Annem mutaassıp bir kadın. Öteki dünya korkusu ile zaman zaman ibadette aşırıya kaçtığı, on binlerce boncuk uzunluğundaki bir tespihin taneleri arasında kaybolup gittiği olur. Hayallerinden biri ilerde bir gün kara çarşaf giymektir ama babamın çarşafa tepkisi eve gelen iki çarşaflı teyzeyi çükünü çıkarıp kovalayacak kadar net olduğu için böyle bir eyleme girişmekten korkar. Kovalanan kadınlar “bu kafir adama karşı metanetli olursan cennette köşklerde oturursun bacım” dedikleri için annem babamın her türlü taşkınlığını “cepte bir sabır sevabı daha” düşüncesiyle alttan alır.
Babam türkü aşkı, pala bıyıkları ve fötr şapkası yüzünden mahalle sakinleri tarafından alevi zannedilir. Bir gün babamın alevi olup olmadığını çözmek için kolundan tutup zorla camiye götürmüşler. İçinden saydıra saydıra camiye giden babam genellikle abdest almadan, kirli donlarıyla namaza durmuş. Bu durumu “Hem abdestin sırasını karıştırıyorum hem de dürzülere gıcıklık olsun dedim” diye anlatır. Bir gün bir namazın ortasında sıkılıp, bağdaş kurup “gurban olayım gız içinde acik daha dursun” türküsünü patlatana dek bu gönülsüz müslümanlığı sürdürmüş. Zaten ondan sonra istese de camiye almamış, cami civarından bile geçse homurdanmışlar. Babamın da işine gelmiş bu, daha da vermiş karı kızın, humarın, sazın gözüne. Annemle babamın iki zıt kutuplarda sergilediği aşırılıklar yüzünden biz zavallı evlatları birer birer tuğçe kazazlaştık. Bir gün TKP’ye bir gün Taliban'a öteki gün Turancılar'a sempati duyduk. Arayışlarımız sürüyor.
Babamın alevilere bu kadar benzemesinin sebebi doğduğu köyün bir alevi köyüyle bitişik olması. Küçüklüğümüzde Hıdırellez zamanı bizi bu köye götürürdü. Köy ahalisi çimenlik bir yerde toplanır, kazanlarda bulgur pilavı pişirir, geleneksel oyunlar oynardı. Babam da o sırada alevi dedelerle aşık atışması yapar, ondan hiç duymadığım kahkahalar atardı. Ben nereye geldiğimizi ve ne yaptığımızı anlamayacak kadar küçüktüm ama babamın değişimini hissedebiliyordum. O'nu bir daha asla kendine tıpatıp benzeyen bu kadar adamla bir arada görmedim. Kahkaha atarken de görmedim. Babamın alevilere benzerliği hayatta sadece bir işimize yaradı. Atatürk Orman Çiftliği’ne defalarca beleşe girdik.Gişede görevli memur aleviydi ve babamı ünlü bir alevi dedesiyle karıştırıyordu. Ses etmedik. Bunun dışında genelde olumsuz bakışlar ve imalı sözler nasibimiz oldu. Lakaplarımdan biri kızılbaşın kızıdır.
Mamak; Sivas, Yozgat ve Tokat gibi illerden çok göç alır. Bu yüzden Mamak’ta çok alevi yaşadığı söylenir. Söylenir diyorum çünkü- her ne kadar günümüzde bu durum azalsa da- hala alevi olduklarını bir sır gibi saklayan, yıllara dayanan bir ötekileştirmenin sonucu olarak sunni gibi davranmak zorunda kalan aleviler var. Ramazanda oruç tutuyormuş gibi yapıyor, iftarlara gidiyor, kurbanda danaya giriyorlar. Bu davranışların sebebi tabi ki azınlık olmaları değil. Bilmem kaç yüzyıldır ideolojik hakimiyet; “tek kutsal benim kutsal saydığımdır”cıların elinde olduğu için. Sesleri çok çıksa, her hangi bir makamda yükselseler ilk fırsatta “afedersiniz alevi” diye bir ayıp, bir günah gibi aşağıya çekilmeye çalışılacaklarından. Yüzbinlerce çapsızın bu halkı bir “mum söndü” aşağılamasıyla özetlemesine şahit olacaklarından. Türkü söylemek için bir yerde toplansalar on binlerce Güner Ümit’in ellerine çıra alıp koşacağından böyle yapmak zorundalar. Yoksa aleviler ne suskun ne korkak ne de azdır. Cesaretlerinin ve isyanlarının dile gelişini anlamaya Pir Sultan Abdal yeter.
(pir sultan abdal devletin zulmüne karşı isyan etmiş, isyanını şiirleri vasıtasıyla halka yaymış, onları bu zulme karşı sessiz kalmamaya çağırmış bir asidir. bir nevi aleviliğin martin luther king’i. zalimlerin hışmından yanına sığınan hızır’a kol kanat germiş, eğitimi için şehir dışına gitmesine yardım etmiştir. hızır sivas’a vali olarak atanınca ilk işlerinden biri dergahında yetiştiği pir sultan’ı idam ettirmek olmuştur. pir sultan’a bütün halkın taş atması emredilmiş atmayanın kellesinin uçurulacağı duyurulmuş, pir sultan’ın dostlarından biri taş atmaya kıyamayıp gül atınca pir sultan’ın dilinden o meşhur şiir dökülmüş
şu kanlı zalimin ettiği işler,
garip bülbül gibi zareler beni,
yağmur gibi yağar başıma taşlar,
ille dostun gülü yareler beni
garip bülbül gibi zareler beni,
yağmur gibi yağar başıma taşlar,
ille dostun gülü yareler beni
Bazen yakılan aşıklardan birinin türküsünü dinlerken, herhangi bir yerde olayın görüntüsüne rastlayınca veya babam Aşık Veysel’den bir türkü söylemeye başladığında o günü düşünüyorum. Bir otel odasında ne yapacağına karar vermesi için sadece birkaç dakikası olan ozanlardan birinin çırpınışları geliyor gözümün önüne. Hayır empati yapmak değil niyetim. Zaten bu empati ve saygı beklentisi çok zorlama geliyor bana. Kimsenin düşüncesinin bizim saygı lütfumuza ihtiyacı yok. Biz saygı duymasakta o düşünce onun beyninde arzı endam etmeye, dilinden savrulup çıkmaya devam edecek, etmeli. Bi gölge etmeyelim yeter.
Empati ise anaokulunda oynanacak bir oyunu andırıyor. Bir durumu yaşayanın hissettiklerini anlamamız için belki bütün hayatını onunla birlikte yaşamış, gözünün önünden geçecek sahneleri bilmemiz gerekir. Mesela bir zamanlar küçük, yeşil, sevimli bir bitkiye verilen isimken, 93 yılından sonra bir katliamın adı olan Madımak'da sıkışmış ozanlardan biri olduğumuzu farz etsek; evde bıraktığı , belki dönünce saz çalmayı öğreteceği çocuğunun “çabuk gel baba” diyen yüzü gözümüzün önüne gelir mi? Empatinin öyle bir becerisi var mı? Otelin bir duvarından ötekine yalpalarken kader arkadaşlarıyla saliselik çaresiz bakışmalar yaşadığı o gürültülü sessizliği hangi mizan, hangi çaba canlandırabilir? Ateşten kurtulsa on binlerce öfkeli Nemrut’un gazabından kurtulamayacağını, ölümün er geç göğsüne dayanacağını anladığı o saniyeyi, empati duygumuzu ne kadar zorlarsak yaşayabiliriz? Evlatlarını tv haberlerinde “pir sultan abdal şenliklerinde aşıklar geçidi” haberiyle beklerken “ 35 kişi yakılarak öldürüldü” haberinde gören annenin ve babanın ciğerine düşen ateşi aynı yakıcılıkta hissetmemizin imkanı var mı? Bu zalimlerin kendisi gibi olmayanı, kendi sevdiğini sevmeyeni, kendi inandığına inanmayanı değiştirmek, olmadı öldürmek tutkusunu hangi empati duygusu haklı bir noktaya getirilebilir?
“Hayırlı olsun”
35 kişi, birilerinin bitmeyen hassasiyetleri neticesinde yakılınca demokratik bir devletin yapması gereken suçluları ve ihmali olanları cezalandırmak olmalıydı, toplum hafızasında onulmaz yaralar açmış katliamı bir mahkeme meselesi, zamanı aşmış sıradan bir dava olarak görmek değil. Alevilerin tıpkı diğer halklar ve inançlar gibi neden ötekileştirilip değiştirilmeye ve öldürülerek bitirilmeye çalışıldığını araştırmaları, çözümler bulmaları gerekirken suçlular ve savunucuları kah makamla kah sırt sıvazlamayla ödüllendirildi. İnsanları kahkahalar içinde "lan yakın lan yakın" diye bağırarak yakan, allahuekber çeken ve zafer işareti yapan katiller devlet ve maşaları vasıtasıyla mağdurlaştırıldı. "Hayırlı olsun" olumlu ve güzel olaylar için sarf edilir. Bu gazabın tam olarak hangi noktasında güzellik arayacağız? Katliamdan hayır çıkaran memleket. Kurdele de kesin bari.
Bu nefret dili, bu diri diri yakılan insanlardan daha fazla acı çekmişlik halleri, daimi bir mağduriyet, her biçimde mağduriyet, hep mağduriyet şu iletişim çağında hızla inandırıcılığını yitirdiği gibi bizi cehalet bataklığına çekmeye devam edecek. Çoğunluğun kim olduğu, hangi inancın ayrıcalıklara sahip olduğu adım başı camiiye bakarak bile anlaşılabilir. Sahur davulu olayına girmiyorum bile. Biz artık bu olmayan ezilmişliğinizi, kan döküp döküp ümmet kan ağlıyor edebiyatı parçalamanızı yemiyor ve gerçek dünyaya dönmenizi bekliyoruz. Masal saati bitti. Bizim gibi düşünmeyen, başka şeylere inanan, hiç inanmayan, türk olmayan, sunni olmayan, heteroseksüel olmayan bir çok başka toplulukların da olduğunu öğrenme yaşınız geldi. Beraber yaşamanın yok etmekten daha basit olduğunu öğreneceksiniz. Aptal sabah kuşaklarınızda, zevzek zevzek Anadolu geziyoruz, börek çörek komadık götürdük programlarınızda Sivas katliamı günü "madımak mıklası" tarifi verme zalimliğiyle bir yere varamayacağınızı da. O rövanşist kafayı, tıpkı Ahmet Kaya için yaşadığınız günah çıkarmanın benzeriyle terk edeceğiniz günler de gelecek. Meyilli kitlenize vurup kıran, kodumu oturtan, eli tabancalı sert adamları allayıp pullayıp satmakla hata yaptığınızı anlayacak Nesimi’yi, Pir Sultan’ı, Hz Ali’yi kısaca sevgiyi anlatmaya kendiliğinizden başlayacaksınız. Eğer bu topluma birlikte yaşayabilme becerisi, kendini nimetten sanmama ve diğerini ötekileştirmeme yetisi usturupluca anlatılmazsa bütün memleket baştan ayağa cem evleriyle donatılsa bile bu gelişmemiş kafalarımıza inanç hürriyeti layığıyla işlenmediği için korkarım o cem evlerinin kaderi de Madımak gibi olur.
Üfürükten mağduriyet çıkarma yapaylığından uzaklaşırsak gerçeklerle yüzleşeceğiz. Ve gerçekler hiç işimize gelmeyecek. Artık çoğunluk muyuz, beriki miyiz, ileri ki miyiz ne zıkkımsak ötekilere çok zalimlik ettik. Babamın alevi olup olmadığını test etmeleri bile bu zalimliğin ne kadar cüretkar bir şekilde aramızda kol gezdiğini gösterir. Bundan bir kaç yüz yıl önce azınlıkların yada başka inançlara sahip insanların toplamı yüzde/40 lardayken şimdi yüzde/2 lere inmiş. Ne yaptık o kadar insanı? Nereye kıstırdık? Nerelerde susturduk? Yüzde bilmem şu kadarı Müslüman memleket… Hayırlı olsun.
Çok güzel bir yazı gerçekten. Farklı bir ortamda yetişmişsin ve halende yetişiyorsun, bu seni farklılaştırıyor. Daha nice güzel yazılara Kızılbaşın kızı.
YanıtlaSilBugün bir kez daha çok güzel yazdın ve bugün bire kez daha çoğu insanının söyleyemediklerini söyledin.
YanıtlaSilEllerine sağlık:)
Bugün bir kez daha çok güzel yazdın ve bugün bir kez daha çoğu insanının söyleyemediklerini söyledin.
YanıtlaSilEllerine sağlık:)
"Öteki"ne olan ayrımı,
YanıtlaSilBu kadar içten cümlelerle,
Bu kadar "dolu dolu",
Bu kadar başarılı anlatan başka bir yazıya hiçbir makalede, köşe yazısında ya da blogda rastlamadım.
Kaleminize, yüreğinize sağlık.
ne güzel yazmışsın, yine. o klavye tuşlarına seri hâlde basan parmaklarını tek tek öperim senin.
YanıtlaSilİşte bu yüzden senin yazılarını özellikle takip ediyorum ya..
YanıtlaSilYine mükemmel bir yazı ve yine diyecek hiç bir şeyim yok...
Ya ben sana ne diyim kızım ya.sen mükemmel bir insansın ve ellerine sağlık yazında mükemmel olumuş birtanem benim.Söylediğin gibi bu zaman aşımı denilen insanlık suçu yeni madımakların önünü açtı kararı verenler bu insanlık suçunu işleyenlerle aynı zihniyette çünkü vay halimize ki ne vay hayırlı olsun.
YanıtlaSilmadımak olaylarını kimse benimsemiyorki siminya.yobazların yaptığı olaylar.kim savunmasız birini hemde diri diri yakarak cezalandırır.allahın yobazları diyecem başka da bişey demiyecem.
YanıtlaSilBen bir aleviyim ve yazını okurken inan gözlerim doldu. Aleviliği bu kadar kötü bir şey olarak göstermelerini anlamıyorum. Bizim felsefemizde insan sevgisi ön plandayken bize nefretle bakılmasını anlamıyorum. sevgililerimin alevi olduğumu duyunca benden uzaklaşmasını anlayamıyorum.
YanıtlaSilinsan doğarken cinsiyetini seçemediği gibi doğduğu aileyi de seçemiyor ve bize böyle davranan her insan da alevi olarak doğabilirdi.
güzel insanlardır aleviler.
yeter artık yıkılsın şu önyargılar.
bitsin şu iftiralar.
tekrar ellerine sağlık siminya.
Ötekinin ötekisi de var bu memlekette.
YanıtlaSilBaban tam benden. Selamlar olsun.. ;)
YanıtlaSilHelal sana siminya bi kere daha sevdim seni, kalemine yüreğine sağlık. Çoktan hakettin sen kitap yazamyı kardeşim yolun açık olsun.
YanıtlaSilİnanılmaz güzel yazmışsın, alevi olmayan birinin bu kadar güzel bir yazı yazması alışılmışın dışında da olsa son zamanlarda Alevi severler demem doğru olur heralde, inanılmaz arttı. Alevi olduğumdan aynı zamanda ve empatiyi çok iyi şekilde anladığımdan yazını hayranlıkla okudum:) Binlerce kez tebrikler, muhteşem bir yazı:D
YanıtlaSilayrıca madımak ile ilgili verilen zaman aşımı kararına üzülmek için alevi olmak gerekmiyor. ne tuhaf. tiksinecegim bir memleket modelini başarıyla çiziyorlar.
YanıtlaSilBlogunu takip etmiyordum, mesut bahtiyar araciligiyla okudum. Yetistigin ortam itibariyle bunu en guzel anlatacak kisi sen olmussun. Eline, yuregine saglik.
YanıtlaSilOof!
YanıtlaSilBakış açın hoşuma gitti. Her ırkın alevisi vardır.. ben henüz hangisine düşman olunduğunu -nedeninin bilemesem de.. Bizde arap alevisiyiz mesela. Anneanneme 'mum söndü ne ya?' dediğimde anneannemin gözlerinlerinden derinlere başlamıştı yolculuk. "eskiden ibadet etmemize izin verilmezdi, insanlar da bunun bir yolunu buldu ve toplu hallerde evlerde buluşup namaz kılıyor, dualar okuyordu. fakat evlerin basılma ihtimali yüksek olduğundan sokak başlarına nöbetçi konulurdu. nöbetçi elinde mumlarla bekler, gelen görürse mumu söndürür insanlar evlerine dağılırdı... " dedi. Ama oldu bitti insanlar, dışında oldukları kapalı kapıların ardını merak eder ve kendi zihinlerinden geçenlerle kirletirler zaten... Kitabın için ayrıca sevindim. Yakında birinin beni de keşfetmesini diliyorum :)
YanıtlaSilEline, diline, kalemine sağlık güzel insan... Hani abarttı demeseler; ne en ateşli hümanist yazarlardan, ne köşe bucak yazanlardan ne de "içimizden" herhangi birinin, benim/bizim duygularımızı bu kadar net/samimi yazan birisine rastlamadım henüz derim!!! Bir de teşekkürler tercümanlığına:))
YanıtlaSilyüreğine,kalemine sağlık.bir alevi-kızılbaş olarak yaşasın halkların kardeşliği diyorum.kâbesi insan,dini sevgi olan gelsin beri,gönlünde karası olan gelmesin,muhabbeti küfür sayan gelmesin,bizler ozanlarımızdan,dedelerimizden böyle gördük,böyle yürüdük yolumuzda,pişman da değiliz asla.babanız ''muhabbetin eşiğine'' düşmüş,o eksik olmamasını dilediğim kahkahası bundandır.sevgiyle kal yüreği güzel insan...
YanıtlaSilBreh breh
YanıtlaSilMerhaba, gerçekten ilginç, teşekkürler
YanıtlaSilEline sağlık, yazı üslubun bambaşka. Ama dikkat çekmek istediğim bir iki nokta var:
YanıtlaSilAleviliği ırk gibi düşünerek yazmış biri yorumunda Alevilik bir ırk değildir. Alevi olarak doğulmaz yani. Aleviliği din olarak görmüş bazıları Alevilik din de değildir. Aleviler ibadet de deseler ibadet de değildir yaptıkları. Bir toplu yaşam tarzıdır, değişik adetlerini beraber yapan topluluktur. Saygı duymadığım anlamına gelmesin. Anlam kargaşası olmuş, dikkat çekmek istedim..
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilbenim anlamadığım nokta bu zamanaşımı denen şeyin bir anda olmadığı.madem bu kadar duyarlıydık 15 yıla varan bu zaman içinde neden yeterince insanların sesi çıkmadı.neyin zırlamasını yaşıyoruz. işkence edilmeyi bu kadarmı seviyoruz.gelin öldürün bizleri biz ağlayalımmı demek istiyoruz. Bir arkadaşım yazmış halepçe katliamı kürtlerin hiroşiması. adam daha büyük bir olay olsa ona benzetecek.çünkü övünüyor bir taraftan böyle öldürülen insanların tarafında olmaktan. onun tek derdi öldüren tarafta olmamak.illaki katliam demek istiyor sivastaki olaya. çünkü katliam yapılan tarafta olmak daha büyük bir haz veriyor.bugün desem lan gelin ozaman yürüyelim ölümüne ankaraya bizi kessinler biçsinler yinede zamanaşımı durduralım.kimse gelmez.tek giderim ve gidip öldürülürüm ..çünkü ben öldürülen taraftayım ve insanların derdi öldüren tarafta olmadığını belli etmek.ve ben tek kurşunla öldürülsem hoşuna gitmez ama vücudum yüzbin parçaya bölünse öyle öldürülsem beni bambaşka anlatır.benim tek kurşun yerine böyle canice öldürmemi isteyen insan nekadar benden taraf olabilir. Thich Quang Duc tan önce kaç insan haksızlıklar karşısında direndide böyle kahraman haline getirilmedi. sivasta insanların böyle canice öldürülmesi yerine faili meçhul olarak öldürülselerdi yine aynı tepkilerimi vercektik.
YanıtlaSilbunları niyemi yuazıyorum.çünkü ben vicdanımı kaybettim .birgün belki yine kazanırım diye umud ederek yaşıyorum ama şu anda vicdan yok.olay zaten başından saçma. ortada bir din var.bu din savaşlarla birilerini öldürerek yayıldı.şimdide o dine inandığını düşünen insanlar yine öldürerek dinlerini koruduklarını sanıyorlar. bu din 1500 yıldır var. insanlar 1500 yıldır aynı acıları yaşıyorlar ama kimse bir müdahele etmedi. çünkü biz hep o öldürülen insanları savunduğumuzu sanarken hep öldüren taraftayız aslında. Biz bu öldüren kısmın bir parçasıyız hep. yada şöyle diyim. eğerki öldüren insanlar varsa ve bunun karşısında olduğumu söyluyorsak biz görevimizi iyi yapamıyoruz demektir. Görevimizi iyi yapmıyorsak öldüren insana en büyük yardımı biz yapmış olmuyormuyuz.
akşam akşam neden böylede yazdım bılmıyorum.
şunu diyorum aslında lan gelin gidelim hadi bırakalım işlerimizi güçlerimizi kim ki eğer haksızlık yapıyor gidelim durduralım. varmı yok.niye yok. nasıl olsun zaten biz onlardanız.vicdansız olduğunu bilmeyen bir insan nasıl vicdan için mücadele etcek.
amına koyim böyle işin:)
böyle yazıyorum birde gülücükler falan koyuyorum anlamıyorumki ne dediğimi hangi kafada olduğumu.
bu sivas katliamı hakkında amcanın teki bana korkusuzca iyiki yaktılar onların hepsi öldürülmeyi hakediyordu demişti. Ve bunu ben cok yerde duydum.o aziz nesinde ölseydi iyi diyen cok insan.
Bu topraklar din elden gidiyor temalı çok savaşlar gördü. Hatta bütün savaşlar bu konuya dönüştürüldü.insanlar daha rahat öldürebilsin diye. Vicdanlarına yenik düşmesin diye. Öldürme içgüdülerini kaybetmesinler diye.
"Çöplük" İslam dinini zorla yayılan bir din gibi göstermişsin ama yanlış düşünüyorsun. Diğer konuda değil bunda. İslam toplumları sürekli savaştı çünkü toplumlarını istediği dine inanmaya zorlayan ve geri kalanları öğrenmesini ve yaşamasını engelleyen krallıkları yıktı, askerlerini mecburen öldürdü. Elde ettiği topraklarda kimsenin dinine dokunmadı. Ama modernite diye baktığınız toplumlar girdiği yerin dinini de dilini de kültürünü de zorla değiştirmiştir. Yanlış taraftan bakıyorunuz. İslam öyle bir dinki başkasının inanç özgürlüğü için can verilir gönüllü. Siz bu hassasiyeti anlayamamışsınız.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBatıyı modern görüyor diye beni bir kalıba sokarsan söylediklerimdeki asıl anlamı göremeyip kafanda bir ben yaratıp ona cevap verirsinki bende bunu üstüme almam böyle devam eder bu atışmalar.
YanıtlaSilBenim bahsettiğim durum herkesin kabul ettiği bir durum. Yani islamiyet için savaşıldı bu bir gerçek. O gün ki şartlarda belkide başka çare yoktu buna da tamam.Ama eğer sen islamiyet için savaşırsan 1500 yıl sonra bu dine inandığını sanan insanlarda yaşadığı zamanki vaziyetin o şartlardan bir farkı olmadıgını düşünüp din elden gidiyor diye insanları yakma hakkını kendinde görür ve bunu yapmazsa günaha gireceğini düşünür. Sivas ile ilgili görüntüleri izlediğimde insanlar din elden gidiyor diye saldırıyor. Tamam diyelim bunları yapan müslüman değil .ama herkes sessiz kaldı demekki haklı gören çok insan var bunları ki gözlerimle gördümki toplumun çoğu bu yakma eyleminde bulunanları haklı görüyor.
Şimdi başa dönecek olursak eğer sen islamiyet için savaşırsan haklı yada haksız bu mantıksız geliyor bana. Çünkü uğruna savaştığın şey bir toprak bir milliyet yada başka bişi değilki kan dökesin. Savaştıgın şey bir inanç güzelliklerden doğruluktan bahseden bir yaratıcı. Yokmuydu bunun başka çözümü. Herşeyi yaratan için başka çözümü yok demek de mantıksız geliyor bana. İnsanlar sünnet diye sakal bırakıyor 4 kadınla evleniyor yok peygamberimizde oyle yaptı diyor. Bunun neticesinde yaptığı herşeyi dine bağlayan insanlar elbetteki döktükleri kanlarıda dine bağlayacaklardır .
Burda konu islamiyet değil dindir. Din için kan dökmenin yanlış olduğunu düşünüyorum. Bu hristiyanlık içinde geçerli bütün dinler için geçerli.
Siminya be, uzun zamandır seni takip ediyordum, bazen aman ne uzun yazdı aman abarttı da abarttı tasviri, amma da örnekler veriyo diye bazı yazılarını kapatıp bir daha o yazıyı/yazıları hiç okumadığım oldu ancak bu son yazın için şunu söyleyebilirim, çok süssüz, çok samimi.... çok duru..anlattıkların ne doğru....yazın değil sohbetin için içtenliğin için çççooook teşekkür ederim.
YanıtlaSilÖptüm ben seni.
Babaya selam.. Anneye de...
Hoşçakal.
şimdi güzel kardeşim, yorumu muhtemelen yayınlamazsın o yüzden ben sana mektup yazıyor olayım. sivasta aleviler yakılmadı. insanlık suçu işlendi ki insanın alevisi sünnisi olmaz. yakanlar da zaten senin müslüman diye ima ettiklerin değildi zamanla ortaya çıkıyor yavaş yavaş kim oldukları. yananlar da tümden alevi değildi. o vakit demem o ki kompozisyonun güzel olmuş ama dayanak noktaların birazcık zayıf.
YanıtlaSilsevgili kardeşim. önyargılı olduğunu düşündüm umarım değilsindir. annenin inanacak bir şeyleri olması ne güzel. saf inanca hayranımdır her zaman.
şimdi güzel kardeşim, yorumu muhtemelen yayınlamazsın o yüzden ben sana mektup yazıyor olayım. sivasta aleviler yakılmadı. insanlık suçu işlendi ki insanın alevisi sünnisi olmaz. yakanlar da zaten senin müslüman diye ima ettiklerin değildi zamanla ortaya çıkıyor yavaş yavaş kim oldukları. yananlar da tümden alevi değildi. o vakit demem o ki kompozisyonun güzel olmuş ama dayanak noktaların birazcık zayıf.
YanıtlaSilsevgili kardeşim. önyargılı olduğunu düşündüm umarım değilsindir. annenin inanacak bir şeyleri olması ne güzel. saf inanca hayranımdır her zaman.
yazının baş tarafını beğenmedim, diğer yerler fena değil. Sen bizim yazılara ne dersin?
YanıtlaSilEvet maalesef müslümanların haricinde, onlar gibi düşünmeyen, başka şeylere inanan, hiç inanmayan, türk olmayan, herkes bu ülkede sanki başka gezegenden gelmiş gibidir... En kötüsü de ne biliyormusun bu yönetimin herkese kucak açmış gibi görünüp toplumu sistematik bir şekilde ayrıştırmasıdır...
YanıtlaSilAaaa. olurmu hiç Recep İvedik’siz, Polat Alemdar'sız, bir toplum, senin bahsettiğin Nesimi, Pir Sultan, Hz Ali okuyarak anlaşılır... okumakmı bizim insanlarımızın en sevmediği şeydir... gazete okumayan milletiz. Merak etme bu toplum eğitilmez,korkma sönmez bu şafaklarda cehaletin meşaleleri Daha çok Madımaklar görürürüz bu ülkede... sönerse bu ülkede cehaletin meşaleleri, madımak zihniyetleri biterse zaten böyle yönetimler bir daha gelemez iktidara... kim kaybetmek ister böyle kaz gibi yolunacak bir memleketi...
Çoluk çocuk eş akraba ülke ülke olalı böyle soygun ve böyle aleni bir ayrıştırma ve fişleme görmedi kim ne derse desin...
Ayrıca hayatım boyunca en iyi dostlarım aleviler olmuştur, en iyi aile dostlarımız, en iyi komşularımız, en iyi sırdaşlarımız, etrafımızdaki en iyi "İNSANLAR" onlar olmuştur... keşke biraz insanlık bulaşsaydı şu ayrıştıranlara...
Konuşul(a)mayanları yazmışsın,görüşlerinin çoğuna katılıyor ve takipçin oluyorum.
YanıtlaSilMizah sever arkadaşları da sayfama bekliyorum.
http://cemrecetem.blogspot.com/
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilaleviler kendini açmıyor evet. bu sene ilk kez müfredatta yer almasından ötürü 7. sınıflarda din dersinde alevilik konusunu işledim. bir alevi öğrencimin çıkıp kendisini anlatmasını istedim, ama olmadı. kimse kendisini anlatmadı. semah konusunda bir öğrencim, kitaptaki semah fotoğrafını göstereerek "hocam bunlar kolbastı mı yapıyor" dedi ve sınıf sesli güldü. "oğlum bunlar ibadet yapıyor, sen ibadetle nasıl dalga geçiyorsun. özür dile fotoğraftakilerden" dedim, dedim de alevi öğrencilerimin gözlerine baktım, gözleri masanın üzerinde.. alevilik konusu işlediğim 3 hafta boyunca,alevi öğrencilerim gözlerini masadan ayırmadı. ne kadar açmak istesem de açamadım. hatta sene başı sınıfların veli toplantılarında her sınıfı gezip "kutlu doğumu, aşure gününü velilerin desteği ile kutladığım gibi, camiler haftasında cami gezisini veliler ile birlikte yaptığım gibi bu sene işlencek olan alevilik konusunda cemevi ziyareti yapmak istiyorum ve destek bekliyorum" dememe rağmen velilerden de destek gelmedi. sonra benim gibi bir din öğretmeni olan müdürüme de aynı şeyi söylediğimde, müfredat dışına çıkmamam istenildi. zaten, alevilik konusunda öğretmen kılavuz kitabına baktığımda sayısız yerde "müferadat dışına kesinlikle çıkılmaması" gibi ikazları görmüştüm. müdür, geçenlerde kutlu doğum için kuran mealini müftülükten istediğini ve hala gelmediğini şikayet ettiğinde, diyanet genel merkezine yanında telefon açıp, okula 400 kuran mealini bir kaç günde getirtmeme ne kadar sevinmişti.. kuran mealini dağıtmakta ne kadar samimi isem, cemevi ziyaret amacımda da o kadar samimi idim.. ama olmuyor işte... açmıyorlar, açılmıyoruz, en yakın aile dostumuz, bizim gibi karı koca öğretmen olan alevi bir çift.. beraber nice gece yarılarına kadar okey oynarız, kimi kurban bayramlarında beraber kurban alırız, biz kurbanın en fazla 3'te birini dağıtırken, bu alevi çift kestikleri kurbandan bir gram eti bile evlerine sokmazlar. sonra biz onları iftara çağırızız, biz oruçlu değiliz derler, sonra gene beraber iftar yaparız, ve daha sonra onlar bizi çağırır.. işte bu kadar samimiyetimize rağmen 6 yıllık bu arkadaşlarımız ilk kez geçenlerde alevilik konusunu bizimle konuştular.. iyi ki internet var.. ne güzel konuşuyoruz açık açık.. sınıfa dedim: "belki de en iyisini anne babalarımız yapıyor...bu konuları konuşmamamızı bize öğütlerek.. çünkü onlar çok acılar çektiler.. en azından sizler acı çekmeyin".. neticete 2-3 hafta alevilik konusunu işledikten sonra bir öğrencim dedi: "iyi de hocam o kadar alevilik konusunu işledik ben hala anlamadım, aleviliğin bizden farkı nedir? ayıredici özellikleri nedir?" cevab veremedim.. çünkü dedim ya, müfredat dışına çıkamadım.. hep yuvarlak cümleler.. en iyisi belki de bu konuları hiç konuşmamak.. hatta çocuklarımıza alevi sünniliği bile unutturmak... zamanında maturudi, eşari, ve mutezile kavgaları çıkmış bizim topraklarda... şimdi kimse bunları konuşmuyor... halbuki bu satırları okuyanların çoğusu -bilmese de- maturudidir. bilmesek ne zararı var ki? bilmeyelim anasını satim . çocuklarımıza da anlatmayalım... ben anlatmıyorum.
YanıtlaSilYazılarınızı gityat.com ' da paylaşabilir, sitenizi tanıtabilir ve kendi kanalınızı kurabilirsiniz. Sizi de aramızda görmek bizi çok mutlu eder.
YanıtlaSilSadevederin,Zeugma,İpekböceği kitapla ilgili yazınca bir uğrayayım kutlayayım dedimdi..Daha nicelerine..:))
YanıtlaSilSevgili Siminya Mamak da oturuyorum ve Aleviyim:)
YanıtlaSilGerçi ben de çok sık derim bunu.
Aman öyle işte öptüm.
Konuşulmayanı konuşmuşsun diyenler, konuşulduğunda dinlemeyip, duydukları ilkez dile getiriliyor sananlardır, geçelim onları. Ben yazım tarzına diline, dudağının üzerindeki bıyık özentisi kıllara, cevize özenen beyin kıvrımlarına hastayım komple, bunları senden duymak benim için tarifi zor bir doyum sağladı, onun için yazıyorum şuraya. Tam üstümde Nehir'in yazdığıda ayrı bir keyif verdi hani. Alevi bir ailem var, ben ateistim, bizi bize anlatmışsın, herzamanki gibi de güzel anlatmışsın. Öptüm yanaklarından güzel kardeşim.
YanıtlaSilSeni gec keşfettim. Bunun az biraz pişmanlığı mi var sanki, rahatsiz oldum bu gecikmişlikten. Klavyene,parmaklarına sağlık. Guzel ve son derece anlaşılır olmuş. sevgiyle kal.
YanıtlaSilKelli felli adamların, koca koca basın'ların da yazamadıklarını da çıkar bir Dünya Güzeli "Kızılbaş'ın Kızı" yazar.
YanıtlaSil