Cumartesi, Temmuz 19, 2008

Seni meclisteki yakınımla döverim !



Meclis Ankara’nın Holywood’ıdır. Orada ufacık bir rol kapsan bile kendini Robert De Niro kadar karizmatik ve havalı hissedebilirsin. Sadece sen değil yakınlarında; senin orada çalışıyor olmanın engin ve ulu hazzını damarlarında hissederler. Çevrelerindeki herkesin bu ayrıcalığı bilmesini ve ürkmesini beklerler.
 Ankara’da yaşayıp ta, kendine mecliste en az bir yakın yapmayan yoktur.  Cemil Çiçek amcanın torunudur, o olmazsa, Binali Yıldırım teyzenin kocasının kardeşidir yok milletvekili olamıyorsa meclisin aşcısı, bahçıvanı, uşağı bir kuşaktan akraban olur. Yetkilileri bıraktık mecliste teknisyen akrabası olana bile bulaşsan gözü meclis yönüne bakar, konuyu döndürüp dolaştırıp “leb dediğinde leblebi kavuran” yakınına getirir. Bu kataküllilere o kadar aşinasınızdır ki artık o getirmeden sen gidersin. Başkentte işler biraz meclisteki yakınına orantılıdır.

Amcamın en yaşlı oğlu Yusuf yıllardır mecliste çalışıyor. Mecliste nerede ikamet ettiği konusunda hiçbir fikrimiz yok,  çünkü bilmemizi istemiyor. Eskiden meclis lojmanları vekillere hizmet ederken, bizimki kendisini; onların evinden hiç çıkmayan, Tansu Çiller’le verandada oturup çekirdek çitleyen biri olarak tanıtırmış. Bunu öyle yüksek sesle yaparmış ki sadece akrabaları değil tüm Ankara ahalisi onun olduğu belediye otobüsüne binmek istemiyormuş. Otobüse biner binmez telefonundan bir kaç kurban seçip arar 
Selam gız ben Yusuf. Eve dönüyom da iki dakika önce Tansu, şu bizim Tansu Çiller leydim çok matrak hatun yav gebertti beni gülmekten. Siz daha ne gaflarını gördünüz ki. Hatun tam bir gaf üreteci, bugün bana mutfaktan gave getiriyodu dedi ki “Yusufcum, gankicim, Rize’de çok kahve yetişiyor orayı Dünya’nın kahve başkenti yapalım ne dersin ? Aha aha aha. Yav iyi ki tanışıyoz biz bu gızla. İstediğiniz bir iş varsa konuşayım, çekinmeyin isteyin, bende
Diyerek telefon ettiği kişiyi hiç ilgilendirmeyen konulara girip çıkar, bu şekilde kendisiyle aynı otobüse binen, aynı lokantada yemek yeme hatasını yapan insancıklara cakasını satarmış.

O, telefon ettiğinde biliriz ki kesinlikle yalnız değil. Halkın toplu halde bulunduğu yerlerden birine pusu kurdu. Genelde aile efradı onun adını görünce telefonu birbirine fırlatır;
-Sen bak benim elimde kramp başladı telefonu tutamıyorum auu
-Aman allahım bu Yusuf abi! Siz bakın benim gidip tüpçüde kaç tane tüp kalmış ona bakmam lazım
Benim telefonumda da adına layık olarak Yusuf Yusuf diye kayıtlı.

Bu kadar yalan sıkmanın başına iş açtığı da çok olmuştur. Birkaç kişi “madem bir sürü vekil tanıyorsun şu işimizi hallet” diye istekte bulunduğunda; “Yarın varayım Bülent Arınç’ın yanına konuşurum sen merak etme” der. Sonrada günlerce kira isteyen ev sahibinden kaçar gibi işini yapacağı adamdan saklanır. Telefonda “oluyo oluyo az kaldı” diye oyalar. Hava atmanın ceremesini akrabalarıyla köşe kapmaca oynayarak çeker, yinede hiç vazgeçmez. 

4 yorum:

  1. meclisle bağlantıya sahip olmak böyle bişey olsa gerek

    YanıtlaSil
  2. ya ne demezsin fikir kutusu, dadından yenmez :)

    YanıtlaSil
  3. Mecliste bağlantımız yok bizim şansımız kötü.
    Liseye gireceğim zaman 400 ytl para istemişlerdi.
    O zaman babam zaten Dsp-Mhp-Anap koalisyonunda
    By Sezar ın fırlattığı kitaptan dolayı batmış haldeydi.
    Kitap ecevit e değilde bizim kafamıza düştü.
    Müdür nuh diyor peygamber demiyor.
    Eniştemin bir müşterisinin bir tanıdığı Chp Bayrampaşa ilçe başkanını tanıyormuş.
    Onunda Bayrampaşa Milli Eğitim Şube müdürüne sözü geçermiş falan öyle kayıt oldum.
    Tek torpilim bu oldu. O da zaten olmallıydı.
    Chp sayesinde liseye kayıt olsamda Chp ye oy vermedim geçen seçimde bu seçimdede vermeyi pek düşünmüyorum açıkçası.

    YanıtlaSil
  4. ayy siminya çok güldüm. bir ankaralı olarak anılarım canladı vallahi. blogu yeni keşfettim kopamıyorum.

    YanıtlaSil

Bi arkadaşa bakıp çıkıyorum

     Uzun zaman ara verince nasıl başlanır bilirsin "bloguma uzun zamandır yazmıyordum bir uğrayayım dedim, özlemişim..." f...