Cuma, Eylül 30, 2011

Yolumuza bundan sonra bakıcılıkla devam edeceğiz

   "herkes beni natali portman sanıyor feriha'yım hiç kimse bilmiyor"
Tarık Mengüç

   "hayalperestliğin insana verdiği zararlar ve attan inip eşşeğe binmenin kuyruk sokumunda açacağı derin yaralar" üzerine bir araştırma yapacak olursan lütfen çok rica ediyorum bana da danış, beni de incele, aradığın tüm datalar bende. Ha yok ben zaten astronot olmak isterken kendini kars'ın kağızman ilçesinde tapu kadastro memuru olarak bulan baya bi miktar hayalleri yıkılmış genç buldum onlarla çalışacağım diyorsan, o da olur. Ha ben ha onlar. Hangimiz büyüyünce voltranı oluşturan robotlardan biri olmayı hayal ederken sistemi oluşturan robotlardan olmadık ki?  
İlkokulda en çok oynadığımız oyun neydi? Deve cüce. Öğretmen sadece "deve-cüce" komutuyla tüm ders boyunca bizi yönetir, cüce dediğinde cüce olmayanı hem öğretmen hem sınıfın 100 çift  alaycı gözü cezalandırırdı (bizim sınıf mevcudu 60 civarıydı) Bu oyunu bu kadar çok oynatmalarından mı böyle robotlaştık yoksa direktifsiz hareket etmeyen kalabalıklar olduğumuz için mi bu oyun bize layık görüldü bilmem. Hayaller genelde yıkılıp zaiyat versede çoğu insanın onun bunun devesiyle cücesiyle iş görmesinin sebebi yine hayal kurmayı bilmemesindendir. Anlamıyor öyle alengirli düşüncülerden çünkü. Denileni yapmazsa sonra ne olacak? Kendi başının çaresine nasıl  bakacak? Bağımsızlık nasıl bir şey bilmiyor. Bilse de kesinlikle kötü bir şey olarak kurgulamıştır. Hani kaç tanemiz ailemize, öğretmenimize, patronumuza ve devletimize korkusuzca "hayır artık deve cüce oynamıyoruz, bitti  karpaççio ya paso adesso e finita dostum" diyebiliyor? Yarısından sonrası ispanyolca olduğu için diyemiyor kimse tabi.

     Sanki ben nasılım? Aynı kaynın. Hayallerin anasının nikahı bendeydi. Kimse bana hayalin dozunu artırınca kurbağa gibi asfalta yapışacağımı söylemedi. Buralara çok yazdım yok biyolog olacaktım aman sosyolog olacaktım vay arkeolog olacaktım ne kadar olog varsa ologaktım. Ologomadım. Bunları olmak için önce okumak gerekiyormuş meğer. Evde otura otura olurum diye düşünüyordum. Bunu gören ablam durur mu? yapıştırdı cevabı:
-Siminya farkında mısın götün oturmaktan yıprandı? yanlardan parçalar düşüyor elektirik süpürgesiyle çekiyoruz. Hani daha fazla eskitmesen diyorum, malum ilerde lazım olacak. Neye lazım olacak tam olarak? İleri bizim evde evlenmek ile eş anlamlıdır. Ablamın ilerisi eniştem.. Eniştem napıyo ablamın ilerisine? Oha! Ne biçim bi götveren ailede yaşıyorum ben tanrım. Kahvaltıyı hazırlarken elini yıkadı mıydı bu? Geçen yıl basur ameliyatı olmasından anlamalıydım.. İşler gittikçe sarpa sarıyor. Galiba kusacağım.

          Ablam, epeydir paraya boşalan heriflerin evlerini temizliyor. Bakma gündelikçi mündelikçi ama evi var arabası var o biçim (hangi biçim o?) bakımlı. Yani mamak insanına göre bakımlı, nişantaşı ile kıyaslamak adil olmaz. Çankaya'da trilyoner bir adamın kızının evine gidiyor, son bir kaç aydır. Kızın 9 aylık bebeği varmış. Daha ilk kez bakıcıya vereceklermiş ve mümkünse moldovalı, iyi türkçe konuşan, dahi anlamındaki de leri ayırmasını bilen, osurmasını kokmasını bilen birini istiyorlarmış. Neredeyse beni tarif etmişler. Bunu duyan ablam durur mu? Gene durmadı bi, duramadı bi. Bebeğe en azından arkeolog olacağım zamana kadar bakmamı teklif etti. Yani taş çatlasa bir ay. Bir ay sonra doğru peru'ya inka medeniyeti kazılarına. Önce hık mık ettim. Beniii beniii entellektüel, aristokrat, bir natalie portman closer'lığında ki beni bebek kakalarına layık gördüğü için verdim veriştirdim. Odama kapandım. Arkamdan gelipte "iyi misin siminya, konuşmak ister misin?" diyen olmadı. Bu amerikalılar küsüp odasına gidenin arkasından koşup konuşuyorlarken bizimkiler niye siklemiyo lan? Kaç defa denedim kaç defa. Kimsenin tındığı olmuyor valla, evde deneme. Bir keresinde 3 gün kapının arkasında saklandım, üstüme sarı bacaklı pörtlek gözlü örümcekler yerleşti de gene arayıp soran olmadı. Zalımsınız aylem.

        Neticede odamdan çıktım, vücudum ablama dönük pencereden dışarı bakarken gözlerimi gurur kısmasıyla kıstım "ben en asil duyguların insanıyım" duruşu verdim bedenime.  Uçan kargalar ne kadarda onurlu uçuyorlardı. Şu kamyon ne haysiyetle homurduyordu. Ah o çöp bidonu içindeki kilolarca boka püsüre rağmen yıkılmamış dimdik ayaktaydı. Onur gurur ne varsa hepsini bir sahnede tükettim "iyi bea tamam bakarık" dedim. Annemin 40 yıl önceden günümüze gelmiş patosa benzeyen ayakkabılarını elalemin kızlarına "retro şeyleri seviyorum yane, böyle vintaj tarzındayım" diye yalanlar atarak giymekten kurtulacak, saman pazarından yeni üst baş alabilecektim. Oley...

         Ertesi gün gittik bizim ednan ziyagillerin eve. Gece boyu ve yolda giderken aklıma hep aşk-ı memnu geldi gitti. Dedim ki eğer bunların oğlu falan varsa şöyle kıvanç tatlıtuğ benzeri bişey kafalayım ben bunu. Yeri silerken yanlışlıkla bacağımı açayım. O tam merdivenlerden inerken memelerimi salıp bebeği emzirecek gibi yapayım, güya ağlamasın diye yapıyormuşum da emince susuyormuşta vah yavrucukmuşta. Elimden bir şey düşüreyim alamayım. Yüksek bir yere uzanayım uzanamayım. Oturayım kalkamayım. Bunların hepsi için evin oğlundan ayrı ayrı yardım isteyim ki iletişimi sıcak tutayım. Aynı zamanda bilgimle bilişimimle etkilemek için yanıma montaigne'in denemeler ini aldım. Tam gene o merdivenlerden inerken bebeğe yüksek sesle  "aristoteles’e göre, hiçbir iyilik sahtelikle bir arada gitmez; doğru hiçbir zaman yanlışa yer vermez, kendini olduğundan fazla göstermek de, çoğu kez gururdan değil budalalıktandır" diye sesleneyim.  Düşün bunu bebeğe okuyorum? Valla ben olsam bu çapta birine oracıkta çarpılırım. 
Hesaplarımı, aşiftelerimi tamamladım ki siteye geldik. Tek bir villanın aylık aidatının 7 milyar olduğu, bahçıvan-uşak-aşçı tutulmasının ankara'da sadece burada gözlemlenebileceği çok acayip bir yerdi. Bir kere çankaya'da böyle bir site olduğuna inanamadım. (sincan'da olsa neyse) Tamam bir dolu konsolusluk var onların oturduğu lüks sokaklar var ama  onlar konsolos bre! Konsolos dediğin konsolostur. Katar elçiliğinde çalışan akrabamızın anlattığına göre katar elçisi bile böyle lüks yüzü görmemiş. Eve girdik çok sürmeden gözlerim feri feciri yaladı yuttu. Okumak ne kelime. Sağa bakıyorum oğlan yok sola bakıyorum oğlan yok. Bunu gören ablam durur mu? Duramadı yine:
-siminya bebek burda tam önünde
-hıhı iyi iyi dur bi şimdi bişeye bakmam lazım
Aradım taradım her yere baktım evde oğlan moğlan bulamadım! Nasıl olur ya bir köşkte en az ahçı, uşak, bahcıvan kadar zengin bekar bir züppenin de olması gerekmiyor mu? Maddenin dört hali gibi bir şey bu. Toprak, hava, su..tahta! Müjde ar, gülşen bubikoğlu falan bizi kandırmış dostum. Bizi türk filmlerinin kısır senaryolarında dönderip durmuşlar senelerce. Ah aşk-ı memn-u sende yalanmışın! Hayallerim! hele siz hele siz...

  Bir haftadır ablamla birlikte normal bir işe nasıl gidilirse öyle hazırlanıp düşüyoruz yola. Kendimi; normal bir işe gittiğini farz et, hey hadi normal ki bu.. parayı düşün parayı düşün gibi telkinlerle götürüyorum. Yoksa gitmiyo. Zaten iyi bebek baktığım, çocukları sevdiğim de söylenemez. Ablam; bacağını tut, kolunu topla, başını çarpma diyor bende yapıyorum. Bir de bu şey sıçıyor. O çok canımı sıkıyor işte. Bazen içimden "depiği indir bakalım kaç metre havalanacak,  golf sopasıyla rekor kırmaya var mısın? bahçe duvarının öbür tarafına sıçması için, çıplak olarak onu oraya fırlatman kafi, evi yak, kediyi ye, duvara işe" gibi sesler geliyor. Çok gerginim. Çok hayalsizim.

Perşembe, Eylül 15, 2011

Erol Büyükburç ile gece buluşmaları


   İşte böyle erol abi. Sonra da diyorlar ki bu kıza bi haller oldu, everince kendine gelir. Ne derdimiz varsa evliliğe bağlayın zaten anasını satiim. Evladının başka bir derdi var mı yok mu hiç kurcalamayın hiç! Daya iki tane içi boş "nikahta keramet vardır, bir çocuk yaparsan düzelir" avuntusunu, yapıştır "gelinlikle çıktın kefenle dönersin artık" tehdidini sonra otur gelişmeleri izle. Var mı bu kadar kolaycılık abi sen söyle? Tut ki kabız oldum tuvalete küstüm, tüm tuvaletler bana küstü. Tut ki kuyruk sokumum düneyden beri ağrıyor ağız tadıyla bağdaş kuramıyorum bunu da mı evlilik çözecek ha bunu da mı? Eczaneden bir koşu mushil alıp gelmek varken, ne bileyim 3-5 incir temin etmek daha kolayken beni niye gerdeğe sokuyorsunuz? Neden milleti benim metabolizmam için seferber ediyorsunuz anlamıyorum? Altının fiyatı da malumken. Yapmayın gözünüzü seveyim.

Seni severim bilirsin. Çok acayip bir adamsın, en önemlisi marjinalsin. Bugün marjinal dediğin şey kolay yetişmiyor, nereden baksan on günde bir. Beklentileri karşılamayan adamları seviyorum. Hayran oluyorum ister istemez. Mesela senin iddian başarından büyük. Şarkın var mı? varsa neye benziyor? kimsenin bildiği yok ama sen kendini elvis presley sanıyorsun. Tam tamına bunu seviyorum işte. İnsanlara göre insan dediğin böyle olmamalı; başarıdan başarıya koşmalı onları mutlu etmeli ama mutsuz olup kendini hep yetersiz hissetmeli. Bunu istiyorlar; başarırken tükenmeni, kazanırken yalnız kalmanı. Bak yalnızlık deyince yalnızlığım aklıma düştü gördün mü? Ne çok seviyoruz değil mi, konu yalnızlığa gelince kendimizi ne kadar yalnız hissettiğimizi söylemeyi, entel denyonun biri isek şayet "aslında herkes yalnızdır" lafını yapıştırmayı? Biri daha aslında herkes yalnızdır derse ağzının ortasına annemin yün tokacıyla dalacağım. Dalacağım diyen bi kerede dalsaya ya? Anca laf anca blöf.

Ben bu tepeye sık sık geliyorum. Burada oturup Ankara'nın güzelliklerini...Ankara'nın ışıltılı gece yaşam...Ankara'nın karanlık izbeliklerini seyretmek hoşuma gidiyor. Aslında böyle bir tepe yok, ikimizde biliyoruz. Sadece tepelere olan açıklanamaz tutkumun bir yansıması bu. Mesela "yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar" gibi sadece kına gecelerine kaktırılan o olumsuz türkü dışında tek bir şarkısı olmayan tepelere kıyasla, hakkında binlerce şarkı yapılmış dağları o kadar sevmem. Çıkamadağım zirve benim değildir. En üstüne oturup aşağıları seyredebildiğim şey benimdir. Düzlükleri de sevmem. Tamamına hakim olamadığım hiç bir şeyi sevmiyorum galiba.

Mesela bir adam seviyorum tamam mı? Erol abi? Erol abi uyudun mu? Sana orada çok haksızlık yaptılar abi, dans star mıydı? pop satar mıydı neydi orada. Tabi ki en çok sen konuşmalıydın, yaşayan efsanesin sen kokulu mum mu?!! Dinle bak şimdi, bir adama tutuldum diyelim. İlk günler ben buna bir abanıyorum bir abanıyorum fellahı şaşıyor adamın. "Lan bu kız cidden sevdalandı bana iyi mi?!  Ömrümde bi anamdan böyle ilgi alaka gördüm bide bundan, du bakalım hayırlısı" diye düşündüren bir seviye var, hatunların çoğu bilir. Oraya kadar yükseltiyorum ısıyı. Hani hakim olmak dedik ya? Bir nevi adamımın duygularında hakimiyet kuruyorum. Veriyorum odunu veriyorum küsküyü. Küskünün erkek cinsel organı olduğunu biliyorum abi. Belime plastik zımbırtılardan takıp adam düdüklediğimi mi sanıyorsun? Duygu sikmekten bahsediyoruz şurada. Alla alla ya...
Velhasıl sevdiğimi iddia ettiğim adamı, çözemediği bir bilmecenin ortasına koyup toz oluyorum mevziden. Garibim beni kaçıracak bir hata mı yaptığını düşünüp, debelenip dursun artık. Benden ölesiye nefret etmeye kadar bekliyor, bekliyor ki belki geri dönerim de aynı şekilde severim diye. Sonra söve söve gidiyor. Sevmiyor muyum? Daha fazla hemi de. Yalnızca sürdürmeyi beceremiyorum. Başa "Yalnızca" kelimesini getirerek cümleyi hafifletmeye, hatamı örtbas etmeye çalıştım ama olmadı di mi? Neden böyle ediyorum abi?  Neden yani suçlarımı hep afilli laflarla süsleyerek kurtarıyorum paçayı? Kim öğretiyor bana bunları? Orospu çocuğu muyum acaba ben? Gavat dölü müyüm? Puşt tohumu muyum lan ben?

 Tamam sakinim tamam. Aştan meşkten bahsedince ateş basıyor beni. Duymasın bizimkiler hemen "everekte sönsün" yorumu getirirler. Ateşin sönmesi iyi bir şeymiş gibi sanki.
Ateşin var mı abi? Şu elimde sohbete hava katıyor diye tuttuğum sigarayı yakayım bari. Bugün sigaraya başlama günüm olsun şerefine. İçkiye de mi başlasam ki? Tiner fiyatları ne alemde? 10 yaşına kadar fıçı gibi içki içiyordum da sonra bırakmak zorunda kaldım. Detayları siktir et. Başlama diyorsan eğer bana şu dertlerimi unutturacak bir halt öner. Mümkünse tüten bir şeyler olsun dumanında boğulayım. Ot deme laşkına. Temini zor onun. "aslında herkes dertlidir" diyeceksen hele hiç ağzını açma. Elimi artiz kanına bulama benim kıçımın elvis preslisi. Kızma sakın. Kızıp ta gitme. İyi hissedeceksen eğer kıçım fena değildir benim. Sıkarlıt cansın'ın ki kadar olmasa da kendi çapında olayı kurtarır yani. Gitme otur işte konuşuyoruz.

Ben çabuk arkadaş kaybediyorum galiba. Ya da arkadaşlar kaybolmak için bahane arıyor. "dahi anlamında ki de" leri yazamıyorsun diye gidilir mi abi? Mention siliyorsun diye? Komik videosuna like yapmadım, ilişkisini beğenmedim diye? Hassktr konuştukça rep için admin bıçaklayan forum ergenine bağlıyorum ımığa koyum. Şu verdiğim örneklere bak hele. Üzerine afiyet biraz da kabayım. Konuşmamda aksanlı aksanlı böyle. Aksanım olduğunu bilmiyordum varsa bir aksanım taş çatlasa rus aksanıdır falan diye umut ediyordum meğer düpedüz Ankara aksanı yapıyormuşum ya la?  Şu şarlatan gazeteci tayfasından biri ile konuşma hatasında bulunmuştum geçen yıl. O demiş bunu. Ezik diye de eklemiş. Sanki ben Cihan Ünal ile Hülya Koçyiğit'in kızıyım diye iddia ediyor, yazılarımda "epic! şaşırtıcı derecede maskülen, hımm oldukça avangard" gibi kelimeler kullanıyorum da konuşmamı duyunca dumura uğruyor dürrük!
 "Herhalde" yerine "ellaam" diyen bir anneyle çorbayı tenceresiyle tepesine diken, çişini yağ tenekesine yapan bir babadan anca bu çıktı totoşum napcan. Osura osura izlediği behzat ç. lan lun yapınca şahane senaryo, ben diyince ezik aksan. Pezevenk.
 Ben niye bu gece böyle atarlıyım abi? Erol abi? Hişş! Bu sefer sahiden uyudu adam. Peki uyanınca devam ederiz o zaman.

Cumartesi, Eylül 03, 2011

Bana merhaba diyeceksin, yoksaaa!!!



            Güneş doğarken ardından tepelerin, yine sınav vakti gelmişti bir cumartesinin. Sınava gireceğim okul mamak'ın çıkmaz sokaklarıyla anılan, en harabe, en ucube mahallelerinden birindeydi. Ankara'nın harlemi de sen. Melih gökçek'in bile giremediği, girip şelale kaktıramadığı bir mahalle. O bölgede bir okul olması fikri evde derin bir sessizliğe sebep oldu, insan yaşadığına inanmakta zorlandık. Hala belli kişiler arasında inançsızlık hüküm sürmekte. Ama insanlar var, ben gördüm!

     Abim 3 kişi binince motoru yanan yaşayan son anadol'uyla sabah beni bırakacağını söyleyip, gelirken nasıl döneceğimi, neye bineceğimi, nerde ineceğimi, kaç adım atacağımı tarif edip tarifin bokunu çıkardı. Saat 7 gibi kalkıp hazırlandım. Okuyamamış insanlarda bir tür okuma görgüsüzlüğü vardır. (bknz: okuyom ben ya) Okula gidememiş olmanın intikamını canlı cansız tüm varlıklardan alırız. 80 yaşına da gelsek sandıkta sindyli, teletabili beslenme çantamız bulunacaktır. Bahanesi de "içine ıvır zıvır koyyom ben yaa" olacaktır. Ben bu insanlardan biriyim. Herhangi bir okulun avlusunda, bir sınav zamanı 32 dişle sırıtan, mutlu bir kız görürseniz ona siminya diye seslenin. O benim. Süslenebileceğim kadar süslendim, reina'ya, keops'a gideceğim gün giyeceklerim diye ayırdıklarımı  giydim. Ayşe arman'la röportaj yapacağımda söyleyeceklerim bile ayarlıdır benim. Hepsi ayarlı bunların. Sonsuz rüküştüm. Topuklu ayakkabı, kalın bilezikler, diz üstü elbise, sallantılı küpeler. Abimin burnunun sol deliği beni görünce titredi, deliklerinden duman fışkırdı. Neyse ki insan yaşamayan bir yere götürüyordu.
 Sınava girdim. Çıkınca abimin tarif ettiği güzergahın tam tersinden gitmeye karar verdim. Serde katır inadı var. Daha kimseden akıl almış değil. Yolumu uzatıp eve daha geç döner böylece koca bir gün kafa dinlerdim. Ev kopa kopa dönülecek bir ev olsa anlayacağım da. Değil.

      Tarih öncesi çağları, hatta henüz ilk çağını yaşayan bir sokakla başladım işe. İnsanlar kazanlarda bir şeyler kaynatıyor (hımm ateş bulunmuş) anlamadığım bir dilde konuşuyorlardı. Duvarlarında hiyeroglif harflerle "buraya işeyen piçtir" yazan bir mağaranın önünden geçtim. İçerde bir adam homurdayıp "ne bişirdieen" diye bağırdı. Sokak aralarından kirli sular akıyordu. Altları çıplak, üstleri milekli sümüklü veletler bu suyu birbirlerine atıyorlardı. Mutlulardı. Az daha gidince fabrikalarla dolu bir sokağa girdim. Sağım solum matbaa, tekstil tesisleriyle doluydu. Buraya da patiska çağı adını verdim. Kendi kendime bir oyun oynuyordum. Bir şarkı söylemeye başladım. Ben böyle sokakta yürürken rihanna'dan "ambırella ela ela yeah yeah" gibi popüler şeyler değilde, "biz heybelide her geceee mehtaba çıkardık ınınınım mehtaba çıkardık hey hey!" falan söylerim. 3 tane sanat müziğini ezbere bilir, çevire çevire söylerim işte. Kaldırımda ki bir arabanın şöför koltuğunda gazete okuyan biri görünüyordu. Pencere açıktı. Yanında geçerken ınınınım mehtaba çıkardık kısmındaydım. Birden arkamdan seslendiğini duydum.
-Merhabaa...Merhaba dedim!
Kızlarla kendi aramızda laf atılmanın, tacizin sözü geçtiğinde, ben pek cengaver takılırım "Yaşlanınca bırak tanımadığın insanı tanıdığın insanlar bile iki çift laf etmeyecek, bunlar hep değerlenecek atsınlar dokunmayın, atılsın ellemeyin" derim. Ama biraz da etrafı tekin bulmadığımdan merhaba diyen adamdan tırstım. Arkama bakmadan yürümeye devam ettim. O sırada bay merhaba arabayı çalıştırdı. Ben kaldırımda o yolda ilerlemeye başladık. Camdan kafasını çıkardı.
-Bi merhaba desen ağzına mı yapışır yavrum?! dedi.
     Ulan bu ne? Hoppala yavrum yaz geldi çarşıya kiraz geldi. Ne merhaba derim ne de dönüp yüzüne bakarım. Aslanlar gibi yoluma yürürüm heheyy diye güçlü duruşumdan zerre ödün vermiyorum ama götün yusuf seslerini bastıramıyorum. Daha hızlı yürüyüp karşı kaldırıma geçtim. Etrafa baktım hala heryer sıkı sıkı kapalı tesislerle dolu, sağda solda fare deliği kadar sığınacak yer yok. Sayın merhabanın arkamdan geldiğini hissediyorum. Düşünüyorum....
"Acaba tanıdık birimi lan? Belki eski sevgilimdir yaklaşsın da yüzüne bakayım, eğer mutlu olursak yeniden barışalım. Yok yok ona bu fırsatı vermeyim, şimdi barışacan, eski konuları masaya yatıracan, orda sen hatalıydın burda yanlış konuştun falan filan fihuuu şimdiden yoruldum. Ya ya sapıksa? yavaşladığım anda boynumdan yakalayıp arabaya tıkacak sonra allah ne verdiyse!!! hızlanmalıyım hızlanmalıyım!! Lan acep abim mi? sesi ortamın kapalı akustiğinden değişik gelmiştir belki, belki abim beni eve götürmeye gelmiştir? Salak! abin sana niye merhaba desin? abin hayatın boyunca sana kaç kez merhaba dedi? hiç! merhaba bizim evde kullanılıyor mu lan? ııh valla kullanılmıyor. belki selamün aleyküm belki nörüyon ama asla merhaba değil" 
Düşünceye kaptırmış giderken arabayı karşıma getirip durdurdu ve içinden indi. 28-29 Yaşlarında, beyaz gömlekli, krem rengi pantolonlu, burnu az sağa kavisli, boynu yara izli, bel bölgesi hafiften yağlanmaya başlamış  (detayları incelemeye bak pehey) esmer bir erkek. Gülerek karşımda kollarını yana doğru "napayım ben böyleyim" der gibi açtı ve;
-Bana merhaba demedikçe peşini bırakmayacağım. dedi!
Serdeki katır inadı tek abiye mi çalışır? Iıh! Demiycem işte demiyceem diye bağırıp bastım gaza. Ondan sonrasını hatırlıyorum. Koşuyorum, allafekbere taktım koşuyorum. Yanda bir yol gördüm üstelik ters yoldu. Oraya saptım. Kulağımda "merhaba diyeceksinnnn!!!" yokuş aşağı ayağımda topuklu ayakkabıyla cıstak cıstak bi kaçışım var. Arada simitçi, kahveci ve gazozcusuna çarptım. Bir kuaförün havlu astığı askılığı devirip "ay çok özür  dilerim canın yandı mı?" bile dedim.
Deterjan satan yaşlı bir amca "noluyo op op op ooopp" demeseydi duramıyordum. Frene basıp amcaya sığındım. 
-arkamdan bi araba geliyor beni kaçıracaaak :(
-kızım bura ters yol ordan araba giremez
-terste olsa girer o, taktı kafayı merhaba dedirtecek :(
-polisi arayım mı?
-yok abimi arayın abim gelsin yok abim gelmesin abim gelmesin
-araba ne renk?
-gümüş...allahım bütün arabalar gümüş
-evet
Amca bir su verdi, bana su verdi. Sakinleşene kadar beni açık ozomatik torbasıyla, vernella yumuşatıcı arasında sakladı. Polisi aramadık. Başıma gelenleri yayarsam genelde başıma daha büyük şeyler geliyor. Taksi çağırdı eve öyle gittim. Yolda gelirken bu çağa  gümüş çağı adını verdim.
 İki ay geçti üstünden, o gün bugün gördüğüm bütün gümüş rengi otomobillere merhaba demeyi ihmal etmiyorum. Ne olur ne olmaz. Merhaba. Al bi daha merhaba al bi tane daha merhaba.

Bi arkadaşa bakıp çıkıyorum

     Uzun zaman ara verince nasıl başlanır bilirsin "bloguma uzun zamandır yazmıyordum bir uğrayayım dedim, özlemişim..." f...