şu cümlesinden anlıyorum

    "patronunuzla görüşeceğim" dedim. Sanki o anda o pavyona bir lütuf ihsan ediyordum, benim gibi biri onların ayağına gelmişti"

    gururunu gündelikçi olmakta harcamak yerine, pavyonu tercih etmekte ilginç bir seçim.

    YanıtlaSil
  15. Aramızda yaşayıp da, bu tür hikayelere sahip niceleri vardır. Fakat, biz onların varlığından dahi bihaberizdir. Hiç bir kimse istemez pavyonda çalışmayı.

    Zannediyor musunuz R.T.E'nın annesi, oğlu olduğunda, onun Başbakan olacağını düşündü. Elbette, her anne çocuğunun iyi bir yere gelmesini arzu eder. Hiç bir anne, kızı veya oğlu kötü yola düşşsün diye doğurmaz evladını.

    Hiç bir kadın da, kendi rızasıyla pavyon kadını veya hayat kadını olmaz. Toplum sürükler onları oralara ve başka tercih hakkı da bırakmadan.

    Bizim yapmamız gereken, onların da insan oldukları ve insanca yaşama hakları bulunduğunu düşünmek. Toplumun da, bu konuda duyarlı olmasına çaba göstermek.

    YanıtlaSil
  16. vayy beaa içim giti yaw :)

    YanıtlaSil
  17. yani tabi ki pavyonda çalışan insanlar, ya da başka işler yapan insanlar, şöyle olan insanlar böyle olan insanlar, şöyle giyinenler böyle soyunanlar diyerek ayrımlar yapmak, birilerini dışlamak veya insan yerine koymamak, kendimize bakmadan aşağılamaya kalkmak vs yersiz ve kötü davranışlardır. amma ve lakin, Allah insana bunları yapmaması için akıl vb birsürü nimet vermişken de toplumu, parasızlığı, çocukları filan öne sürerek kendini güzel ve hatta kutsal bişey yapıyor gibi göstermeyi de kabul edemem açıkçası. programı izlemedim ve burda yazılanlardan başka bir bilgim yok elif hakkında, genel olarak konuştum sadece. evet dışlamam, belki tanıyor olsam çok severim kankam olur ama yaptığını da doğru sayamam. çünkü herşeyden önce bi kadın olarak bi insan olarak kendini bu kadar küçük düşürmesi kabul edilemez kimsenin..

    YanıtlaSil
  18. hakkaten ben de ilk sen sandım dedim noluyo lan :) ovvv

    YanıtlaSil
  19. Breda'ya son cümleleriyle ilgili tamamen katılıyorum. Buna aykırı bir düşünce zaten insan olduğumuzun inkarıdır.

    Ben pavyon bir tercih olmamalıydı demek istedim sadece. Hayatın zorlukları içinde kalan herkes pavyona yada umumhaneye iş başvurusu yaparsa ortalık hayatın sillesini yemiş 'kötü kadın' zannedilenlerden geçilmez.

    Yine kolaylıklar.

    Herkese...

    YanıtlaSil
  20. Uzun zaman önce gelmiştim bloğuna, çok değişmiş, çok beğendim. Yazıların da farklılaşmış daha dolu dolusun tebrikler.

    YanıtlaSil
  21. çok zor bi hayat yaa ben de ilk defa isteyerek çalışanını duydum şimdi genelde zorla yazık çalıştırıyolar onları aklıma gönül yarası geldi

    YanıtlaSil
  22. Benjamin Button filminde bir sahne vardı.Aslında her zaman düşündüğüm bir sahne.Eğer kadın evden çıkarken birşeyini unutmasaydı,o taksiye binmeyecekti.Bindiği taksi şoförü eğer bir yerde durup kahve içmeseydi yani bu 5 dakikalık gecikmeler olmasaydı,konservatuardan çıkan kadın kahramanımıza o taksi şoförünün arabası çarpmayacaktı.Yani geriye doğru gidersek,eğer şizofren kardeşlerin bakımını parasız üstlenen,sosyal haklardan eşit olarak yararlanabildiğimiz bir ülkede yaşıyor olsaydık,eğer insanlar iş bulabilseler,emeklerinin karşılığını alsalar,insanca yaşam koşullarına sahip oldukları bir ülkede eşit haklardan yararlansalardı,pavyonlar ve genelevler de olmayacaktı.Elif'ler,Ayşe'ler de böyle bir hayatı yaşamak zorunda kalmayacaklardı.Eğer trafik cezalarının yaptırımı ağırlaştırılmış olsaydı,insanların trafik kazası sonucunda ölmesi ve öldürenin bir kaç ay yatıp da dışarı salıverilmesi bu kadar kolay olmasaydı,hukuk doğru dürüst işleseydi,Elif'in anası babası belki de trafik kazasına kurban gitmeyecekti...Eğer...Bunların hiçbiri de kader değil.Zincir bir yerden koptuysa ,bir yerden kırıldıysa,geri kalan halkalar çok kötü hayat koşullarına sebep oluyor...Kopmuş,bozuk bir sistem.

    YanıtlaSil
  23. bir dost...bence çaresizliğin ne olduğunu bilmiyorsun ki dilerim hiç bir zaman bilmeyesinde ...bence büyük lokma yemek ve sadece izlemek ve hatta yorumsuz kalmak çok daha iyi..gündelikçilikte bir seçim pavyonda.bunuahangi nedenle ve hangi şartlarda karar verdiğini yaşayan kendi bilir sadece..lütfen bu kadar basit düşünme..empati yap derim...ahkam keseriz hepimiz bu şekilde istersek elbette..ama hayat...elinin tersine geldin mi korkacaksın...sevgiler...

    YanıtlaSil
  24. Hayat çok garip insanın ne zaman nereye düşeceği belli olmuyor orada olan insanların hep çocuklukları gelir aklıma ve kahrolurum hangi çocuk ister büyüdüğü zaman öyle bir ortama düşmeyi kim arzu eder hayatını programlama şansı olsa elinde kim basar bile bile o kırmızı düğmeye...

    Çok etkileyici yazmışsın sevgili Siminya içim bir tuhaf oldu şimdi..

    YanıtlaSil
  25. Ben sana geçen ay mail atmıştım (mjg) Evli olduğum halde eşimi 2 defa aldattığıma dair hatırlamazsın belki. Manzara dışardan bakınca beni suçlu göstersede, aslında ben kendimi hiç hatalı görmüyorum.
    Tıpkı bu anlattığın kadınlar gibi. Sebeplerimiz bizi haklı çıkarıyor ama kalkıp bunları izah edeceğiz diye bir çaba sarfetmek istemiyoruz. Çünkü kimse bizi haklı görmeyecek. Abalılara hep vurulur...

    YanıtlaSil
  26. Amacım pavyon hayatını normalleştirmek, çaresiz insanlara bu yolu önermek değil tabiki. Sadece bir insanın yaşadıklarını anlatıp bakın bu sebeple oralara düşülebilinir, insanlar istemeden kötü yollara gidebilir vs. demek

    Elif'in hayat hikayesini okuyunca bütün bu kadınlara bakışınız değişebilir.

    Deran verdiğin örnek o kadar hoşuma gittiki, süper.

    Herkese tşk.

    YanıtlaSil
  27. Ben de bu harika blogun takipçilerindenim.

    Bu güzel yazıya Deran Deran'ın yorumu harika oturmuş. Teşekkür ederim...

    Blog sahibinin de daha çok yazması dileğiyle...

    YanıtlaSil
  28. Pavyonda çalışan bütün kadınların hayat kurbanı olduğu fikrini ne ara edindiniz bilmiyorum ama, bütün pavyon kadınlarının şizofreni hastası olduğuna hükmedeceksiniz az kaldı dikkat edin kendinize.

    YanıtlaSil
  29. Çok etkilendim yazından, ne kadar zor hayatlar yaşıyor insanlar. Biz güllük gülistanlık zannederken birilerinin çıkıp böyle gerçeklerle bizi sarsması gerekli gerçekten.
    Bu arada Deranın yorumunu çok beğendim.

    YanıtlaSil
  30. Sen ancak o işleri yaparsın zaten. Git temizlik yap, bulaşık yıka lokantalarda. Ama yok yok Su testisi su yolunda kırılır diye boşuna dememişler.Sen de o yollardan geçeceksin.

    YanıtlaSil
  31. Bence üye olamayanlar yorum yapamasın durumunu düşün Sİmİnya
    Gördüğün gibi son bir kaç yazına gelen bazı ibneler kendilerini sütten çıkmış ak kaşık sanıyorlar!
    a.q işiniz gücünüz orda burda karıya kıza laf etmek siktirin!!!!

    YanıtlaSil
  32. yorum yazanları çok acımasız buldum
    para hiçbirşeydir
    para herşeydir

    YanıtlaSil
  33. bence bu yazidaki kilit noktalardan bi tanesi de kizin iki tane sizofren kardesini kaybetmesi. bu olaydan sonra muhtemelen ne kadar dibe inebilirim diye dusunmus, kurdugunuz duzenin kokune kibrit suyu diyerek de en alt kademede gordugumuz bir yerde calismaya baslamis. zaten kendisi de acik acik soyluyor belki de ben turumun tek ornegiyim diye. tabi ki eli yuzu duzgun tahsil almis bi kiz (en az lise mezunu diyorum) issiz kalmaz. kucuk oyunlarla para sizdirarak bile yasamini saglar. butun bunlardan dolayi baliklama atlamis dunyanin ortasina. dusunulmus bir davranis bicimidir sonuclarini ongormediyse hata denilebilir. yalniz buradakiler sanirim fuhus sektorunde calisan herkesin bu sektore itildigine inanan kisiler. kiminin buyuk gunah dedigine kimi guler gecer. tamamen yargilar fiyati belirler. rusya da ucuz olan sey suudi arabistan da ya da iran da tabi ki daha pahali olur.

    taksiciler de sehrin her turlu pisligini bilirler.

    YanıtlaSil
  34. Sanırım kimse gerçek anlamda olayı kavrayamayacak. Sen ne kadar yazarsan yaz siminya, o'nun yerinde olmadığımız sürece yargılamamız kaçınılmaz. Buradan ahkam kesip durmayalım

    YanıtlaSil
  35. Yo adsızlara kapatmıycam cihan benim öyle taciz edilecek, küfür edilecek bir durumum yok öyle yorum yazanlarıda göze aldım zaten,onlar yüzünden blog sahibi olmayanları susturacak değilim.

    YanıtlaSil
  36. Çok etkileyici ve derin derin düşündürüyor bu yazı..
    Verdiğin örnekler özellikle..
    Eline sağlık Simin.
    Kadınlar Günü'ne beş kala yayınlaman anlamlı olmuş çok..

    YanıtlaSil
  37. simii ne zamandır gugıl hesabımla yorum yapıyorum her nedense çıkmıyor yorumlarım..:((

    gwelmıyorum zannetme..

    ve yazına gelınce yıne döktürmüşsün..okuyunce insanı düşündüren bır yazı..

    öpüldün ninen mixx:)

    YanıtlaSil
  38. Abi, valla seni nasıl bir insan topluluğu okuyorsa, bloguma verdiğin link sayesinde; gariban blogumun ziyaretçi sayısı fırladı, şaşırdım ben de :).

    Pavyonlar evet, kadınlar için en kısa zamanda en çok parayı kazanmak için iyi yollardan birisi.

    Olay kısaca şu sultanım: Rom denilen ufak rakı bardaklarıyla satılan hafifleştirilmiş bir içki var. Bu kadınlar o içki bitene kadar senin yanında oturup, ellerinde telefon, sigaralarını içerek sohbet ediyorlar. Bu sırada da sen eğer bu ortamlara çok girdiysen elini kadının bacağına atıyorsun, kolunu omuzuna atarken yavaşça göğüslerine dokunuyorsun, sigara yakıp ağzına koyuyorsun. Kadınlar mutlaka önceden uydurulmuş olan hayat hikayelerini anlatıyorlar. Sonra sen anlatıyorsun, o sırada kadın seni hep onaylıyor. Rom'un fiyatı gidilen pavyonun kaliteye göre 20 Ytl ile 50 Ytl arasında değişebiliyor. Buna ek olarak mesela işte 600 Tl verip kadını o gece "kapatmakta" mümkün olabiliyor. Karşılıklı hikayeler anlatılıp elleşildikten sonra içki bitince kadın kalkıyor veya sen bir içki daha ısmarlarsan kalıyor. Eğer kadınları bir süre kimse masalara davet etmezse, bazıları çalan müziklerde oynuyor ki bu Ankara payvonlarında tahmin edebileceğin gibi Güdüllü Ergün'ün tınıları oluyor.

    Daha ileriki versiyonları biraz daha karmaşık. Bu kadınların bazıları söylemesi üzücü ama evet para karşılığı erkeklerle de birlikte oluyorlar. Biraz daha normal kalmış yerlerde, iş yeri sahibi kadının bu seçimine karışmıyor. Ama öbür türlü temiz hesapta Rom işinden çıkarılan paranın yüzde 50'si da kadına veriliyor.

    Bunu az bir para olarak düşünmemek lazım ki, şöyle bir hesap yapalım. Bir kadın bir gecede 8 saat (21:00-05:00) çalışır ve ortalama her saatte 4 masaya giderse saat başına aşağı yukarı 40 Tl gibi bir para kazanıyor. Bunu 8 ile çarptığımızda 320 Tl çıkıyor. Geri hesabını siz yapın.

    O yüzden bu kadınlar temizlikçi olmuyor işte.

    YanıtlaSil
  39. anaaakımsın gıı sen:D

    YanıtlaSil

Bi arkadaşa bakıp çıkıyorum

     Uzun zaman ara verince nasıl başlanır bilirsin "bloguma uzun zamandır yazmıyordum bir uğrayayım dedim, özlemişim..." f...